Hababam Sınıfı’nın Boncuk karakteri yani Ergun Sözen kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Hababam Sınıfı “Boncuk” karakteri, kendine özgün özellikle değerli yönetmenimiz Ertem Eğilmez tarafından Hababam Sınıfı’na sinema tekniğine göre monte edilmiş bir karakterdir. Hababam Sınıfı’nın “Boncuk” karakteri olarak canlandırmak benim için gerek sinema hayatımda, gerek meslek kariyerimde çok önemli bir anıdır ve her zaman da bu sıfatı gururla bugüne kadar taşıdım. Ergün Sözen olarak 20 -22’li yaşlarda Türk Sineması’na çok yakından ilgi duyan Türk Sineması’nı çok yakından seyretmekten büyük bir haz alan, özellikle Yeşilçam Sineması’nı çok seven bir yapıya sahiptim. İşte bu dönem içinde Ertem Eğilmez ile tanışmış olmam ve kendisinin yanında yardımcı yönetmen olarak çalışmam bana bu güzel anıları da bahşetti. Bugün emekli bir hukukçuyum. Yaklaşık yirmi yedi senelik bir serbest avukatlık mesleğinden ve iki yıla yakın askeri hakimlik görevinden sonra 2008 senesi itibarıyla mesleğimden emekli olarak köşeme çekilmiş bulunmaktayım. Bu boşluk içinde de kendimi Tango dansına vererek geçmişte kalan o sinema keyfini o sanat keyfini biraz da tango müziği ile ve tango dansının eğitmenliği ile doldurmakla hayatımı idame ettiriyorum. 2 tane oğlum var İkisi de yüksek tahsilli, meslek sahibi ve gurur duyduğum çocuklarımdır. Zaman zaman onları görmekten onlarla bir araya gelmekten de son derece haz duyuyorum ve hayatımı da yaklaşık on senedir tek başıma bekar olarak sürdürmekteyim.
Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eseri Hababam Sınıfı’nın ilk olarak tiyatro sahnesinde hayata geçirildiğini duyduk. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı adlı romanı aslında 1957 senesinden başlayan küçük okul hikayelerinden oluşan bir derleme şeklinde ortaya çıkmıştır. Tabii ki bu romanın Türk Sineması’nda çok büyük etkisi ilgisi ta o yıllarda zaten meyvesini vermiştir. İlk olarak tiyatroya uygulanmakla birlikte Memduh Ün, Atıf Yılmaz gibi o dönemin 1960’lı yılların Türk Sineması’nın önde gelen yönetmenleri açısından derhal filminin de yapılabilmesi için girişimlerde bulunmuş buna uygun senaryolar hazırlanmıştır. Ancak 60’lı yıllarda Türk Sineması’nın üzerinde bulunan katı sansür kuralları bu senaryoların hiçbirinin onaylanmasına imkan vermemiştir. Çünkü kitapta yer alan birçok olay ve kullanılan isimler diyaloglar o günkü Milli Eğitim politikasında toplum açısından sakıncalı görülerek bu onay ortaya çıkmamıştır. İşte Ertem Eğilmez’in aynı zamanda bir basın mensubu olması ve eski Tef Dergisi’nin kurucusu ve yayıncısı bulunması ki Tef’de o dönemin önemli bir mizah dergisi olarak yayın hayatında yer almıştır. Bu senaryonun tekrar sansürde kabul edilebilecek şekilde olgunlaştırılmasını ve bir daha sinemaya uyarlanması için yeni bir adım atılmasını sağlamıştır. 1975 senesine gelindiğinde Ertem Eğilmez’in geçmişte yaşananları da dikkate alınarak dikkatle ve özenle hazırlamış olduğu senaryo gerçekten Türk Edebiyatı’nda çok önemli bir yer alan Rıfat Ilgaz gibi değerli bir yazarın başyapıt sayılabilecek Hababam Sınıfı gibi bir eserini çok başarılı bir şekilde ama farklı karakterlerle ve farklı bir dille yalnız içeriğini bozmadan, özüne sadık kalarak bir buçuk saatin içine sığdıracak bir yöntemle sinemaya aktarılması bana göre Ertem Eğilmez’in gerçekten çok çok büyük bir başarısıdır ve Türk Sineması’na çok büyük bir hediyesidir. Bugün bir İngiliz Sineması’nda bir Macar Sineması’nda “Pal Sokağı çocukları” “Ölü Ozanlar Derneği” gibi filmler nasıl ülkelerini başarıyla yıllarca temsil ediyorsa ve edecekse Hababam Sınıfı’da Türk sinemasında Yeşilçam döneminin başyapıtlarından biri olarak daima layık olduğu yerde kalacaktır. Bu da bana göre Ertem Eğilmez’in sinemaya aktarım dilindeki olağanüstü başarısından kaynaklanmaktadır.
Büyük usta Ertem Eğilmez’in asistanlığını yapmak nasıl bir duyguydu?
Hababam Sınıfı senaryosu 1975 senesinde sinemaya uyarlanırken yine merhum yönetmenimiz Ertem Eğilmez’in çalışma usulüne göre Gümüşsuyu’nda bulunan ofisinde yaklaşık iki iki buçuk aylık bir senaryo çalışmasına tâbi tutuldu. Bu çalışma esnasında Sadık Şendil gibi, Münir Özkul gibi, Umur Bugay gibi, Adile Naşit gibi o tarihte yayın hayatına son veren “Hayat” ve “Ses” dergilerinin son yazı işleri müdürü Yavuz Turgul gibi değerli sinemacı ve edebiyatçı arkadaşların bir araya getirdiği bir grup tarafından kolektif olarak ele alındı ve karşılıklı konuşmalar ve fikirlerle iki iki buçuk ay gibi bir süreç içinde hiç yazıya dökülmeden bir formasyon oluşturuldu.İşte bu çalışmanın içinde o zamanki asistan arkadaşım müzisyen Orhan Topçuoğlu ile birlikte bulunmaktan ve bu ekiple bu senaryo çalışmalarında yer almaktan dolayı hala anılarımda gururla taşıdığım bir dönem vardır. Bu dönem zarfında amaç çok değerli ve Türk Edebiyatına mal olmuş bu önemli eserin sinemaya ne şekilde aktarılacağı ve seyirci ile bir buçuk saatlik surenin içinde nasıl buluşacağını tartışmak olmuştur. İşte bu tartışmaların arasında da en önemli noktalardan biri Tarık Akan gibi, Kemal Sunal gibi, Halit Akçatepe gibi ünlü oyuncuların sınıfta öğrenci olarak yer almasın ötesinde 28 kişiye yaklaşık 1 öğrenci kadrosunu geri kalanının tamamen yeni yüzlerden oluşması düşünüyordu. İşte bu yeni yüzlerin bulunabilmesi için gazetelere ilan verildi. Çünkü o dönemlerde bugünkü gibi cast ajansları söz konusu değildi. Bu ilanlar sonucunda seçilen yepyeni yüzler Hababam Sınıfı’na kazandırıldı. Bu yeni yüzlerin kazandırılması ile birlikte karakter uyumları ortaya çıkmıştı.Örneğin bir erkeklerden oluşan okul hayatını anlatan daha çok erkek seyirciye hitap edeceği başlangıçta düşünden bir filmin bayan seyirci ile de bağlantı kurabilmesi açısından Tarık Akan’ın yakışıklı bir öğrenci karakteri adı altında “Damat Ferit” karakteri öncelikle yaratıldı ve Damat Ferit bir yerde okul dışındaki bir bağlantısından dolayı bir çocuk sahibi oldu ve bu çocuğunu da bu bebeği de sınıfa getirip zaman zaman bakmak zorunda kaldı. Çünkü annesi Tarık Akan’a çocuğunu emanet edip uzaklaşmıştı. İşte orada da bir Hafize Ana karakteri ortaya çıkarak Adile Naşit ile yine bayan seyircilerin bütünleşmesi gönülden pırıl pırıl bir bayan ve çok ağırlıkta bir bayan karakter filme tekrar kazandırıldı.
Rol aldığınız Boncuk karakteri nasıl ortaya çıktı?
“Boncuk” karakteri de hakikaten çok ilginçtir. Çünkü aslında senaryoda hazırlık aşamasında “Boncuk” karakteri pek konuşulmadı. Aslında hiç konuşulmadı diyebilirim. Ertem Eğilmez’in yapısı gereği ve çok pratik zekalı bir insan olması sonucu çekimin ilk günü ortaya çıkardığı bir karakter olarak karşımıza çıktı. Romanda İnek Şaban karakteri hem saf hem çalışkan fakat çalıştığından sonucu alamayan bir yapıya sahip öğrencidir. İşte bu İnek Şaban karakterinin saf yönü Kemal Sunal gibi o dönemin çok önemli bir gelecek vadeden pırıl pırıl bir oyuncusuna verildi ve bugün de 45 yıldır filmin Kemal Sunal’ın ismi ile alınmasında en önemli adımlardan biri bu şekilde atıldı. Ancak İnek Şaban karakterini içinden çalışkan olma sıfatı çıkartıldı ve bu çalışkan sıfatına da sınıfın tek çalışkan öğrencisi olarak bir “Boncuk” karakteri büyük üstadın kafasında yerleşmişti.Bizler motor denileceği çekimin yapılacağı ilk set gününde hocamızın yanında seti hazırlayıp çekime hazır hale gelirken birdenbire Ertem Bey’in “Ergun sen en ön sırayı oturup sınıfın en çalışkanı da oynayacaksın bunu sana daha önce herhangi bir gerginlik yaşaman heyecanlanman için söylemedim şu andan itibaren bu çekimlerde iki ayrı görevin var. Biri yardımcı Yönetmenlik diğeri de sınıfın en çalışkan oyunculuğu.” İşte “Boncuk” karakteri bu şekilde firma monte edildi ve sınıfta sadece özgün bir çalışkan öğrenci ortaya çıkartıldı.Ancak bu çalışkan öğrenci çalışkan olmak sıfatı özelliği ile hiçbir zaman sınıfın genel çizgisinin dışına çıkmadı, sınıfla birlikte bütün cezaları üstlendi, sınıfla birlikte bütün olayların içinde hiç tartışmasız yer aldı. Hatta öğretmenlerinden “beni kandırmaya mı çalışıyorsun doğru yine yeniden başla anlatıyorsun doğruyu söylemiyorsun” tarzında özellikle kulakları ağır duyan vakfa kızağı hatta öğretmenimizden azar işitmesine rağmen sınıfın kaderine hep birlikte razı oldu ve filmin bütünlüğünü hiçbir zaman bozmadı.Normalde böyle bir karakterin yaşandığı ortaya çıkartılması keza Damat Ferit gibi diğer karakterlerin de başarıyla filmi uygulanması Kemal Sunal karakterinin saflık ile ön plana çıkartılarak filmde daha da etkili hale getirilmesi ve filme kel Mahmut’la Hafize Ana ile ve o dönemin Devlet Tiyatrosu sanatçıları olan yaşlı öğretmenlerimizle gene çok eski bir yönetmen olan Muharrem Gürses’imizle okul müdürü rolünde görev alan Muharrem Gürses’imizle çok farklı ama çok başarılı uyumlu bir kadro oluşturuldu ve hikâyede bu kadronun üzerinde başarıyla yürüdü.
Hababam Sınıfı filmlerini şimdi izlediğinizde neler hissediyorsunuz?
Hababam Sınıfı eseri nesilden nesile öyle büyük biri canlılıkla yaşıyor ki gerek sinemada gerek tiyatroda bu eserin değerlendirilmemesi söz konusu değil. Defalarca defalarca yenirdi yapılacak daha düzenli de yapılacak. Bunu hiçbir şekilde aksini söyleyemeyiz. Ancak o gün yapılan Hababam Sınıfı filmlerinin gerek yönetmen Ertem Eğilmez, gerek görev alan oyuncular gününden nasıl bugün tekrarı olmayacaksa yeni yapılan filmlerinde o kalitede ortak da olmaları çok fazla da beklenmiyor. Çünkü günümüzde ilerleyen teknoloji gibi bu yeni filmlerinde daha farklı bir havası oluyor. Halbuki ilk orijinal Hababam Sınıfı filmlerinde Rıfat Ilgaz’ın 1950’lerden gelen okul hayatındaki anıları ve o günkü eğitim sisteminin aksaklıkları bugün her ne kadar kısmen devam ediyor olsa bile insan ilişkileri yönünden günümüzde çok farklı boyutlarda yaşandığı bir gerçek.Dolayısıyla o öğretmen öğrenci ilişkisi, o insan sıcaklığı, o yardımlaşma, o birbirine destek olarak hem keyifle hem okul hayatın içindeki bir yığın tatlı serüvenle yaşamak bugün çok farklı boyutlarda teknolojik olarak gömlek değiştirdi. Dolayısıyla eski Hababam filmlerini yeri daima klasik olarak Türk Sineması’nda çok farklı bir şekilde muhafaza edilecektir.
Hababam Sınıfı’nı, rol arkadaşlarınızı ve o günlerinizi özlüyor musunuz?
Bugün üzülerek söylüyorum ki Hababam Sınıfı’nın 1975 ve 1981 senesinde yer alan 6 filmlik serisinden hayatta kalan oyuncular gün geçtikçe azalmakta. Bunların arasında kaybettiğimiz Tarık Akanlar, Kemal Sunallar, Halit Akçatepeler, rahmetli Münir Özkullar, Adile Naşitler, hatta hatta tüm öğretmen kadromuz ki o günlerde de zaten belli bir yaşın üstünde emeklilik çağı gelmiş olan Ertuğrul Bildalar, Sıtkı Akçatepeler, Kemal Ardumanlar gibi çok değerli sanatçı büyüklerimizi keza okul müdürünün de rol alan eski Yeşilçam emekli yönetmenlerimizden Muharrem Gürsesler gibi sanatçılarımız artık aramızda yoklar.Diğer sınıfta yer alan oyuncu arkadaşlarımızın yaklaşık 18 – 20 kadarı şu anda Türkiye’nin değişik kesimlerinde hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu arkadaşlarımız da belirli etkinliklerde bir araya geliyor ve eski günleri yad etmekten büyük keyif alıyoruz. Özellikle bu konuda Antalya Kepez Belediyesi’nin bizler için yeniden oluşturduğu Hababam Sınıfı Müzesi’neden dolayı Kepez Belediyesi’ne ve Sayın Kepez Belediye Başkanlığı’na burada bir kez daha gönülden teşekkür etmeyi borç bilirim. Çünkü filmin çekilmiş olduğu İstanbul Koşuyolu’ndaki Adile Sultan Kasrı’da gerçekten bugün çekim yapılan sınıfımız bir müze olarak korunmaktadır. Ancak bu müzemizinde birçok ekonomik ihtiyaçları vardır ve gerekli bakımlarının yapılmasında büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Buna karşılık Antalya’da bu yeni açılan müzemizde oradaki Hababam severler tarafından ilgiyle izlenmekte ve Hababam Sınıfı filmlerinin bu şekilde tüm Türkiye genelinde yaşanmasına da katkıda bulunmaktadır. Bu da bize büyük bir gurur vermektedir.
Gerçek hayatta da çalışkan bir öğrenci miydiniz?
Ben 1973 senesinde Kadıköy Maarif Koleji’nden mezun oldum. O yıllardaki Kadıköy Maarif Koleji gerçekten yatılı bir okuldu ve bu yatılı okulun yaşantısını bir öğrenciye gelecek hayatında getirdiği birçok avantajlardan gerçekten yararlandım her şeyden önce çok güzel okul anılarım oldu, çok güzel bir arkadaş dayanışmam oldu ve ileriki yıllarımızda da kendi ayaklarınızın üzerinde durabilecek şekilde güvenli bir yaşam sürmemizin en büyük dersini de bu yatılı okul dönemlerinde aldık.
Sizin okul dönemleriniz Hababam Sınıfı hikayesine ne kadar benziyor?
Kadıköy Maarif Koleji’nin bir yatılı okul olarak bana kazandırdığı en değerli anılardan biride bugün Türk sinemasının ve Türk tiyatrosunun çok değerli bir sanatçısı olan Altan Erkekli ile birlikte lise 2 ve lise 3 yıllarında Edebiyat şubesinde sınıf arkadaşı olarak bu okuldan mezun olmamızdır.O yıllarda sevgili Altan yapmış olduğu taktiklerle zaten çok önemli bir öğrencisiydi ve hepimizin neşe kaynağıydı. Netekim de 1973 yılında birlikte mezun olduktan sonra Ankara’ya yerleşti ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda tiyatro hayatına başlangıç yaptı. İşte 1975 senesinde Hababam Sınıfı filmlerinde beni seyrettiği zaman o okul yaşantısını tekrar tekrar hatırladığını 2019 yılında yeniden yapılan sınıfı yeniden filminin galasında karşılaştığımızda bana ifade etti ve beni çok mutlu etti. Çünkü 2019 yapımı olan Hababam Sınıfı yeniden filminde Altan Erkekli rahmetli Münir Özkul’un Mahmut Hoca karakterini yerine Mehmet hoca olarak görev almıştı ve bu filmde görev alırken de 1975 senesinde seyrettiği bu arkadaşımı hatırlayarak gurur duymaktaydı. İşte 2019 yılında kendisiyle kucaklaşmamız ve eski günleri yad etmemizde bu yatılı okul anıların için de çok değerli bir sayfadır.
Okulunuzda bir Mahmut Hocanız, bir Hafize Ananız, Güdük Necmi, Ferit ve İnek Şaban gibi tipler var mıydı?
Tabii ki bu yatılı okulun içinde Mahmut hocalar gibi müdür yardımcılarımız, sevdiğimiz öğretmenlerimiz, çekindiğimiz öğretmenlerimiz, kılığımıza, kıyafetimize, saçımıza, oturuşumuza, kalkışımıza, çekidüzen vermemizi sağlayan disiplinli otoriteli eğitimcilerimiz hepsi vardı ve bizler 75 senesinde Hababam Sınıfı ekibinde yer alırken, o okul günlerini daha yeni yaşamış ve bu sete yeni gelmiş insanlardık dolayısıyla çok fazla da yabancılık çekmedim.
Hababam Sınıfı filmlerinden sonra birçok rol arkadaşınız iş bulmakta güçlük çektiklerini duyduk. Yeşilçam’ın duyarlılığı konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Hababamı Sınıfı’nın çekiminden sonra hemen vizyona girmesi ve 1975 senesinin Mayıs ayında sinema salonlarında büyük ilgi görmesi bu filmin sesini de büyük bir başarıyla sağlamasına yol açmıştır. Ankara’da Akgün sinemasında yaklaşık 54 hafta gibi bir süreyle yani bir yılı aşan bir süreyle bu filmin aralıksız oynaması Türk sinemasında gerçekten çok önemli bir rekordur.İşte bu başarı Ertem Eğilmez gibi sağduyulu ve ileriyi görebilen bir sinema yönetmeni ağrısından ekip çalışmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Dolayısıyla bu filmde rol alan birçok genç arkadaşımızın bir arada tutulabilmesi ve kolektif olarak sesini duyulabilmesi yönünde yardımcısı olarak bana verdiği en önemli görev Arzu film amatör sinema merkezinin kurmak olmuştur.Bu amaçla kurmuş olduğumuz Arzu Film amatör sinema merkezi’nde bu genç arkadaşlarımla kısa metrajlı filmler, o dönemin ticari getirisini sağlayabilmek için yapmış olduğumuz fotoromanlar ve reklam filmleri gibi çalışmalar içinde bir müddet kolektif yaşantımızı devam ettirdik ve bu yaptığımız kısa metrajlı filmlerden bir tanesi ile de Boğaziçi Üniversitesi’nin Hisar kısa film şenliğinde bir ikincilik ödülü kazandık.Ancak 1974 senesinde devreye giren televizyon Yayınlarının sinemayı çok önemli ölçüde krize sokmasından dolayı bu çalışmalarımız çok uzun süreli devam edemedi. Bizler zaten genellikle üniversite yaşantısını ara vererek bu sinema faaliyetleri içinde bulunan gençlerdik. Ben de ara vermek zorunda olduğum hukuk öğrenimime derhal ağırlık vererek en azından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum ve mesleğimi avukatlık olarak devam etmeye başladım.İşte bu nedenle de diğer arkadaşlarım da bazıları sinemada kalmaya devam ederken bir Show’da gerçek mesleklerini kariyerlerine dönmek zorunda kaldı. Yıllar Sonra da bir araya geldiğimizde Hababam Sınıfı filmlerinin hala halkın arasında sevgiyle yaşadığını gördükçe onlar da bu olgunluk çağlarında tekrar eski günlerin tadını keyifle çıkartıyorlar.
Hababam Sınıfı filminde baba-oğul, abi-kardeş ve akrabaların aynı filmde rol aldığınu duyduk. Kimler vardı mesela?
Hababam Sınıfı filmlerinde yer alan genç öğrencilerin anne ve babalarının bir kısmı okulun veli toplantısı sahnesinde gerçek olarak kullanılmıştır. Bunun dışında anne babası gelmeyen öğrencilerimize de profesyonel oyuncular eşlik etmiştir. Ayrıca Feridun Şavlı, Faruk Şavlı gibi DomDom Ali karakterini ki romanda da çok önemli bir karakter olarak DomDom Ali yer alır. Oynayan sanatçımızın Feza Fazıl Uzun, Kemal Uzun gibi Kemal Uzun’un da daha sonraki sinema yönetmenliği kariyeri son derece önemlidir. Abi kardeş ilişkisi içinde bu 6 filmlik seride farklı filmlerde yer alan kardeşler ve aileler söz konusu olmuştur. Ancak filmin bütününde sınıf öğrencileri arasında özellikle Hababam Sınıfı’nın ilk filminde ve ikinci filmi olan Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı’da herhangi bir kardeş veya aile yakınlığı bu veli toplantısının dışında yaşanmamıştır.
Film setlerinde hiç unutamadığınız bir anınız veya bu güne kadar herkesten sakladığınız bir sırrınız var mı?
Film setlerinde tabii ki hatırladığımız birçok anımız var. Ortalama bir filmin çekim süresinin 1 ay gibi bir süreyle devam ettiği düşünüldüğünde böyle güzel anılarında yaşanmaması mümkün değil. Hababam Sınıfı filmlerinden kalan birçok espri birçok anı aslında filmin çekimleri esnasında ve filmin güldürü sahneden içimde aynen yaşanmıştır. Bugün halkın hala kahkahalarla güldüğü birçok sahneyi provalarda Hababam Sınıfı’na emek veren bütün ekip öncelikle izlemiş, günmüş daha sonra da kahkahaları bittikten sonra motor diyerek çekimini gerçekleştirmiştir. Yani bu anılar o günden bugüne kadar hala canlı canlı belleklerimizde yaşamaktadır.– Özellikle Güdük Necmi’nin sobanın içinden çıkması, keza müfettişin Hababam sınıfına gelip sözünü dolaştırarak ne diyeceğini şaşırması. Hababam Sınıfı’nın Atatürk’ün gençliğe hitabesini kopya çekerek değil ezbere okuyabilmesi unutulacak anılar değildir. Ben sinema hayatımda özellik ve kamera arkasında yardımcı yönetmen olarak görev yaptığım süre zarfında 2 tane küçük anımla bu soruyu cevaplandırmak istiyorum. Birincisi Hababam Sınıfı filmlerinin çekimleri başlamadan önce yapmış olduğumuz senaryo çalışmalarında Ertem Eğilmez’in Taksim Gümüşsuyu’nda bulunan ofisinde bu çalışmalara katılan Münir Özkul’un aslında o tarihlerde biraz alkolle ilgili sıkıntıların olması ve Ertem Bey’in ona çok babacan yaklaşımıyla hem onu bu senaryo çalışmalarında bizimle birlikte grubun içinde bulundurması ve kendisine sürekli olarak kola gibi meyve suyu gibi dudaklarını ıslatması amacıyla içecek bir şeyler verilmesini bizim kulağımıza fısıldayarak tembih etmesi güzel bir anı olarak hala kulaklarımda çınlamaktadır.Ve biz diğer asistan arkadaşım Orhan Topçuoğlu ile birlikte sürekli rahmetli Münir Özkul’a bu tür çiçekler ikram ederek onun alkol düşüncesini ortadan kaldırmaya çalıştık. Hakikaten Ertem Eğilmez’in bu pratik çözümüyle Münir Özkul gerçekten gerek çekim öncesi gerek çekim çalışmaları boyunca hiçbir surette alkolü aklına dahi getirmemiştir. Hababam Sınıfı çekimlerinden sonra yine rahmetli yönetmenlerimizden Orhan Aksoy ile birlikte “Ah Nerede” filminin çekimi esnasında da yardımcı yönetmen olarak görev yaptığım bir sırada yine Türk Sineması’nın duayen karakter oyuncularından —-Hulusi Kentmen’e yardımcı yönetmen olarak sufle vermek görevini üstlenmiştim. Çünkü o tarihte filmler sessiz olarak çekilir daha sonra dublaj tabi tutulurdu ve bizler kameranın görünmeyen bir köşesinden oyuncuya repliklerini okuyarak dudak hareketlerini tespit eder, daha sonra dublajda da bu dudak hareketlerine göre filmin seslendirilmesi sağladık. İşte bu sufle esnasında farkında olmadan sanki o rolü oynuyormuşçasına aksan kullanmam bu büyük oyuncumuzu son derece rahatsız etmiş beni azarlamasına neden olmuştu. Bana kısmen babacan ama biraz otoriter bir tavırla “sen onu oynamadan okuyacaksın oynamak benim görevim” diyerek uyarmıştı ve bu uyarıda sinemada bulunduğum sürece kulağından hiç çıkmadı. Çünkü Hulusi Kentmen gibi değerli bir oyuncunun düşünceleri ve uyarıları biz gençler için her zaman çok önemliydi.
Bize biraz Ertem Eğilmez’den bahseder misiniz?
Ertem Eğilmez öncelikle bir Edebiyatçı daha sonra da Türk Sineması’nda çok önemli bir ses getiren değerli bir yönetmenimizdi. Gerçekten Ertem Eğilmez’in pratik zekası, çabuk karar verme yeteneği ve setteki tatlı bir otoriter yapısı, aynı zamanda işini çok iyi bilen kişiliği onun daima yaptığı işlerde başarılı olmasını sağlayan en önemli unsurlardan bence biridir.Dolayısıyla Ertem Eğilmez’in buradaki başarısı özellikle Hababam Sınıfı ve Hababam Sınıfı’ndan sonra yapmış olduğu filmler yönünde Türk Sineması’nda çok büyük bir iz bırakmıştır ve bu filmlerde bugün Türk Sineması’nın her biri yüz akı olarak örnek gösterilir. Ertem Eğilmez’in bu yapısı içinde çok da sağlam bir aile hayatı vardı ve bu aile hayatı içinde Ferit ve Ferdi isimli iki tane çok değerli oğlu vardı ki bu çocuklarının ismini yapmış olduğu filmlerde en çok sevdiği en değer verdiği erkek karakterleri daima kullanmıştır.Dolayısıyla Ertem Eğilmez’in buradaki başarısı özellikle Hababam Sınıfı ve Hababam Sınıfı’ndan sonra yapmış olduğu filmler yönünde Türk Sineması’nda çok büyük bir iz bırakmıştır ve bu filmlerde bugün Türk Sineması’nın her biri yüz akı olarak örnek gösterilir. Ertem Eğilmez’in bu yapısı içinde çok da sağlam bir aile hayatı vardı ve bu aile hayatı içinde Ferit ve Ferdi isimli iki tane çok değerli oğlu vardı ki bu çocuklarının ismini yapmış olduğu filmlerde en çok sevdiği en değer verdiği erkek karakterleri daima kullanmıştır.
Yeşilçam Sineması’nda oyuncu ve yönetmen ilişkileri hakkında neler söylersiniz? O günden bugüne neler değişti?
Türk Sineması’nda yönetmen ve oyuncu ilişkileri yönünden aslında çok fazla söylenecek bir söz yoktur. Çünkü filmler sınırlı sürelerde ve sınırlı metrajlar da bir nevi ticari bir meta gibi çekilmiş ve getireceği hasılatlar hep göz önünde bulundurulmuşturm Oysa Ertem Eğilmez Sineması’nda bu filmlerin daha çok toplumla bütünleşmesi ve büyük kitleler tarafından uzun yıllarca sevilebilmesi bu filmi yapan insanlara büyük bir keyif vermiştir.Açıkçası Ertem Eğilmez bir yönetmen olarak oyuncularıyla o kadar sağlıklı diyalog içinde çalışmıştır ki bu çalışmanın bir ekip çalışması içinde filmin başından sonuna kadar yürütülmesinde bütün oyunculara eşit davranılmasından isimli olsun İsimsiz olsun hepsine aynı tarzda muamele edilmesini de o oyuncularla birlikte set yemeklerinin bir arada yenilmesinde ve bir yönetmenin de aslında o ekip ve hiçbir fazlalığının bulunmadığının bu ekibe her fırsatta gösterilmesinde Ertem Eğilmez’in kişiliğinin büyük rolü vardır. Bu kişiliğin filmin çekimlerine de başından sonuna kadar yansımasıyla Hababam Sınıfı filmlerinin başarısı da ispat edilmiştir.
Hababam Sınıfı filmini eğitim açısından değerlendirecek olursak? Neler söylersiniz? Türkiye’de öğrenci olmak fikrini nereye koyarsınız?
Hababam Sınıfı filmleri üzerinden 45 yıl geçmesine rağmen bize o günkü eğitim sorunlarıyla bugün eğitim sistemimizin içinde yaşadığı sorunların maalesef paralellik arz ettiğini yıllar önce ifade etmiştir. Özel Çamlıca Lisesi adı altında film için ortaya çıkartılan sanal bir okul ortamı aslında o günkü eğitim sistemimize yeni yeni giriş yapan özel okul kavramında ticari kaygılarla gerçek eğitimcinin bağdaşmayacak canını ortaya koyan güzel bir eleştiridir.Bu da Rıfat Ilgaz’ın romanından farklı olarak Ertem Eğilmez’in Hababam Sınıfı filmlerine getirmiş olduğu özgün bir mesajla ortaya çıkmıştır. Rıfat Ilgaz ömrü boyunca eğitim sisteminin kirletilmemesi açısından bu okul anılarını hangi okulda yaşadığını net olarak ifade etmemiştir. Kimileri bunu Haydarpaşa Lisesi olarak kabul etmiştir ama yakınları bile değerli yazarımızın yakınları bile bu konuda bugüne kadar okul adı yönünde bir açıklama yapmamışlardır. Ertem Eğilmez Hababam Sınıfı projesine de bu nedenle özel bir okul bünyesi içinde değerlendirerek eğitimle ilgili eleştirilerini aslında para ile eğitimin olmayacağı şeklinde eğitmenin insan sevgisine dayalı olarak bir toplumda yaşaması yaşatılması açısından bir mesaj vererek bugün daha ihtiyaç duyduğumuz eğitim sistemimizdeki birçok aksaklığa parmak basmıştır.Bu eğitim sistemi içinde zaten ezbere dayalı öğrencilere verilen bir şok öğreti nasıl gerçek hayatta bağdaşmıyorsa aynı şekilde sadece maddi menfaat duygusuyla hareket eden bir okul müdürünün de eğitim sisteminde ne kadar zararlı olabileceğini ortaya koymaktadır ve buna karşı direnen Bir Mahmut Hoca karakterinin gerçek eğitimcileri nasıl temsil ettiğini de Hababam Sınıfı filmleri çok açık bir şekilde toplumun gönlünde yer edinerek ortaya koymuştur. Bu nedenle günümüzde aslında eğitim sistemimizde yaşanan soruların cevapları Hababam Sınıfı filmlerinde çok açık bir şekilde 45 yıldır karşımızda durmaktadır.
Size göre Hababam Sınıfı’nı şimdiye kadar kaç kuşak izlemiştir?
Filmler şu anda 45 yaşında ortalama. 45 yaşına genel baktığınız zaman genellikle benim kanaatime göre aşağı yukarı 14 kuşak görmüştür. Hatta bu 15 de olabilir.
Birazda günümüzden bahsedelim. Şimdi neler yapmaktasınız? Yakın tarihte bir projede yer aldınız mı?
Ben Türk Sineması’nda daima kamera arkasında çalışmaktan zevk duyan ve kamera arkasına ilgi duyan bir insan olarak sinemaya girdim. Dolayısıyla oyuncu olarak Hababam Sınıfı’nda görev almam tamamen ustam Ertem Eğilmez’in isteği doğrultusunda gerçekleşmiş bir olaydır. 1974 senesinden başlayan televizyonun yayınlanmasıyla sinema krizi benimle birlikte birçok genci Türk Sineması’ndan uzaklaştırmıştır ve bizler o tarihlerde 75-76 yıllarına kadar sinemanın içinde kalmamıza rağmen eğitimlerimize devam etmek zorunda kaldık ve sinemadan ayrıldık. Daha sonraki yaşamlarımızda her ne kadar hep sinema tutkumuz daha sinema sevdiğimizde iç içe yaşamamıza rağmen bir fiil tekrar sinemaya dönmemiz söz konusu olamadı ta ki 2019 yılı içinde değerli genç öğretmenin Mehmet Ayaz Seçgil ile birlikte İlyas Salman ve Ahmet Arıman’ın da Hayta İsmail Ahmet Arıman’ın da kadrosunda yer aldığı”Hayat Birlikte Güzel” isimli bir kısa metrajlı projede hem proje danışmanı, hem oyuncu olarak görev almam söz konusu oldu ve yapmış olduğumuz bu kısa metrajlı çalışmada da Palandöken Film Festivali’nde bu kısa Filmimiz birincilik ödülüne layık görüldü. Bu da benim için 45 yıl sonra sinema ile gelen çok güzel çok anlamlı bir ödüldür bu vesileyle genç yönetmenin Mehmet Ayaz Seçgil’e ve onun Yeşilçam tutkusuna tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Hababam Sınıfı aslında bir sinema hayatı boyunca yaşanılacak en güzel maceralardan biridir. Sinemanın içinde olmak için sayısına unuttuğunuz kadar film çevirmek bile önemli değil. Önemli olan sinemada kalıcı toplumlara mal olmuş bir eserin içinde yer alabilme şansına sahip olmaktır İşte biz 22’li yaşlarda o gençler büyük ustamız Ertem Eğilmez sayesinde Türk Sineması’nı çok güzel tanıdık ve o sinema tutkumuz da bugüne kadar keyifle hiçbir çıkar beklemeksizin toplumun sevgisi içinde yaşadık.Bize yaşamımızda bundan daha büyük bir ödül olabileceğini düşünemiyorum ve genç arkadaşlarımın sinemaya gönül vermiş olan genç arkadaşlarımın da toplumla bu kadar iç içe olan bu sanat dalına çıkarsız ve insan sevgisi ile dostlukla sevgilerini paylaşarak enerjileri paylaşarak yaklaşmalarını ve içlerinden geldiği gibi duygularımın onları yönlendirdiği gibi güzel eserler vermesini gönülden diliyorum. Bana bu fırsatı verdiğiniz için de sizlere de kucak dolusu teşekkürler değerli dostum Umut Uçar hoşçakalın
Hababam Sınıfı’nın Değerli Oyuncusu ve Tango Eğitmeni Ergun Sözen ile Keyifli bir Söyleşi!(Umut Uçar Röportajı)
Hababam Sınıfı’nın Boncuk karakteri yani Ergun Sözen kimdir? Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Hababam Sınıfı “Boncuk” karakteri, kendine özgün özellikle değerli yönetmenimiz Ertem Eğilmez tarafından Hababam Sınıfı’na sinema tekniğine göre monte edilmiş bir karakterdir. Hababam Sınıfı’nın “Boncuk” karakteri olarak canlandırmak benim için gerek sinema hayatımda, gerek meslek kariyerimde çok önemli bir anıdır ve her zaman […]
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.