İslam dininde de, Türk töresinde de AND yemin anlamına gelir. Yemin de öyle kolay kolay bozulmaz. Yıllar önce yurdun dört bir tarafında Andımız okunur ve ezberlenirken bunu coşku ile yaptık. Çünkü bir anlamı bir öğretisi vardı.
Türküm, doğruyum, çalışkanım derken küçük yaşta bize doğruluk ve dürüstlük öğretildi. Çalışarak kazanmak öğretildi. Ayakkabı kutularında para saklamak o yüzden bizlerin aklına hiç bir zaman gelmedi. Milletvekili maaşlarına katmerli zamlar yapılırken isçiye memura çay kaşığı gibi zam yapmak aklımıza sokulmadı. Oğluna ayakkabı alamadığı için intihar eden babanın öldüğü bir yerde Gemiciklerden bahsetmek asla bize öğretilmedi. Ya da terör örgütü ile görüşüp sonra da görüşmedim demek gibi yalanlar öğretilmedi.
Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu milletimi özümden çok sevmektir. Dediğimiz için; kurslarda küçücük çocuklara tecavüz etmek asla aklımızın ucundan geçmedi. Büyüklerimizin elini öperken, Emekliye üç kuruş maaşı fazla görmek aklımıza hiç gelmedi. Milletimizi o kadar çok sevdik ki, ne TC’yi kaldırmak, ne Oslo’da terör örgütü ile masaya oturmak ne Ankara’ya sözde bayraklarını asmak, ne şehit olan askerlere kelle demek ne de Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almak gibi sözleri bırakın, düşüncemiz dahi olmadı.
Ülküm yükselmek ve ileri gitmektir. İşte bunun için yıllarca üniversite kapılarında aç biilaç okurken ve bu millete faydalı olmayı düşünürken asla Fabrikaları satmak, askeri polisi itibarsızlaştırmak, Kurum müdürlerini yandaşlardan atamak, ihaleleri yandaşlara vermek, tarım arazilerini imara açmak, Rektörleri partililerden seçmek gibi düşüncelerimiz olmadı.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun derken, askerden kaçmak yerine askere gidip düşmana GEÇİT vermeyip şehit olmayı seçtik. 15 Temmuz’da milletçe şaka yapmadığımızı çok net gösterdik.
Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk: açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene.
Bu sözleri yürekten söyledik. Atatürk resimlerini çöpe atmak, ATATÜRK’e hakaret eden sözde yazar, eğitimci ya da akademisyenleri milletvekili diye meclise göndermek bizim şiarımız olmadı. Atatürk ilke ve inkılapları ile hem atalarımızı hem ailemizi hem ülkemizi hem milletimizi hem de dinimizi sevdik. Üstelik yemin ettik.
Danıştay şimdi bu And’ın okunmasını kaldırmış. İyi de biz o yemini çoktan ettik. Üstelik kandırılmadık da. Okuldan kaldırmaya elbette gücünüz yeter. Peki o yemini edenlerin kalbinden, evinde, işyerinde çocuklarına bu andı ezberleten and içmiş kişilere gücünüz yeter mi bu biraz zor görünüyor.