Uzun zamandır köşemde bir şeyler yazmıyordum başımı haberlerden kaldıramadığım için. Eee burası Türkiye, gündemi bitmiyor, haber topla, haber yaz vb. günler böyle geçip gidiyor. Tabii bildiğiniz üzere PR & Basın Danışmanlığı yaptığım diğer işler var. Türkiye ve dünya gündemi dışında birde bol bol basın bülteni yazıp servis ediyorum, markalara, kişilere değer katıyorum falan işte ve bunlar çok vaktimi alıyor açıkcası.
Tekrar Anayasa değişikliği, baştan Anayasa yazma fikri gündeme geldi ve hararetli bir şekilde konuşuluyor, ben de bununla ilgili bir şeyler yazayım dedim ve aldım kalemi elime karaladım bir şeyler!
İktidar kurumu başında kim olursa olsun istemese de doğası gereği güç biriktirir. Yani, dünyanın en yatay ilişki savunucusu, en demokrat adamını bile baştan çıkarıcı, onu adım adım despotik bir varlığa dönüştüren bir doğadan bahsediyorum.
‘’İktidar çürütür’’ özdeyişi ne kadar da doğrudur. Bu anlamda, adı herhangi bir kurum da olsa, devlet de olsa fark etmeksizin, denetimsiz, frenleyici mekanizmalara sahip olmayan bir iktidar aygıtı, o kurum veya ülkenin bekası açısından en az güçsüz iktidar kadar hatta belki de ondan daha fazla tehlikelidir.
Uygar dünyanın bugün için ulaştığı düzey aşamasının ‘ol’ hikâyesi de, iktidarı büyütmek değil, denetleyerek sınırlandırmak üzerinedir.
Peki, ne yapmış insanlık iktidarı sınırlandırmak için?
Günümüz Türkiye’sinde size komik gelecek ama ANAYASALARyapmış. Yani dünyadaki ilk Anayasalar, güçlü bir iktidar tesisi için değil, ‘’Eyyy kral, imparator, yok, öyle iktidarını kafana göre kullanmak, bize de soracak ve bizimle de paylaşacaksın!‘’ talebiyle yapılmış. Gerçekten de dünyanın ilk anayasası sayılan Magna Carta’da da (Büyük sözleşme) kral 1. John, derebeylerine, onlardan habersiz vergi almayacağı sözünü verdi. Ve bu, iktidarın gücünü ilk sınırlayan girişim olarak tarihe geçti. Böylece devlet bütçesinin temelini oluşturan vergi toplama işi meclislerin eline geçmiş oldu. O meclisler bugünkü modern demokrasinin de ilk özünü oluşturdu.
Fransız Devrimi‘nin oluş sebebi de halkın, kralın yetkilerini kısıtlayıcı yeni bir ANAYASAyapma talebidir. Tıpkı İngiltere’de olduğu gibi Fransız Kralı 16. Louis vergileri arttırmak için Genel Meclis ‘i toplantıya davet etti. Ancak 1789‘da Versay‘da toplanan Genel Meclis üyeleri, yeni bir Anayasa yapmadan dağılmayacaklarını söylediler. Sonrası devrime kadar giden sürecin sonunda Genel Meclis, Kralın tebaası olmayı değil, ülkenin eşit ve özgür bir yurttaşı olmayı temel alan yeni bir ANAYASA yaptı. Tüm bu süreçler; İtalya, Almanya, Rusya, Çin vb. ülkelerin burjuva demokratik devrimlerinde benzer şekilde vukuu buldu. Yani hep kralın, hükümdarın sınırsız ve hesapsız yetkilerini kısıtlayıcı yeni ANAYASALAR yaparak.
İnsanlığın yüzyıllardır biriktirdiği mirası, Türk ulusu da devralacak ve yurttaşın daha çok yetki ve hakka sahip olacağı kendi Anayasasını yine kendi öz gücüyle yapmayı başaracaktır.
Sağlıcakla kalın..