Benim Ülkemde yaşayan herkes bilir “yoğun üzüntü içinde olmak” sözünün anlamını. Çünkü yoğun bir üzüntü içinde olmak, herşeyden önce insan olma konumunu korumaktır. Tüm inançlarda, tüm düşsel ve bilimsel alanlarda olmazsa olmazdır bu etik prensip.
Sizi bilmem ama Sn. KILIÇDAROĞLU’ nun Ülkemin içinde bulunduğu durumdan kaynaklı yoğun bir üzüntü içinde olduğunu görebiliyorum. Yaşanan her şeye rağmen umudunu ve inancını da aynı oranda yoğun yaşıyor.
CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU ile
Ankara CHP Genel Merkezinde röportajımızı gerçekleştirmek adına bir araya geldik. Her zaman ve her platformda olduğu gibi nezaketi ve zerafetiyle göz dolduruyordu.
Neslihan KARAYILAN:
Ülkemiz insanlarının bu kadar ekonomik sıkıntılar çektiği bir dönemde kanayan bir yara olmaya devam eden, göçmen – mülteci sorununu bir bütüncül konu olarak ele aldığınızda çözüm önerileriniz neler olabilir?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Öncelikle izlenen dış politikanın değişmesi gerekiyor. Bu konudaki temel hedefimiz “yurtta barış, dünyada barış” eksenine dış politikayı oturtmaktır. Suriye’nin meşru yönetimi ile diyalog kurulmalı, Mısır ile görüşmelere başlanmalı, AB ile yeniden demokrasi, özgürlükler, insan hakları, yargı bağımsızlığı, can ve mal güvenliği gibi temel konularda mutabakat sağlanmalı… İran ile yapılacak görüşmelerde “Afgan göçü” kısıtlanmalı… Suriye’de sağlanacak iç barıştan sonra, Suriye’nin yeniden inşası için AB ile görüşülmeli ve daha sonra da sığınmacıların kendi ülkelerine dönmeleri sağlanmalı… Kuşkusuz bu süreçte ABD ve Rusya’nın oynayacağı rolün de belirleyici olması gerektiğini unutmamak gerekiyor… Biz tüm bu sorunları aşmak için ayrıca bir uluslararası örgüt kurmayı da amaçlıyoruz. “OBİT – Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı” Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin katılımıyla…
KILIÇDAROĞLU: DIŞİŞLERİ’NDE LİYAKATI SONLANDIRDILAR
Neslihan KARAYILAN: Zatıalinizin de bildiği gibi dış politikamızda başımızı ağrıtan çok yönlü sorunlarla dolu bir Ülke olarak, Avrupa Birliği, Ortadoğu, Kafkaslar, özetle bu ve benzeri konularda ana hatlarıyla görüşlerinizi alabilir miyim?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Dış politikanın iç politikaya malzeme edilmemesi gerektiğini tüm siyasetçilerin bilmesi gerekir. Ama maalesef Saray İktidarı bunun bilincinde dahi değil. Dışişleri Bakanlığının en temel konularda devre dışı tutulduğunu biliyoruz. Dışişlerinde liyakatin sonlandırıldığını da biliyoruz. Rüşvet aldığı bilinen kişilerin Büyükelçi tayin edilmesi başlı başına bir felakettir. Türkiye böylesine dramatik bir tablo ile karşılaşmamıştır. Türkiye’nin itibarına büyük darbe vurulmuştur. Ama ilk seçimlerde tüm bu karamsar tablo düzeltilecektir. Tüm yurttaşlarımın bunda emin olmalarını istiyorum…
SEÇİM NE KADAR ERKEN OLURSA O KADAR İYİ
Neslihan KARAYILAN: Erken seçim ihtimali var mı? Ani baskın bir seçim olabilir mi?
Seçim öncesi iktidarın kendine yarayacak bir takım yasal çalışmalar olduğu görülmekte. Sosyal Medya haber alma özgürlüklerinin kısıtlanması gibi.. Bu ve benzeri konularda yorum ve düşünceleriniz.. Olası bu baskıcı yöntemlere karşı çözüm önerileriniz var mı, varsa nelerdir?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Açıkça söylemek gerekirse Türkiye’nin en temel sorunu yönetilmeme sorunudur. Türkiye yönetilmemektedir, Türkiye savrulmaktadır. Devlette adalet, liyakat değil, Saraya bağlılık, sadakat esas alınmıştır. Daha acı olanı ise, devlet yönetimi anlayışı, devletin soyulması anlayışı ile örtüşür hale gelmiştir. Erdoğan Şahsım Hükümetinde devlet, soyulacak organ olarak görülmektedir. O nedenle yolsuzluklar adeta meşrulaştırılmıştır. Bütçe yetersiz, Merkez Bankasının kasasındaki 128 milyar dolar buharlaştırılmış, Türkiye’de 84 milyon vatandaş Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirilmiştir. Geçen her günün maliyeti artmakta ve vatandaş bu çileyi çekemez hale gelmektedir. O nedenle ne kadar erken seçime giderlerse Türkiye bu beladan, soygun düzeninden, otoriter yapıdan kurtulacaktır… Bu saatten sonra seçim yasasında hangi değişiklikleri yaparlarsa yapsınlar kendi iktidarlarını sürdüremezler… Yazılı, görsel ve sosyal medya üzerindeki baskılar, Erdoğan şahsım Hükümetinin korkusundan kaynaklanmaktadır. Malum, korkunun ecele faydası yok… Aslında siyasiler demokrasilerde geldikleri gibi gitmesini de bilmelidirler…
İKTİDARIMIZDA 6 AYDA RAHAT NEFES ALACAĞIZ
Neslihan KARAYILAN: Bütün bu çekilen sıkıntılardan ve mücadelelerden sonra inşallah başkanlığınızda, iktidar olduğunuzda çözülmesi gereken en acil, ivedi konuları sıralar mısınız?
Öncelikleriniz neler olacak?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: İlk altı ayda toplum rahat bir nefes alacaktır. Çiftçiler, esnaf pandemi döneminde aldıkları kredilerin faizlerinden kurtulacaklardır. Bu faizleri sıfırlayacağız. Üniversitede okurken aldığı krediler nedeniyle yapılan icra işlemlerini durduracak, faizlerini sıfırlayacak, ödemeleri kişi çalışmaya başladıktan sonra başlatacağız. Esnafın stopaj vergisini kaldıracağız.
Tabii ki kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesini yeniden ihya edeceğiz. Ayrıca ilk bir hafta içinde “Siyasi Ahlak Kanunu Yasa Teklifi”ni TBMM’ye sunacağız. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Siyaset millete hizmet için olacak, siyaseti birilerinin zenginleşme aracı olmaktan çıkaracağız.
‘DOĞU MASASI’YLA SORUNLARI ORTAYA KOYUYORUZ
Neslihan KARAYILAN: Büyüklerimizin özellikle Babam Sn. Ali KARAYILAN nın anlattığına göre 1980 öncesi başta Gaziantep ilimiz olmak üzere doğu ve güneydoğu bölgelerimizde çok başarılı parti olan CHP şahsınızın Genel Başkanlığında en önemli çalışmalardan biri olan Doğu masası oluşturuldu.
Bölgenin yerel özelliklerine göre yapılacak bir çalışma ile önemli kanaat önderleri, siyasi saygın şahsiyetler planlı bir organizasyonla bizlere başarılı olunabileceği anlatılmakta. Bu konunun detaylarını lütfen açar mısınız? Nasıl bir yöntem izleyeceksiniz, görüşleriniz nelerdir?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Erdoğan eskiden CHP’yi eleştirirken “Sivas’ın ötesine geçemiyorlar” diyordu. Haklıydı. Ama bugün Türkiye coğrafyasının tümünde ve yurt dışında en etkili çalışmaları yapmaya gayret ediyoruz. Yaraları sarmaya çalışıyoruz. Bize yönelik oluşan olumsuz algıları değiştirmeye çalışıyoruz. Toplumun kanaat önderleri ile bir araya geliyor, soğukkanlılıkla Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan nasıl kurtulması gerektiğini önyargılarımızdan arınarak tartışıyoruz. “Doğu Masası”da bunun için kuruldu. Bu çalışmalarımızda sadece eleştiri yapıp oy istemiyoruz. O tür çalışmalar çok eskilerde kaldı. Biz tüm çalışmalarımızda önce sorunu ortaya koyuyor, sonra da sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini anlatıyoruz. Böylece karşılıklı güveni inşa etmeye çalışıyoruz. Kuşkusuz bu çalışmalarda CHP’nin sorunu çözecek olan kadrolarını da halka tanıtıyoruz..
HER TÜRLÜ HİLE DOKULARINDA VAR
Neslihan KARAYILAN: Kamuoyunda yer yer mevcut iktidarın seçimleri yapmayacağı veya her türlü hileye başvuracağı gibi çeşitli kaygılar, endişeler söz konusu. Siz böyle bir olasılık görüyor musunuz?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Mevcut yapının seçime gitme konusunda kimsenin kaygı duymaması gerekir. Her türlü hileye başvurmak dokularında var. Ama ben Ülkemin ve Ülke insanımın ferasetine güveniyorum. Seçimler herhangi bir nedenle iptal edilse bile yenilenecek seçimler çok daha ağır bir yenilgi olacaktır. İstanbul bunun örneğidir. Seçimler ile ilgili ne yaparlarsa yapsınlar biz bu Ülkeye demokrasiyi getireceğiz.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETEMEDİKLERİ ORTADA…
Neslihan KARAYILAN: Bir Ülke düşünelim ki, son zamanlarda üst üste hesabı verilemeyen 128 milyar dolar, orman yangınları, sel ve çevre tahribatları, şimdi de Afgan göçü…
Ve bu konuda sık sık ağız değiştiren siyasi iktidar..
Ne oluyor bize, nereye gidiyoruz?
Gözlem ve yorumlarınızı alabilir miyim?
Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU: Mevcut iktidar başa geldiğinden bu yana, Türkiye nin yönetilmediği gerçeği ortaya çıktı. Çünkü bütün yetkiler, bir kişinin iradesine verilmiş vaziyette. Ne acı ki, böyle bir tablo var.
Bakanlar bile cümlelerine başlarken, “Sn. Cumhurbaşkanımızın talimatı ile….” cümleye başlıyorlar. Bu cümle ile başladıkları andan itibaren aslında bakanlık yapmadıklarını, yasalara uymadıklarını ve gelen talimata uymak için çaba harcadıklarını görüyoruz.
Dolayısıyla Türkiye bu zincirden, bu dar alandan hızlı bir şekilde kurtulmalıdır.
128 milyar dolar konusunda iktidar sessizliğini koruyor. Bu da gösteriyor ki, rüşveti, yolsuzlukları örten bir yönetim anlayışı mevcut.
“Benim adamım rüşvet alabilir, her türlü yolsuzluğu yapabilir, ben de onu görmezden gelirim” gibi bir anlayış hakim. Bu anlayış Türkiye de yozlaşmayı ve devlette ciddi bir çürümeye yol açıyor.
Biz bu yozlaşmayı bitireceğiz..
Bu keyifli röportaj sonrası teşekkürlerimi sunarak CHP Genel Merkezinden ayrılıyorum.
İzmir e dönüş yolunda, yol boyunca düşündüm. Ne acı ki, hikayenin içindeyiz ama ısrarla anlamıyoruz. Herşeyde olduğu gibi siyaseti de salt bir biçime indirgedik.
Sizleri bilmem ama ben de Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU gibi yaşananlardan dolayı yoğun bir üzüntü içindeyim ama inancımı ve umudumu da kaybetmiyorum..