Tarih 29 Ekim 1920 Cumhuriyet Bayramıydı bu yüzden iç unutmuyorum. Onu sağlıklı gördüğüm son gündü fakat babam hastaymış. Hiçbir zaman hastalığını belli etmez kimseye acı hissettiğini söylemezdi. Onun hal ve hareketlerinden belki biz anlardık.
Üç haftalık süreçte bir hafta evdeydi. Ardından iki hafta hastanede yatarken önce yoğun bakıma alındığı söylendi 26 Kasım tarihinde beyin ölümü haberi 27 Kasım’da da kalbinin durduğu haberi geldi. Ve 28 Kasım 2020 babamı toprağın altına bıraktık .
Artık her şey bitmişti biliyorum ama en azından acı da çekmeyecekti. Ne garip sanki seviniyordum ben. Günlerdir acı çektiğini, vücudunun her tarafından delindiğini bildiğim için artık acıları son buldu diye sevinmiştim .
Fakat ölümdü bu. Onu artık ne görmek ne de sesini duymak olmayacaktı. ilk günler buna dayanmak çok zor oldu. Sanki her gün kalbimin kanadığını hissediyordum. Kolay kolay ağlayamayan ben hiç susamıyordum . Yalnız kalıp ağlamaktan başka, beni rahatlatan bir şey yoktu.
Tabii ki yavaş yavaş normale döndüm ve şunu anladım. Alışmak iyi ki varmış bu hayatta. İnsan alışmasa bir yakını öldüğünde sanki kendisi de ölüyor gibi hissediyormuş .
Eyüp ERKAYIRAN (babam) vefat ettiğinde 72 yaşındaydı ve çok sağlıklıydı. Kendine sürekli olarak taşı sıksam suyu çıkarırım derdi. Gerçekten de öyleydi yaşına rağmen gayet iyiydi çok sağlıklıydı .
Kim derdi ki iki kere kalp krizi geçiren adam COVID-19 belasından vefat edecekti .
Babam her zaman bu dünya “fani”gerçek hayat toprağın altında bizi bekliyor derdi, ne kadar doğru söylediğini düşündüm hep.
Ölümünün üçüncü yılında Onu bir kez daha rahmetle ve özlemle anıyorum. Yüce Allahım sonsuz rahmet etsin, mekanı cennet olsun. Bu vesileyle COVID-19 dan vefat edenlere Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum. Her ölüm acı ve erken biliyorum fakat bu acı bambaşka ve anlatılmaz.
Ancak bunu yaşayanlar benim gibi bu acıyı hissedenler anlar. Allahım dünyamıza böylesi felaketlerin tekrarını göstermesin.