SON DAKİKA

Haber Ekspress

FATİNOĞLU DÜNYADAKİ DEĞİŞİMİ İŞARET ETTİ: ÇAĞA AYAK UYDURUN!

Sanica firmasının kurucularından Ali Fatinoğlu, iş dünyasında yakaladıkları başarının sırrını gazetemize anlattı. Dünyanın büyük bir değişimden geçtiğine dikkat çeken Fatinoğlu’nun, gençlere en büyük tavsiyesi ise, ‘Yaptığınız meslekte çağa ayak uydurun yoksa başarınız kalıcı olmayacak’ şeklinde oldu.

FATİNOĞLU DÜNYADAKİ DEĞİŞİMİ İŞARET ETTİ: ÇAĞA AYAK UYDURUN!
Bu haber 14 Eylül 2023 - 13:25 'de eklendi.

Sadece ülke içinde değil uluslararası iş dünyasında da adından söz ettiren Sanica Firması’nın sahibi Ali Fatinoğlu gazetemizin sorularını yanıtladı. Kariyer planlarından, yeni hedeflerine, iş yaşamı dışındaki hayatından, gençlere verdiği tavsiyelere kadar tüm sorulara içtenlikle cevap veren Fatinoğlu, siyasetle de hayatı boyunca iç içe olmuş bir isim.

Dünyanın geldiği teknolojik atmosferin, yeni çağda korkulacak birşey değil teşvik edici bir unsur olduğunu belirten başarılı iş adamı “Dünya büyük bir değişimden geçiyor ve siz buna seyirci kalamazsınız. Gençlerle buluşmalarımda ve sohbetlerimde onlara sürekli çağa ayak uydurmaları gerektiğini yoksa başarının asla kalıcı olmayacağını söylüyorum” dedi.

Kimilerinin Galatasaray’a sevdasıyla tanıdığı, kimilerinin memleketine olan tutkusuyla bildiği, çoğunun ise Türkiye’nin en büyük firması Sanica’nın sahibi olarak ismine aşina olduğu Ali Fatinoğlu, gazetemize kendi hakkında merak edilen soruların cevaplarını verdi. Fatinoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda bilinenlerin dışında bambaşka bir Ali Fatinoğlu olduğu gerçeğini de bu sayede görmüş olduk. Her genç girişimcinin, ‘Başarılı olmak için ne yapmayalım?’ diye sorgulayıp duranların mutlaka okuması gerek, bir ders niteliğinde bir röportaj ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

H. Ekspress: Sektörünüzün lider markasısınız. Böyle bir sorumluluğu omuzlarınızda taşımak nasıl bir duygu? Bu başarıyı yıllarca üstüne koyarak sürdürmenizin altındaki sır ne?

A.Fatinoğlu:

‘Şimdi şirketlerin milli bir performans ve başarı göstererek bir noktaya gelmesi tabi ki çok zor. Ama başarı elde ederek en üst dediğimiz makama geldiğin andan itibaren daha büyük zorluk başlar. O da mevcudiyeti koruyabilmek. Mevcutiyeti koruyabilmek tabii ki daha zor. Çünkü aşağıdaki alt kadroda bulunanlar hedefi sizin üzerinize kurarlar ve sizi devirmeye çalışırlar. Siz de büyürken hedefi zirvedeki başka firmanın üzerine kurarsınız. Ona göre stratejiyi belirleyerek bir noktaya gelirsiniz ama liderliğe geldiğiniz andan itibaren artık hedef alabileceğiniz bir firma yok. O dakikadan sonra hedef yeniliklerdir, gelişmedir ve düzeni kurmaktır. Bu da baştaki liderliğe ulaşmış firma için yepyeni bir alan ve tespit edeceği bir sürü konuları gerektirir. İşletme fakültelerinde yönetim muhasebesi olarak gösterilen derste şu anlatılır, bir müessesenin iki tip gideri vardır. Birisi sabit giderler, bir diğeri değişken giderler. Değişken giderler, bildiğiniz gibi ham maddedir. Her ürettiğiniz mal da birebir kullanılır. O sizin kendi genel giderinizdir. Sabit gider ise ne üretim yaparsanız yapın ister yüksek yapın ister az yapın ama sürekli ödeyeceğiniz bir giderdir. Yani müessesenin kira giderinden, personel giderine gibi bölümler sabit giderlerinizi oluşturur. İkisi birleşir maliyeti oluşturur. Siz değişken gideri değiştiremezsiniz. Çünkü ham maddenin tüketimidir. Ama sabit giderde kaç tane üretim yaparsanız ve miktarsal olarak kapasite olarak ne kadar yüksek kapasiteli mal üretirseniz birim olarak maliyeti aşağı indirirsiniz. Yeni ürünler üretirseniz, her yeni üreteceğiniz üründe toplam sabit giderleri bölersiniz. Yani bir ürün üretirseniz, o ürünü tamamını bir ürüne yüklerken, siz dört tane ürün üretirseniz sabit giderlerinizi dörde bölersiniz. Bu bakış açısıyla yaklaşık otuz beş seneye yaklaşmış olan sanayicilik geçmişimizde şu anda on beş adet üretimimiz var ve bu ürünlerin hepsinin mantığı da sabit giderlerimizin birim başına düşen maliyetini indirebilmek için sürekli yenilik. SANİCA’nın devamlılığı yenilikten geçmekte. İkincisi de SANİCA’nın bu sürdürülebilir büyüklüğünü getirebilmek için de ekonomide ve yaşamda hayat evresini biliyorsunuz. Hayat evresinde doğumdan sonra bir büyüme, gelişme, sonra durağanlaşma, sonra gerileme ve sonra ölüm yani beş bölüm. Bu beş bölümün içinde müesseseler ve ürünler var. Türkiye’de görülüyor ki maksimum beş yılda kendini bitiriyor. Yani beş yıl içinde eğer yeni bir ürün, yeni bir model çıkartmadıysanız ürününüzü destekleyecek yenilik yaratmadıysanız ürün belli bir zamandan sonra rakiplerin gelmesiyle kendini gerileme dönemine ve ölüme doğru getirir. Yani durağanlaşma dediğimiz o evrede artık yenilik yapmadı iseniz oradan rakipleriniz gelir gerilemeye, oradan da ölüm denen noktaya gidilir. Şimdi buralara düşmemek için biz durağanlaşma dediğimiz tam kapasiteye geldiğimizde hep model yeniliği ve yeni ürünlerle markayı destekledik. Bu noktada işin devamlılığında da en önemli noktalardan biri ki biz şu anda grup olarak onu yaşıyoruz, bu geleceğe devam edebilmek. Geleceğe devam edebilmek için uzun yıllara yöneticiyi hazırlamak lazım. Biz burayı abi kardeş kurduk. Artık otuz beş sene, kırk seneye yakın bir süreci doldurduktan sonra SANİCA’nın devam edebilmesi için ikinci kuşakların bizden sonra bayrağı alması gerekiyor. Biz yaşarken ikinci kuşağı sisteme monte etmeye çalışıyoruz. Abimin iki oğlu sisteme girdiler, tamamen yönetimdeler. Şu anda da benim çocuklarım sistemin içine girmek üzereler. Kızımı ve oğlumu şirkete getirerek onları hazırlamaya çalışıyoruz. Tahminen 3-5 yıllık bir süre içerisinde onlarda iki yeğenim gibi sisteme hakim olursa 4 tane genç holding yapısını ve şirketler grubunu, fabrikaları geleceğe taşıyabileceklerine inanıyoruz. Yani bunun içinde kurumsallaşmak çok önemli. Sisteme ikinci kuşağı monte etmek için. Kurumsallaşmak içinde en önemli formatlardan birisi şirketin dışarıdan denetlenmesi, dışarıdan bağımsız bir yapı üzerinden kontrol edilmesi. Bunun içinde borsaya açılarak sermaye piyasası kuruluna belirli bir hissemizi devrettik. Bu sayede sermaye piyasasının tayin ettiği bağımsız  denetçiler ve sermaye piyasası kurulu tarafından şirketimiz milimetrik olarak kontrol ve takip altına girdi. Bu kontrol ve takibin sonucunda da  kurumsal bir sistem dahilinde  tüm yapının çalışmasını sağlıyoruz. Şuanda bu konudaki ilk yılımızı bitirmek üzereyiz. Hedefimiz tüm şirketlerimizi tamamını sermaye piyasası kuruluna tabi ederek burayı başarmak’

H. Ekspress: Ekonomik olarak büyük  bir daralmanın içindeyiz. İş dünyasında bunun yansılamaları nasıl hissediliyor?

A.Fatinoğlu:

‘İş dünyasının bir tanımlaması vardır. Kriz = fırsat. Krizler tabii ki olacak ama  bu krizleri fırsata çevirebilmek önemli ve geçmiş te yaşanan bütün krizlerde SANİCA büyüyerek çıktı. Çünkü bu krizleri de fırsata çevirdik. Kriz demek daha çok çalışmak demek. Yani krizi görüp küçülmek yada krizi görüp büyümek ama mevcutu koruyamazsan dediğiniz gibi krizde mevcut noktayı koruyamazsanız. Maliyetleriniz yükselir karlılığınız biter, bir anda farkına varmadan naktinizi kaybederek bankaların kredi kullanan ve zora düşmüş bir müessese haline gelirsiniz. Kriz demek bu.  Bu tip krizde o yüzden mevcut durumda duramazsınız. Ya küçüleceksiniz borç yapmadan  sermayeniz kadar iş yapacaksınız yada tam tersine krizi fırsata çevirip daha büyümek için yatırım yapacaksınız , bu yatırımlar sizi krizden çıktıktan sonra çok daha büyük bir yapı haline getirir. Biz krizlerden her seferinde yatırım yaparak büyüterek işi çıktık. Biz yine böyle bir kriz yaşanacağını tahmin etmiştik. Bu tahminin getirisiyle tarımsal sulama gibi  alanlara yatırım yaptık. Türkiye’de  50 yıl sonra çölleşme tehlikesindeki ülkeler arasında. Türkiye’nin de toprak ve tarım arazileri eğimli arazidir. Eğimli arazilerde sulama sistemi çok önemli çünkü su havaya gidiyor, boşa gidiyor. Bu suyun havaya gitmemesi için eğimli araziye uygun nozüllü boru olması lazım ve bu borunun içine her yerden aynı miktarda su gelmesi gerekli yoksa hortumlu sisteme suyu verdiğinde hortumun en altına su gider. Fakat nozüllü sistem olursa en yukarıdan en aşağı kadar her yere standart miltarda su gelir ve hem su tasarrufu hemde toprağın tamamının kullanımını sağlar. Bu dediğimiz tarımsal sulama borularını Türkiye’de Türk sermayesi malesef yapamıyor. Türkiye’de 3 aydır yabancı firmanın tek elinde ve bir numarada yüzde 65 pazar payı olan bir İsrail firmasındaydı. Biz şimdi bu alana yatırım  yaptık. Devletimiz bu konuda bizim yatırım yapmamızı destekliyor. Şu anda tesisimiz bitmek üzere. Allah’ın izniyle Eylül ayında deneme üretimlereine başlayacağımıza inanıyoruz. Yani krizler hiç bir zaman küçülme değil tam aksine tüm branşlarda daha büyümeyi getirir. Biz boru grubunda bunu yaptık. Isı grubunda ise kapasite artırımı yaptık. Radyatör ürünümüzde radyatörün özellikli ürünlerine önem verdik. Ve yurt dışında istenen Türkiye’de bilinmeyen radyatör gruplarına modellere yöneldik. Cam ve havlupan tesislerimizde kapasite arttırımı yaptık. Bugün için bu alanlar evet yeterli değil ama krizin bittikten sonra dedikleri dönemlerde bu alanlarda krizden etkilenen bir çok firma sahadan tamamen çekilmiş olacaklar biz ise tam kapasiteyle hazır olmuş olacağız. O yüzden krizlerin en büyük problemi rakip problemidir. SANİCA’nın kredibilitesinin yüksek olması ve halka açılımdan aldığımız ciddi bir nakit ve bu parayı şahsımıza kullanmadık şirkete sermaye olarak bıraktığımız için şirketin bir nakit ve kredi bulma ihtiyacı yok. Kendi kaynaklarıyla tüm yatırımlarını ve ham maddelerini tedarik edebiliyoruz. Ve bu formatla sisteme devam ediyoruz. Birde önümüzdeki süreci belirleyebilmek içinde gayrimenkullerimizin olduğu şirketimizde de Avcılar E-5 üzerinde müteahhite vererek plaza yaptırıyoruz. Beylikdüzündeki arsalarımızı da müteahhite verdik. Bazılarını da kendimiz yapacağız. Şu anda onların projeleri hazırlandı. Yani inşaat sektörüne de girerek gayrimenkulü bu dönemde değerlendiriyoruz’

Alışılmışın dışındaki siyaset tarzı ve dobra açıklamaları ile tanınan Ali Fatinoğlu, ülke gündeminde manşet olacak açıklamalar da yaptı. Fatinoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’u ile yaptığı görüşmenin ses getirecek detaylarını paylaştı; ‘Kemal Bey, yerel seçimler ve 5 yıl sonraki genel seçimler dahil CHP’nin başında olacağını söyledi’

H. Ekspress: Geçmiş dönemlerde siyaseten de bölgede isminiz hayli fazla anılıyordu. Neden tamamen olmasa da kendinizi biraz geri çektiniz?

A.Fatinoğlu:

‘Ben siyasette kendimi geri çekmedim ama ileriye de gitmedim. Siyasette ben hiçbir zaman milletvekili adaylığına gitmedim. Hiç bir zaman da parti görevi hatta kurultay delegeliği bile istemedim. Sadece bir kere 2015 yılında Kemal Bey’in ricasıyla  Murat Karayalçın İstanbul’a atama olarak gelirken İstanbul’u bilmediği için ona yardımcı olur musun dediğinde hatta Cuma günü akşam on buçukta bu telefon geldi. Cumartesi sabahı görev yaptım. Milletvekili seçimlerine kadar görev yapıp sonra devam etmeyeceğim diye de açıklamıştım il yönetiminde ki bütün arkadaşların önünde. Herkes şaşırdı ve kimsede inanmadı esasında, siyaseti kimse bırakmaz diye düşünerek. İl delegesi bile olmadım o dönem yani il başkan yardımcılığı yaptıktan sonra ben il delegesi de kurultay delegesi de olmadım. Hiç bir şekilde bu tip görevler talep etmedim. Partinin içinde örgüt yapısı içinde ben nasılsa partideyim, partideki bir başka arkadaşımız görev yapsın düşüncesindeyim, yani bizim gibi kişilerin koltukları almasını doğru bulmuyorum. İnsanların patililerin herkesin gelip özellikle  tabana yayılabilmesi için  bu koltukları bizim gibi kişiler  doldurmamalı. Bunlar partideki, mahallelerdeki görevlilerin bu görevdeki koltuklara otursunlar ki parti büyüsün. Bu koltuğa bizim gibi belli bir tecrübeye ulaşmış kişiler otururlarsa  parti büyüyemez. Biz gençlerin önünü kapatmış oluruz. O yüzden gençlere koltuk bırakmak için ben hiç bir dönem siyasi partide görev almadım, talep etmedim, kabul etmedim’

Fatinoğlu: ‘Biri daha destek vermezse İmamoğlu aday olmaz’

İstanbul seçimleri için de düşüncelerini paylaşan Fatinoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun tekrar aday olmasında ittifakların etkisinin olacağına dikkat çekti. Fatinoğlu, ‘“ Ekrem İmamoğlu’nu tanıyorsam, İYİ Parti ve HDP’den biri dahi destek vermezse, Bu seçimde aday olmayacaktır” yorumunda bulundu.

H. Ekspress: Ülke siyasetine ve geçmişte siyaset yaptığınız CHP’ye bakış açınız nasıl? Partinizden geçen yıllar içinde vefa gördünüz mü?

A.Fatinoğlu:

‘CHP’de vefa kelimesini aramak çok doğru değil çünkü CHP’de ahte vefa diye bir yapı kurulmadı. Kemal Bey’in  genel başkanlık yaptığı süreç içinde değişen genel başkan yardımcı sayısı 150’nin üzerinde. Yani 2011’de göreve başlayan Kemal Bey 12 senede nerdeyse her sene genel başkan yardımcılıklarını değiştirdi. O yüzden partinin üstünde diyalog kuracağınız yani ben bu partinin yöneticisiyim diye görebilecek hiç kimse yok. Kemal Bey’den başka hiç kimse yok çünkü hiç kimse 1 yıldan fazla aktif görev yapmadığı için kendini partide yetkili olarak  göremiyor. Kemal Bey ile diyaloğum devam ediyor. Geçtiğimiz ayda zaten davet etti  bir saate yakın gidip kendisiyle görüştüm. Ve kendisiyle yaptığım görüşmede kesinlikle siyaseti ve genel başkanlığı bırakmayacağını ve partinin yerel seçimlere taşıyan yapısını da  belediye başkan adaylarını kendisinin belirleyeceğini ve yerel yönetimden sonrada bırakacağıyla alakalı hiçbir  izlenim vermedi. Yani Kemal Bey hem 5 yıl sonraki genel seçimlerde hem de 1 yıl içinde önümüzdeki yerel seçimlerde CHP’nin başında olacağını bana birebir söyledi’

H.Ekspress: Ülke olarak dış yatırımcının yıllar içinde düştüğünü görüyoruz. Bunun sizin için de oluşturduğu olumsuz bir atmosfer var mı?

A.Fatinoğlu:

‘Ben Türkiye’nin Türk sanayicisinin çok çalışkan çok bilgili çok zeki olduğunu ve bu çalışkanlığını dünyanın her yerine giderek mücadele ettiğini gören birebir yaşayan birisiyim. Türkiye’nin dış sermayeye dış yatırımcıya ihtiyacı olduğunu da çok düşünmüyorum. Bir Türk sanayicisi zaten kendi yatırımlarını yapıyor. Türkiye’nin en önemli ürün gruplarından biri plastik olduğu için onu ele alalım, Türkiye’de üretilen plastiğin tam yirmi katı Türkiye’de üretim yapılıyor. Türkiye’de plastik ana maddesi beş Türkiye’de üretilen plastik yüz yani Türkiye’deki plastik ham maddesini alıp işleyen sanayicinin kullandığı ham maddenin sadece yüzde beşi Türkiye’de üretiliyor. Plastik alıp işleyen tüm sanayici benim gözümde birer kahramandır çünkü yurt dışından getirdikleri ham maddeyi Türkiye’de işliyorlar. Hem Türkiye’nin ihtiyacını karşılıyorlar hemde bu ham maddeden ürettikleri ürünü dünyaya ihracat yapıyorlar. Bu çok büyük bir başarıdır. Bu Türk sanayicisinin nasıl başarılı ve çalışkan olduğunu gösteriyor. biz burada dövizin sürekli yükselmesi ya da inmesi gibi konulardan dolayı maliyet oluşturup, yurt dışına mal satamama sorunu var ihracatçının. İhracatçının ana sorunu budur yoksa dış sermaye  yatırımcı değil. Dış yatırımcı Türkiye’ye geldiğinde Türkiye’yi kalkındırmak için gelmiyor ki, Türkiye’den para kazanmak için geliyor. Yani Türkiye’de geliyor bir yatırım yapıyor ama yatırım yaptıktan sonra senenin sonunda elde ettiği karı ise alıp yurt dışına gidiyor. Getirdiği para kısa vadede bir avantaj ama orta vadede getirdiği parayı fazlasıyla alıp yurt dışına çıkıyor. Uzun vadede ise tamamıyla Türkiye’ye zarar veriyor’

H. Ekspress: İş yaşantısı, uzun toplantılar, zaman zaman siyaset dışında Ali Fatinoğlu gündelik hayatında nasıl bir profil?

A.Fatinoğlu:

‘Yani gündelik hayatımız işle geçer. Başka da bir konsantrasyonumuz olmaz. Aile bağlarımız kuvvetlidir. Abimle beraber iş hayatında ikimizde memur olarak başladık, memur olarak çalıştık. Memur olarak çalıştığımız dönemde biz işimizi kurduk. Yani burada işimizi birebir yirmi dört saat çalışarak işi kurdum derler bu cümle abim için geçerlidir. Çünkü abim haftanın üç günü gece boya fabrikasını müdürlüğünü yapıyordu. Gündüzde gelip işin başındaydı ve iki sene bu şekilde çalıştı. Bende 1986’dan 1993’e kadar kurduğumuz şirket 7. yılına girene kadar profesyonel olarak maaşla çalıştım. Yani bankada kredi yatırım uzmanlığı yaptım. Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin sorumlusu oldum. Dalan’ın beyin takımındaydım. Sonra Ulusoy Holding’in Ceo’su oldum. Artık işlerimiz iyice büyüdüğü için yüksek maaşı ve imkanları bırakıp  1993 yılında yirmi dört saatimi SANİCA’ya ayırdım. Abimde 1986’dan 1989’a kadar maaşla çalıştı. Memur çocuğu olduğumuz için işlerin kötü gitmesinden korkuyorduk. Maaş almamız çok önemliydi, şirketten para çekmedik hatta aldığımız maaşlardan şirkete sermaye bile kattık. Abimle sosyal hayatımızda da beraberiz. Geçmişte tatil dahi bilmeden çalışırdık artık ikinci kuşağı sisteme dahil ettiğimiz için kendimize zaman ayırmaya başladık,  iki ayda bir yurt dışına gidip 10-15 gün arabayla 4000-5000 mil yaparız. Böyle bir sosyal tatille çalışmayı bir araya getirmeye başladık’

H. Ekspress: Seyahat etmeyi dünyayı tanımayı seven birisiniz, sizi en çok etkileyen şehirler yada mekanlar nereleri oldu?

A.Fatinoğlu:

‘Dünyanın hemen hemen her yerini gördüm. En çok beğendiğim yer İstanbul. Ben İstanbul aşığıyım. O yüzden İstanbul’dan başka güzel bir yer olduğuna inanmıyorum. Ama düzeni, yaşam kalitesi, insanların birbirine saygısı olarak beğendiğim başka yerlerden biri de Singapur. Çok düzgün bir şehir. İnsanların birbirine saygısı ve kalitesi çok zirvede olan bir şehir. İspanyollara çok saygı duyuyorum, insanlara çok yardımcı oluyorlar. Avustralya Melbourne’ü çok beğeniyorum. İnsanları yaşam kaygısı ve kavgası olmayan bir şehir. Son derece  medeniler ve sokakta gideceğiniz yere kadar gelip size yolu tarif ediyorlar, çok şaşırmıştım bunu yaptıklarında. Özet olarak dünyada Singapur, Avustralya ve İspanya’yı seviyorum’

H. Ekspress: Spor dünyasına birçok desteğiniz oluyor özellikle kendi şehrinizin takımına uzun süre destek verdiniz ve sponsor oldunuz, sonrasında işler pek istenildiği gibi gitmedi mi?

A.Fatinoğlu:

‘Sponsor olduğumuz yer Elazığ, SANICA Boru Elazığ Spor olarak kulübe destek verdi bu desteğimizin nedeni doğudaki tek kulüptü.Ve doğuda gençliğin spora yönlenmesi için biz orada sponsor olduk. Orada bir alt yapı olarak gençlikle alakalı bir yapı kurulacaktı. Fakat kurulamadı. Ve sponsorluk süreci yorucu bir süreç çünkü her hafta maç var ve her hafta sizin şirketinizin adı orada geçiyor. Başarılı olması gerekiyor. Başarısızlıktan markanızda etkilenebiliyor. O yüzden sponsor olmak reklam gibi görünüyor ama  esasında negatif reklamda olabiliyor. Allaha çok şükür ki biz Yılmaz Vural’la çok başarılı bir sene geçirdik. Ve bize pozitif bir reklam oldu. Bir kere daha o heyecanı o stresi yaşamak istemedim. O yüzden isim sponsorluklarına devam etmiyoruz’

H. Ekspress: Gençlere yönelik panellere katılıyor ve onların hayatlarına yön çizmesine yardımcı oluyorsunuz. Bizim aracılığımızla onlara ne söylemek istersiniz?

A.Fatinoğlu:

Bütün üniversitelere, liselere gidip konuşuyorum. O tip davetlerin çoğunu kabul ediyorum. Anadolu’ya gidiyorum özellikle ve orada bütün gençlere söylediğim çalışkan olmaları gerektiği. Yani benim babamın parası yok benim babamdan kalan bana iş yok diye hayata hiç negatif olarak bakmasınlar. Benimde babamdan bana iş yeri kalmadı.Bir sermayede kalmadı, sıfırdan yaptık. O yüzden gençliğe bunu anlatmaya gidiyorum ama birincisi çok ciddi boyutta branşsal bilgi sahibi olmaları lazım. Yani ben kalkıp ta piyangodan para gelerek büyümüyorum. Bir branş seçeceksin ve o branşta uzmanlaşacaksın, çalışacaksın ve emek harcayacaksın. Emek vermeden hiç bir şey başaramazsınız. Başarının sırlarından biri de insanların size güvenmesi. İnsanların size güvenmesi içinde hayatınızın hiçbir döneminde  yalan söylememeyi bütün gençlere  tavsiye ederim.

H. Ekspress: Teknolojiyi yakından takip ediyorsunuz. En son Babala Tv’ye ilk insan robot Sofia konuk oldu takip ettiniz mi? Bu sizi rahatsız mı etti yoksa mutlu mu etti?

A.Fatinoğlu:

O biraz tabi reklamasyon, şovlu bir dünya. Halbuki teknoloji demek ve geleceğin bilimsel yaşamı o şov dünyası değil. Burada en önemlisi yapay zekada yaratıcı fikirler ve hafıza. İnsanlar bir ömür boyunca çok ciddi bilgi sahibi oluyor ama 60-70’li yaşlarında vefat ettiğinde 20’li yaşlardaki bilgisiyle aynı olmuyor. İnsanlar da çok ciddi bir bilgi,hafıza ve bakış açısı var. Ve en önemlisi tecrübe var. Fakat bu tecrübelerini hiç kimse kuşaktan kuşağa aktaramıyor. Bu insanlığın en büyük kaybettiği servet. Halbuki robotlu sisteme geçtiğinizde  bu koyduğunuz bütün bilgi hafıza orada kendini koruyor ve her seferinde üstüne koyuyor. İnsan ömrü gibi yitip gitmiyor. Bunun sayesinde gelecekte belirli branşların bitmesi kaçınılmaz. Mesela  hukuk. Hukukla ilgili konuyu yapay zeka sistemine sorduğunuzda  hukuğun maddeleri belli. Yazılı maddeye göre bir sonuç belirlenecek. Tıp geriye düşecek çünkü hastalığın belirtileri belli, bunların hepsini robota sorduğunuzda cevaplayacak. Niçin genç doktor değil yaşlı doktor kıymetlidir tecrübesi yüzünden. Ama siz yapay zekayla tüm hastalığı tedaviyi söyleyecek.

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA
şanlıurfa urfa