Her gelenin kafasına göre sözüm ona yenilikler yapmasına alışığız.
Özellikle eğitimde…
Hiçbir yetkilinin görev süresi sonuçları görecek kadar uzun değil!
Doğal olarak uzun soluklu ve kalıcı değişimler göremiyoruz.
Yeni gelenlerin de kendi yenilikleri var tabi!
Diğerini sürdüreceksem neden geldim kafasında…
Çalıştığı belli olsun diye bir şeyler yapmak zorunda!
O da sonuçlarını görecek kadar görevde kalamayacağı için kafasına göre takılıyor.
Nasıl olsa bir sorumluluk yok!
Herkesinki birbirine karışmış olduğu için de asıl sorumluyu bulup çıkarabilecek bir düzen yok.
Yaptım oldu kafası gidince kurtulurum zihniyetiyle bir araya gelince…
Kim tutar bizi?
Asıl yapılması gerekenlerin de reklam gücü olmadığından yüzüne bakan yok tabi!
E sonuç ortada…
Son bomba YÖK’ten:
İlk 1000’e giremeyen yurtdışı üniversitelerden mezun olan öğrenciler denklik alamayacakmış!
Birkaç yenilik daha var ama benim en çok dikkatimi çeken bu.
Sanırsınız bizim bütün üniversitelerimiz ilk 1000’de!
Ha bu sıralamaya giren üniversitelerimiz var:
Belki ondan fazladır ama kesinlikle yirmiyi bulmaz.
Eee geriye kalanlar ne olacak?
Onlar da ilk 1000 e giremiyor.
Onların da diplomalarını kabul etmeyelim o zaman!
Nereden baksanız trajikomik bir karar.
Milli nedenler düşünülünce biraz anlaşılabilir gibi oluyor.
Öyle ya kötü bizim kötümüz!
Ya da ülkemizdeki üniversiteleri geliştirmeye çalışıyoruz belki!
Ama kaliteyi arttırmak için ne yapıyoruz?
Hiçbir şey!
Pardon hiçbir şey demeyelim:
İlk 400’e bile girebilenleri parçalayarak daha gerilere çekmiştik daha önce!
Bölünce ikisi de girer diye düşündük herhalde!
Parçalayarak bölünce aynı başarıyı sürdürür zannettik!
Neyse…
Bizim yapamadıklarımızı yapamayanları kabul etmiyoruz.
Hadi bunu anladık.
Peki yapabilmek için ne yapıyoruz?
…
Yapamayan istiyorsanız bizde de var boş yere yurt dışına gitmeyin falan diyoruz en iyi ihtimalle!
Ne diyeceğini bilemiyor insan.
Adına değişim diyoruz ama malumun ilanından öteye geçemiyoruz.