Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kâni Beko Radyo 1919 Fm Umut Uçar ile Genç Gündem programının canlı yayın konuğu oldu ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
45 dakika süren canlı yayında Radyo 1919 FM’in başarılı program yapımcısı Umut Uçar’ın sorularını yanıtlayan Beko gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Beko’nun açıklamalarından satırbaşları;
Umut Uçar : İyi Parti Lideri Sayın Meral Akşener ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Sağlık Bakanı Sayın Koca’ya teşekkür ettiler. Sizce covid-19 süreci başarılı ile yönetildi mi? Eksi ve artıları ile görüşlerinizi aktarabilirmisiniz?
Kani Beko : Ondan önce Cumhuriyet Halk Partisine karşı bihassa izmirde yapılan bu operasyonla ilgili kısaca görüşlerimi ve düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Eski il yöneticilerimizden Banu Özdemir’in tutuklanmasının ardından şimdide bu olayların gündeme ilişkin herkesin inancına saygılı bir laik anlayışını esas alan düşünce ve ifade hürriyetine en temel ilke kabul edilen demokrasinin yeniden inşaası için yüklediğimiz sorumluluk kelimelerimizi çok ama çok özenli bir şekilde seçmemiz gerekmektedir. İzmir halkına dönük bu provakasyon girişimi boşa çıkacaktır. Özgür, demokratik ve laik Türkiye’nin yeniden inşaası ihtimali birilerini çok tedirgin etmektedir. Fakat süreç başlamıştır. Sandık yolu açılacak ve herşey tüm Türkiye için çok ama çok Herşey çok güzel olacak.
Şimdi sorunuza gelince Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde hayatlarını kazanan fabrika işçileri, küçük esnaflar, seyyar satıcılar, müzisyenler, düzensiz,sigortasız ve günübirlik işlerde çalışanlar tüm dünyayı saran ve yayılma hızı ülkemizde de her geçen gün devam eden coronavirüs salgını nedeni ile alınan tedbirler haklı olunabilir ancak pek çok sektörü bitirip bu sektörlerde çalışan milyonlarca emekçiyi evlerine ekmek alamaz duruma düşürmüştür.
Devletin özellikle koruması gereken en korumasız güvencesiz kesimlerin başında gelen sendikasız olan işçiler, küçük esnaflar , seyyar satıcılar,müzisyenler, düzensiz ve günübirlik işlerde çalışanlar beş buçuk milyon vatandaşımız gelirini kaybetti. İş yerlerinde işten çıkarmalar maalesef yaşandı. Konaklama, İnşaat, tekstil iş kolu birinci sırayı aldı 351 işyerinde işçi sağlığı, iş güvenliği olmadığı için 259 işyerinde 235 işçinin test sonuçları pozitif çıktı. 172 işçi coronavirüs nedeni ile hayatını kaybetti 89 ölümle istanbul ilk sırayı aldı. Hayatını kaybedenlerin arasında 36 Hekim 22 Sağlık Çalışanı olmak üzere 58 sağlık personelini maelsef kaybettik. 620.000 sağlık emekçisi devletten Her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde emekçilerin tamamının göreve başlaması ve ataması yapılması gerekmektedir. Bu arkadaşlarımızın içlerinde hemşireler var, hekimler var, sekreterleri var , sağlık emekçileri var. AKP iktidara geldiğinden bu yana işçi sağlığı ve iş güvenliği olmadığı için 25.000 insanımızı kaybettik. Soma’dan Soma’daki maden işçilerinden Siirt Şirvan İstanbul Torunlar İnşaat, Ermenek Maden cinayeti Isparta işçileri cinayetlerinden ders almadığımız ortada. İş cinayetlerinde Avrupa’da 1. Dünya’da 3. sıradayız . 79 ilimizde Meslek Hastalıkları Hastanesi yok. Her yıl bir milyon işçi Meslek Hastalıklarına maalesef yakalanıyorlar. 1157 sayılı yasaya göre fiziken ,beynen hazır olmayan 15 yaşın altında çocukların çalıştırılması yasaktır der. Uluslar arası Çalışma Örgütü İLO ve Birleşmiş Milletler kararıda böyle ancak iki milyona yakın çocuklar maalesef tehlikeli ve riskli işlerde çalışmaya devam ediyor . Her yıl 2000’e yakın işçi iş cinayetlerinden ölürken 14 yaşın alyında 29 çocuk işçi maalesef hayatını kaybetti. 2019 yılında en az 67 çocuk yaşamını yitirdi. 2015 ile 2019 yılında en az 326 çocuk iş cinayetlerine kurban gitti. İşkur önünde uzun kuyruklar var. İşsizlik fonu amacı dışında kullanıldı. İşsizlerin sayısı 10 milyonu buldu. İşsizlik Fonunda 131 milyar para olması gerekirken , devlet bütçesi dururken GAP’a 25 milyar aktarıldı. 25 milyar işverenlere verdiler . 3 milar Damat Bey İşsizlik Fonu’ndan vergi aldı. 11 milyarı Vakıfbank, Akbank, Eksibank tahvil karşılığında İşsizlik Fonundan para aktarıldı. %10 işsiz kalan işçilere %90 amacı dışında ve işverenlere para aktarıldı. Şimdi tüm dünyayı etkisi altına alan corona 19 pandemisi etkilenenler arasında Türkiye’de var. Coronavirüsüne karşı korumak için önce kamu hizmetlerinde çalışanların sağlıkları güvence altına alınsın. Sağlıktan tasarruf olmaz. Bilim Kurulu kararları kesinlikle uygulanması gerekir. Türk Tabibler Birliği Bilim Kurulu içinde olmalıdır. Zorunlu alanlar dışında çalışanlara ücretli izin verilmelidir. İşten atmalar kesinlikle durdurulmalı ve yasaklanmalıdır. İşsizlik Fonu sadece işşiz kalan işçilere verilmelidir. Fatura ve kredi borçları ertelenmelidir. en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çekilmelidir. Sağlık hizmetleri haktır kesinlikle ücretsiz olmalıdır. Devlet çalışanlarının gelirlerini güvence altına almalıdır. Aile yardımları sigortası kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır. Kayıt dışı istihdamla mücadele edilmelidir. Covid-19 meslek hastalığı sayılmalı kesinlikle covid-19 a yakalanmış işçi kardeşlerimizin raflara baktığımızda meslek hastalığı sayılmasın diye olan genelgeyi kesinlikle buradan reddediyorum. Sendikal hak ve özgürlüklerin önü açılmalıdır. Vergi politikası yeniden yapılmalıdır. Asgari ücretle çalışan işçilerden kesinlikle vergi alınmamalıdır. Emekçilerin haklı çığlıkları maalesef ortada devletin Hele ki böyle küresel salgın durumunda tüm vatandaşlara gereken yardımı yapması en temel vazifesidir. Ücretsiz izin dayatması getirilerek işçilere 39 lira yani 1175 lira bir maaş verdiler ama asgari ücretin çok ama çok altında . Hele hele çok önemli bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünya’yı küresel açlık krizi beklerken Dünya Gıda ve Tarım Örgütü ve Dünya Guda programının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne verdikleri rapor 2019 salgınıyla küresel açlık krizi Türkiye’de durum böyleyken AKP hükümeti 18. Yılda Tarım ithalatına ödenen para bugünkü kurla yaklaşık 163 milyara ulaştı. Ülkemizdeki çiftçi ve köylerin tarım kredi kooperatiflerine 160 milyar borçları var. 5.2 milyar takip yani icralık borçları var. 2006 yılında bu yana Anayasa hakkı olan Milli Gelirin % 1 i yani GayriSafi Milli Hasılanın % 1 çiftçiye, köylüye verilir. Bugüne kadar maalesef bu ödenmedi. Pamukta,tütünde,pancarda kotodan dolayı üç büçuk milyon köylü köylerini terketti maalesef şehirlere geldiler. Pamukta kota uyguladılar Sümerbank Fabrikalarının kapanmasına neden oldular. Pancarda kota uygulandı şeker fabrikalarını sattılar. Köydeki işçiler işisiz kaldı. Tütüne kota geldi Tütün eken köylüler işsiz kaldı. Kamu Yönetimi Temel Kanunu çıkardılar, kamu işletmeleri ve fabrikaları arsa fiyatına uluslar arası sermayeye sattılar. Bugün baktığımızda maalesef 10 milyona yakın işsizlerimiz var. Çiftçimiz kan ağlarken 2019 yılında tarımsal ithalata 52.9 milyar tl ödeyip 31 milyar tl ihracaat yapmışız. Aradaki 22 milyar farkla icralık olan çiftçimizin haczini kaldırıp çiftçilerimizin yarı borçlarını da ödeyebilirdik.
Umut Uçar : Biliyorsunuz şuanda Salgın belasından sonra en önemli sorunumuz Ekonomik sorun işsizlik. İşçilerin yaşadığı büyük sıkıntılar özellikle üniversite mezunu gençlerde % 25 i geçen işsizlik oranı. Bu konularda görüşlerinizi alabilirmiyiz? Bir işçi babası olarak mutlumusunuz?
Kâni Beko : Türkiye’de işsizlik çok büyük bir kanayan yara. Ben sendikada başkanlık yaptığımda Türkiye’nin pek çok yerini dolaşıyordum. Dolaştığım yerlerde bilhassa sendika üyesi yapmak için görüşürken Biz sendikalı olamayız neden çnkü bizim sigortamız vardı sonra ciddi bir şekilde araştırma yaptığımda şöyle durumlarla karşı karşıya geldik. Gençler diyor ki bilhassa üniversiteyi bitirdikten sonra, askerden geldikten sonra asgari ücret 2325 lira biz bu parayla geçinemeyiz. Emeklilik yaşı 65. Biz 65 yaşına kadar zaten yaşayamayız. Yaptıkları şey işverenlerle oturuyorlar, işevrenlere bir teklifte bulunuyorlar siz sigorta pirimini ve vergiyi devlete vermeyin bunları bize verin. Zaman zaman istatisliklerde ne okulda nede işte görünmeyen iki buçuk milyona yakın genç malesef tehlikeli, riskli,iş güvencesi olmayan işlerde çalışıyorlar. Bununla beraber Türkiye üzülerek söylüyorum 52 ülke ile bugün küs halinde. Dün 1. Derecede Ortadoğu’ya yapmış olduğumuz ihracaatları bugün yapamıyoruz. Neden yapamıyoruz? Çünkü komşularımızla ekonomik anlamda,siyasi anlamda birçoğu ile ilişkilerimiz bozuk. Dün buralara en fazla ihracaatı yapan ülke Türkiye’ydi. Buda yetmedi Avrupa’dakiler le de ilişkilerimiz bozuldu ve dolayısyla bu iş yerlerine yansıdı. Ve iş yerlerinde istihdam daralması baş gösterdi. Tabiki bunun sonu işsizlik oldu. Bugün Türkiye’de en çok üzülerek söylüyorum 10 milyona yakın işsiz kardeşimiz var. Bakarsanız biraz geriye gidelim bundan 3 yıl önce uçak kazası yaşanmıştı. Neydi bu uçak kazası Rusya ile savaş halinde olmamamıza rağmen ülkemizin hava sahasını 15 saniye ihlal ettiği için Rus Uçağını düşürdük. Uçak düşürüldüğünde ben rus sendikaları federasyon başkanı genel kurulu vardı, hepimiz oradaydık sonra dışarı çıktık, geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Sonra bana Rusya Sendikaları federasyon başkanı ne dedi biliyormusunuz ‘‘ tabiki ölenlere üzüldüm , Ama en çok da üzüldüğüm konu sizin Türkiye’de 4 yıllığına yapmış olduğumuz 9.9 milyarlık ekonomik anlaşmayı Putin askıya almıştı’’ demişti bana. İstanbul’a geldim televizyondan haberleri izlerken birde baktım Putin ile yapılan 4.9 milyar dolarlık yapılan anlaşmayı iptal etti. Önce Antalya’ya gelen turist gelmemeye başladı. Daha sonra pek çok sahil kenarında oteller,moteller, pansiyonlar kapandı. Daha sonra buraya temel gıda maddesi getiren çiftçiler, köylüler falan oldu, en son Antalya Akp’li belediye başkanı Ankara’da Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Ve biz bu domatesi eskisi gibi Rusya’ya satmamız gerekiyor, daha önce eskisi gibi gelen rus turistleri tekrar Antalya’ya gelmesi gerekiyor. Aksi halde biz ekonomik anlamda perişan olacağız ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya’ya gitti Putin ile yaptığı pazarlık sonunda Putin bizden domatesi kabul etmişti ve öğlenden sonra ikinci masa kuruldu ve Putin dedi ki ‘‘ Evet ben sizin domatesinizi alacağım Türkiye’ye de Rus turistlerini vereceğim ama siz de bizden S-400 füzelerini alacaksınız’’ ve milyarlarca dolara verdiğimiz S-400 Füzeleri başımıza bela oldu. Yani hem iç politikada hem de dış politikada çok ama çok kötü günler geçirdik ve dolayısıyla bugüne geldiğimizde AKP hükümeti maalesef kendisini taşıyamaz oldu çünkü freni patlamış bir tır gibi nereye çarpacağı belli olmayan bir tırın artık bana göre biz bu ülkenin evlatları, çocukları olarak sorumluluk almak zorunda olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Umut Uçar : İzmir’deki çalışmalarınız hakkında dinleyicilerimizi aydınlatabilirseniz seviniriz. Bu covid-19 izmir’de nasıl gelişti memnunmusunuz?
Kâni Beko : Şimdi İzmir’de başta Büyükşehir belediye başkanı mız, İlçe belediyelerimiz,ilçe başkanlarımız,milletvekillerimiz, gençlik kollarımız gerçekten çok iyi bir şekilde çalışıyorlar. Erzakları dağıtmak için kurulmuş ekipler var, gruplar var, erzak ihtiyacı olan insanlarımıza erzak götürüyorlar. Farklı olan insanlarımızın kapılarını çalıp onlara yardımcı olmaya çalışıyorlar. İl başkanlığımızca bir komisyon kuruldu milletvekilleri olarak biz de oraya katkılar sunduk hep birlikte daha sonra bu hazırlananan paketler ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Hala ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yani ben buradan şunu ifade etmek istiyorum başta bizim mahalle muhtarlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız tabiî ki büyükşehir belediye başkanımız gerçekten İzmir’de yapılan çalışmalar güzel çalışmalar fakat büyükşehir belediye başkanlığında kurulmuş olan komisyon ileriki günlerde faturalarını ödemek için bir hesap açmışlardı oralarda biz katkı sunduk tabii ama daha sonra şok olduk. Hesaplara el kondu yani İçişleri Bakanı Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla o paralara el konmasını bana göre doğru olmadı. Böyle bir dönemde fakire,fukaraya,dullara,yetimlere, işsizlere, ihtiyaçlı ailelere ne kadar yardım yapmak istiyorlarsa bana göre herkesin katkı vermesi gerekir diye ben düşünüyorum. Kısaca görüşlerimi ve düşüncelerimi ifade edeyim. Emeklilikte Yaşa Takılanlar iş bulamadıkları için gerçekten çok zor günler geçiriyorlar. Emeklilikte yaşa takılanlardan şansı olup iş bulan emekçiler olarak ya ücretsiz izne çıkarılarak açlık,sefaletten kurtarma gücü olmadan yada covid-19 a rağmen kendisi ve ailesinin itfali adına maalesef çalışmak zorunda olanlar ailelerini de riske atarak bugünlerde çok zor durumlarda ve yalnız bırakıldılar. Ezilen, hor görülen ve ötekileştirilen bireyler yıllarca devletine milletine hizmet eden alın teri ve emek sahibi insanlar olarak sağlıklı, mutlu huzurlu yaşamak emekte yaşa takılan tabiî ki arkadaşlarımızın da hakkıdır. Eemekte Yaşa Takılanlar devlet sen gençsin git çalış diyor, patronlar sen yaşlı işler varken seni işe alamam diyor. Oysaki emekte yaşa takılanlara Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi bir yılda 750 milyar tl yi 152-200.000 kişiye emekli maaşı bağlancak olsa 8 10 milyar civarı ödeme yapılacak. Şimdi 40 milyar dolar yani 250 milyar lirayı Suriye’li misafirler için harcadıysak ayrıca onlar lütüf değil kazanılmış haklarını istiyorlar. Bunu sağlamak TBMM’nde görev yapan milletvekillerinin boynunun borcudur. Emeklilikte yaşa takılanların mutlaka teksip edilmesi gerekir. Onların güzel bir sloganı var.
Edirne’den Kars’a
Jupiter’den Mars’a
TBMM’den çıksın artık yasa yaşa takılan arkadaşlarımın hakketikleri bu yasa TBMM’den bir an önce çıkması gerekir diye düşünüyorum. Bir de bizim bir gerçeğimiz ülkemizde 3 milyona yakın emekli ağabeylerimiz, ablalarımız, annelerimiz,babalarımız kardeşlerimiz var. Emeklilerin ihtiyaçlarını kolonya,maskeyle sınırlandıran hükümet evde kalın telkininden başka emeklilere verdiği değersizliği alenen ortaya koymuştur. Mağdur olan emekliye en az asgari ücret kesinlikle verilmelidir. Belediyelerin ihtiyaç sahiplerine yapacağı yardımlar maaşlar engellenmemeli, ulaşımda destek verilmelidir. Emeklilere verilen en düşük maaş 1500 lira diye yapılacak ancak bayram ikramiyeleri önceden verilmiş olmasına karşın emekliler temel ihtiyaçlarını doğru düzgün karşılayamaz bir ücret olduğunu buradan bir kez daha söylemek istiyorum. Eğer emeklilerin görmek istiyorsanız akşam karardıktan sonra Pazar artıklarını topladıklarını görebilirsiniz. Covid-19 virüsü dolayısı ile 65 yaş üzeri insanların ihtiyaçları yeterince karşılayamamış en büyük çoğunluğu da ölüm korkusuyla burun burna yaşamaktadır. Bakanlar milletvekilleri belediye başkanları, mahalle muhtarları tamamıyla omuz omuza müdacele etmiş olsaydık az ama kaybettiğimiz arkadaşlarımızı kaybetmemiş olurduk. Yazılı ve görsel basın ile ilgili düşüncelerimi de dile getirmek istiyorum. Evrensel ve iç hukuktan kaynaklanan tüm hakları çiğneniyor. Türlü araçlarla, baskıyla, yıldırmayla gazeteciler ve halkın haber alma özgürlüğü tutsak altına alınmak isteniyor. Onlarca yıllık tarihi deneyimi ve saygınlığı değersizleştirmek istenen gazete ve gazeteciler işlerini yapamaz hale gelmiştir.Yazdıklarından için düşüncelerinden dolayı yargılanıyorlar, mücadelemiz yarınlarımız içindir, çocuklarımız içindir. Özgür Türkiye, Özgür yaşam, sömürüsüz dünya özgür basın kesinlikle susturulmaması için bizde kesinlikle elimizden geleni yapmamız inancındayım.
Umut Uçar : Bildiğimiz kadarıyla sizden Balkan Türkleri kökenlisiniz. Ne zaman Türkiye’ye geldiniz? DİSK gibi çok çok önemli bir makama yürüyüşünüz nasıl oldu?
Kâni Beko : Ben Balkanlarda doğdum. 1959 yılında Balkanlar’dan ailemizle birlikte Türkiyeye geldik İzmir Karşıyaka Şemiklere yerleştik. Kazım Dirik ilkolunda okudum. Şemikler ortaokulunda okudum. Hayatımın büyük bir bölümü Karşıyaka Şemikler Fikri Altay mahallesinde geçti. O sokaklarda arkadaşlarımızla birlikte oyunlar oynadık. Daha sonra Karşıyaka Şemikler’de Cumhuriyet Halk Partisi Lokali’ni arkadaşlarımızla beraber açtık. Ben lokal başkanı oldum. İzmir basma pamuk işçi olarak çalıştım. Daha sonra Diske bağlı tekstil sendikasını örgütledik. Oradada seçimle işyeri baş temsilcisi oldum. DGM’ye karşı DİSK’in almış olduğu bir karar var. O karara bizde 3 bin işçi ile katılmıştık. Daha sonra DGM’de yargılandık ve tekstil hayatımız bitti. Ben lokalde arkadaşlarımızla sohbet ederken kapıdan içeriye dönemin efsane belediye başkanı İhsan Alyanak geldi. Sonrada bize sordu tabi ‘‘ Başkan sen ne iş yapıyorsun’’ dedi. ‘‘ ben şuan işten atıldım,işsizim’’ demiştim. Ve daha sonra uzun pazarlık sonucu 5 arkadaşımızı ESHOT’a aldı. Ben İzmir Güzelyalı Troleybüs hattında 20 yıl lastikçi olarak çalıştım. Orada da işyeri temsilciliği yaptım. Daha sonra işyeri baş temsilcisi oldum. Genel-İş Sendikası’nın bölge sekreteri Genel İş’in Ege Bölge Başkanı ve daha sonra da DİSK’in Ege Bölge Başkanlığını yaptım. Tabi yine arkadaşlarımın desteği ve katkısı ile Genel İş sendikası Genel Sekreterliği’ni 10 yıl yaptım Ankara’da Ankara’da Genel İş’in Genel Başkanlığını yaptım Ankara’da Disk’in bölge başkanlığını 5 yıl yaptım. Diyarbakır’da Genel İş Sendikası Başkanlar Kurulu toplantısı vardı. Oradaki arkadaşlarımın tamamı benim DİSK Genel Başkanı olmamı istemişlerdi 2013 yılında DİSK Genel Başkanı oldum. Yıllarca DİSK ‘i Türkiye İşçi Sınıfı’yla eşitlikten,özgürlükten, demokrasiden, kardeşlikten olan insanlar ile yürütmeye çalıştım.
Umut Uçar : Bu covid-19’dan önce İzmir’de çok önemli bir girişim yaptınız. İzmir’deki Balkan Türkleri ile ilgili Sivil Toplum Kuruluşlarını bir masa etrafında topladınız. Amacınız neydi? Hangi kararlar alındı? Bundan sonra bu konularda neler planlıyorsunuz?
Kâni Beko : İzmir’de Tarihi Asansör Restoranında 68 Balkan Sivil Toplum Kuruluşu ilebiraraya geldik. İzmir’de faaliyet gösteren 68 Balkan Sivil Toplum Kuruluşu önce ülkemizde yaşayan Balkan göçmenleri ve balkanlarda yaşayan insanlarla birlikte beraber birlikte ortak dönemde neler yapabilirizi tartıştık. Balkan göçmenlerin gücünü birleştirmesini ve daha etkin bir şekilde temsil edilmesi için biraraya gelmiştik. Birlikte çalışacaklarını söylediler. Amacımız birlik olmak İzmir’de Balkan kökenli vatandaşları olarak birlikteyiz, biraradayız. Ve güçlüyüz mesajını vermekti. İzmir’ de faaliyet gösteren balkan stkları Tarihi Asansör cem evi salonunda yapılan toplantıya balkan kökenli yurttaşların % 86’sını temsil eden 68 sivil toplum kuruluşunun temsilcileri katıldı. Toplantıda birlik vurgusu yapıldı. Bölüşürsek yok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek var oluruz söylemiyle başlayan İzmir’deki Balkan kökenli yurttaşlarımızın en etkin şekilde temsil edilmesi temsiliyette yeterli söze sahip olmaları belediyelerimiz ile koordineli şekilde verimli çalışmaların yapılması için fikir alışverişinde yapılmasını İzmir’de güzel işbirliklerin de çalışmaların çıkacağına inandıklarını belirtmişlerdi herkesin üzerine düşen görevi yerine getireceğine hazır olduklarını söylediler. Her topluluk gibi bizim için temsiliyette söz söz hakkı olması gereken önemli topluluklardan birisi olan Balkan göçmenleri olarak ortak çalışmalarda işbirliği yapmak için kararlar almıştık. Katılım çok yoğun oldu ve her görüşten balkan stk temsilcisinin katıldığı toplantı çok verimli geçti. toplantıya katılan destek veren katkı koyan başkanlarımıza teşekkür ediyorum. O parti bu parti bölünmek değil birlik olabilmek İzmir’de yaptığımız bu toplantı ile kentin dinamiklerinden biri olan Balkan STK’ların ilk kez geniş bir katılımla bir araya getirmiş olduk. Başkanlarımızı dinlemiş olduk. Bundan sonraki adımlarımızı birlik içinde adım atacağımızı orada ifade ettik. Bu partiler üstü bir konu ben de halkın temsilcisi olarak katkı sağlamak istiyorum. Biz Balkan Göçmenlerimizin hemşerisi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden onun devrim ve ilkelerine sahip çıkarak bu kentin bu ülkenin gelişmesi için hep birlikte çalışacağımızı ifade ettik. Balkanlarda doğmuş ülkemizde ve dünyada iz bırakmış önder beyinleri saymaya çalışayım. Başta tabiki Mustafa Kemal Atatürk, Şeyh Bedrettin, Nazım Hikmet, Sebahattin Ali, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Necati Cumalı, Naim Süleymanoğlu, Spartacüs ilk aklıma gelen isimler. Balkandan göç etmiş ailelerin üniversitede okuyan çocuklarına burs verebilme imkanını zorlama, AB projelerini uygulamak, derneklerin kooperatiflerini kurmak, kadınların el emeği göz nuru ürünleri Balkan pazarlarında bunları satmak. Balkan ülkeleri arasında daha fazla kardeş belediye şehirleri oluşturmak. Balkan festivalinde balkan panayırı ve kitap fuarları ortak yapmak. İlk başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer ile bir toplantı yapacaktık. Toplantının tarhini de belirlemiştik. Tabi ben bu yapmış olduğumuz toplantıyı sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na anlattım. O da çok heyecanlandı,çok da keyif aldı. Önemli bir çalışma olduğunu dedi. Daha sonra Faik Öztrak biliyorsunuz partide bir Balkan Masası var.Faik Öztrak başkanımıza da bunları anlattım. Yapacağımız Tunç beyle olan toplantıya izmirdeki tüm vekillerimizi davet etmiştik ancak covid-19 gündeme gelince biz bu toplantıyı ileri bir tarihe erteledik. Amacımız İzmir’de yaşayan 2 milyona yakın balkan göçmenimiz var. Makedonya’dan Selanik’ten Batı Trakya’dan gelmişler. En güzeli de ülkemiz de hangi bölgeden gelirlerse gelsinler uyum içerisinde birlikte kardeşçe omuz omuza yaşamayı göstermişler ve bana göre en önemlisi de Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emenat etmiş olduğu 2 önemli eser biri Türkiye Cumhuriyeti diğeri de Cumhuriyet Halk Partisi. Biz bu ilkeler çerçevesinde, bu ilkeler doğrultusunda bu eserlere sahip çıkmamız gerekir inancındayım. Bu duygu ve düşünceler ile biraraya gelerek demokrasi mücadelesi de vereceğiz. Kemal Baysak Bosna Hersek Fahri Konsolosu o da bu toplantıya katılacaktı.Kemal Vatan da DSP milletvekiliydi. Önceki yaptığımız toplantıya kendisi de katıldı. Önümüzdeki dönemde kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli projelerimizi de geliştireceğiz tabi ama en büyük bela covid-19 belasından kurtulduktan sonra bunları yapmak bizim boynumuzun borcu olsun. Tünelin ucu görüldü. Tünelin ucunda demokrasi var, barış var, kardeşilk var,demokrasi var, halkın iktidarı var. Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek var oluruz diyorum. Gelin yan yana omuz omuza demokrasi mücadelesini verelim diyorum.