MHP kurmayları; İstanbul 3’üncü Bölge 1. Sıraya Ülkücü Hareket’in efsane isimlerinden Feti Yıldız’ı koyarken, Yıldız gibi efsane olma yolunda hızla ilerleyen Ahmet Yiğit Yıldırım’ı 4. Sıraya koyarak, özellikle Ülkü Ocaklı gençleri son derece mutlu etti.
ÖNCE İL BAŞKANLIĞI, ARDINDAN MYK ÜYELİĞİ
1987 doğumlu Ahmet Yiğit Yıldırım’ın MHP İstanbul 3. Bölge 4. Sıradan aday gösterilmesine hiç şüphe yok ki, en çok Ülkü Ocaklı gençler sevindi. İlköğretim çağlarında Ülkü Ocakları ile tanışan Yıldırım, 2013 yılında Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı görevine getirildi ve 2018 yılına kadar bu görevini başarıyla yerine getirdi. Milliyetçi Hareket Partisi 12. Olağan Büyük Kurultayı’nda Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliğine seçildi.
EĞİTİMİNİ AKSATMADI
Lisans Eğitimi’ni Beykent Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nde tamamlayan Yıldırım, Hollanda Saxion Üniversitesi’nde İktisat eğitimi aldı. Beykent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde Yüksek Lisans Eğitimi’ne devam etmekte olan Yıldırım’ın sahibi olduğu Yazılım Firması’nın projeleri Türkiye çapında ödüller aldı.
Yoğun programın arasında Yıldırım’la bir söyleşi gerçekleştirdik.
120 KİŞİLİK EKİP
Sayın Yıldırım, 4. Sıradan aday gösterilmeniz, özellikle Ülkü Ocaklı gençleri çok mutlu etti. Hepsi, her seçimde olduğu gibi yine sahada ama sizin adaylığınızın onlara ayrı bir mutluluk kattığı ortada. Öyle ki, 120 kişilik gönüllü ordusu, çalışmalarınızda size yardımcı oluyor.
MYK üyeliğim ve Milletvekili Adaylığım, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin takdirleriyle olmuştur. Daha önce Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı görevinde bulunduğum için çok donanımlı bir ekip kurma şansına haiz oldum. Ekipte; hukukçulardan, sosyologlardan, ekonomistlerden, siyaset bilimcilerinden ve sporculardan oluşan ayrı birimler var. Her birim kendi içinde alt birimler oluşturdu ve böylelikle 120 kişiye ulaşıldı. Büyük bütçelerle kurabilecek böyle bir ekip gönüllülük esasıyla çalışmakta. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
“ÖNEMLİ OLAN DAVAMIZDIR”
4. sıradan aday gösterilmeniz çıtayı da yükseltti. Ülkücü gençler bundan sonra yapılacak ilk seçimlerde birinci ya da ikinci sıradan aday gösterilmenizi bekleyeceklerdir.
Biz bir ideoloji partisiyiz. Ülkücünün görevi; vatanına, milletine, partisine en güzel biçimde hizmet etmektir. Bu bağlamda ben bugüne kadar okullarda, İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanlığı görevimde, şimdi de MYK’da ve seçilirsem TBMM’de, Ülkücülük görevimi en iyi şekilde yerine getirmeye çaba göstereceğim. Bizler için önemli olan, partimizin ülke yönetiminde söz sahibi olmasıdır. Dolayısıyla daha sonra yapılacak seçimler için şimdiden konuşmak yanlış olur. Benim kaçıncı sıradan aday gösterilmem ya da hiç aday gösterilmememin önemi yoktur. Önemli olan davamızdır.
“ÜLKÜCÜLERİN TEK PARTİSİ VARDIR”
Davamız demişken, bazı dava arkadaşlarınız İYİ Parti’ye geçti. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Herkes, dilediği partiye geçme özgürlüğüne sahiptir elbette. Ancak başka partiye geçtikten sonra, o kişinin Ülkücü kimliği artık hükümsüzdür. Ülkücülerin tek partisi vardır, o da üç hilalli Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Zaten bahsettiğiniz partinin genel başkanı da, Ülkücü çizgide bir parti olmadıklarını ısrarla beyan etti. O halde Ülkücüysen o partide işin ne? O partideysen eğer, “Ülkücüyüm” deme. Hiçbir Ülkücü, seçim pusulasında üç hilali gördüğü halde başka bir parti logosunun altına ‘Evet’ mührünü basamaz.
“ADETA DEMİRTAŞ’IN AVUKATLIĞINI YAPMAKTALAR”
MHP’nin AK Parti’ye yakınlaşmasıyla, bazı Ülkücülerin İYİ Parti’ye geçişleri arasında bir bağlantı olabilir mi?
Öncelikle gelinen tabloya objektif bakmak gerekir. Dolayısıyla MHP mi AK Parti’ye yakınlaştı, yoksa AK Parti mi MHP’nin çizgisine yaklaştı? Geçmiş dönemde hükümetin yanlışları oldu ama bu yanlışlar büyük ölçüde giderilmiş durumda. Daha önce beraber hareket ettikleri FETÖ’yle ve ‘Açılım’ adı altında görüşme yaptıkları PKK’yla artık ciddi anlamda mücadele ediliyor. Bunlarla mücadele eden bir partiyle ittifak yapmak bizim için sadece siyasi değil, vatanımızın ve milletimizin bekası için de çok önemlidir. Diğer taraftaki ittifaka baktığınız zaman, adeta ‘Açılım’ sazını şimdi onlar ellerine almış ve Selahattin Demirtaş’ın avukatlığını yapmakta olduklarını görürsünüz. Her ne kadar HDP’yi dışarıda tutmuş olsalar da, aslında birlikte hareket ettikleri ortadadır. Bahsettiğiniz partiye geçenlerin, bu tabloyu iyi okumaları gerekir.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Vatandaşların ‘Başkanlık Sistemi’ diye adlandırdığı, muhalefetin ‘Diktatörlük’ benzetmesi yaptığı ve MHP içindeki muhaliflerin de şiddetle karşı çıktığı yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli oluşturmuştur. Bugün ABD, Rusya ve güçlü Batılı devletler bu sistemi kullanırken demokratik oluyor ama Türkiye’ye getirilirken antidemokratik bir yapı olarak gösterilmek isteniyor. Bu sistem ile önceliğimiz devletin kendisini güvence altına almasını sağlamaktı. Bu sistem Türkiye’ye geldiğinde zaten birçok tehlikeden korunmuş olacaktır. Özellikle terör örgütleriyle içeride mücadele esnasında bürokrasiye takılmadan acilen müdahale edebilmek ve ateş çemberi olan coğrafyamızda, sınırımızın ötesindeki herhangi bir olaya TSK’nın anında refleks gösterebilmesi için bu yeni sistem şarttı.
FIRAT KALKANI İLE ZEYTİN DALI HAREKATLARI
Cumhurbaşkanlığı yolunda, partinizin Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği desteği nasıl karşılıyorsunuz?
Evet, diğer ittifaktakiler Demirtaş’ı hapishaneden kurtarmanın derdindeyken biz; FETÖ’yle ve PKK’yla mücadele etmeye devam eden, Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı harekatlarını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de bu milletin teminatı olan MHP’nin güçlü bir şekilde temsil edilmesi için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.
“MHP ELE GEÇİRİLMİŞ OLSAYDI…”
Son olarak, sizi çok seven Ülkücü gençlere ve vatandaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
Ülkücü Hareket; Lider – Doktrin – Teşkilat üçlemesine bağlı bir yapıdadır. Ülkü Ocakları’ndaki genç arkadaşlarım bu üçlemeye sıkı sıkıya bağlıdır. Ocak’taki gençlerimiz siyaset düşünmez, menfaat beklentileri yoktur. Her şeyden önce başbuğumuz Alparslan Türkeş’e ve onun emanetini taşıyan liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’ye sıkı sıkıya bağlıdır. Bu çizginin kaybolmaması için de 1 Kasım sürecinden sonra elinden gelen çabayı sarf etmişlerdir. Parti içinde ve dışında yapılan birçok saldırıya başkaldırmış, direnç göstermişlerdir. Bu saldırının partimize en az zararla atlatılmasını sağlamışlardır. Eğer 1 Kasım sürecinde FETÖ’cülerin ve dış destekli kişilerin desteğiyle birlikte MHP ele geçirilmiş olsaydı, 15 Temmuz hain darbe girişimi daha çok amacına ulaşacaktı ve belki de bugün burada oturmuyor olacaktık. Hepsini tekrar kutluyorum. Hepsinden Allah razı olsun. Vatandaşlarımızın da içleri müsterih olsun. Hem içerideki hem de dışarıdaki hain güçlerin; ekonomimizi çökertmek, birliğimizi bozmak ve ülkemizi istikrarsızlaştırmak için gerçekleştirmekte oldukları oyunları bozacağız. Zaten bunu bildikleri için şuan düğmeye basmış durumdalar ama ne yaparlarsa yapsınlar, güçlü Türkiye Cumhuriyeti devletini ve bu necip milleti yok etmeyi başaramayacaklar.