Bu yazıyı mahkeme kararının hemen ardından yazmaya başlamıştım.
Ancak daha bitirmeden Cumhurbaşkanlığı tarafından gerekli hazırlıkların yapıldığını ve 24 Temmuz Cuma günü ibadete açılacağını öğrendim.
Hadi hayırlı olsun bakalım.
Ne bu hız diye düşünen ben miyim sadece, yoksa başkaları da var mı?
Hele de bu salgın günlerinde…
Ayrıca kararın ne çıkacağı belliydi demek ki!
Yıllar önce de Ayasofya ile ilgili düşüncelerimizi dile getirmiştik.
Ne İslam aleminin ne de Türk dünyasının buna ihtiyacı olmadığını belirtmiştik.
İstersek elbette yapabileceğimizden kimsenin şüphesi yok zaten.
Sadece ısrarla cami olmasını isteyenler dışında tabi!
Onlar yapabileceklerini ispatlama gayretiyle zaten siyasi süreçte ilerleyen konuyu daha da siyasileştirilerek ne kadar güçlü olduklarını görmek istiyorlar.
Demek ki ülkemizin mevcut gücünden tatmin olmuyorlar ve bunu da yapabileceğini görmeyi arzuluyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı “Siz önce Sultan Ahmet’i doldurun! Gerekirse yaparız” dese de nafile.
O da sonunda tabandan gelen talebe karşı koyamadı doğal olarak.
Ya da gerekli kamuoyu oluşması için izin vererek o açtı kapıyı.
Sonra en doğru zamanı beklemeye başladı.
Sonuçta kendisi de bunun özlemiyle yaşayan kuşaktan geliyor.
Muhalefet de mevcut şartlarda böyle bir şeye karşı çıkacak durumda değil.
Ülkemizin diğer başarılarıyla tatmin olamayanların Batı dünyasına gol atmak için sabırsızlıkla beklediği olayın kapısı açıldı nihayet.
Büyük özlem sona erdi.
Batı görecek Türkün kim olduğunu!
Artık istediğimizi yapabiliriz!
Bu karar oldukça güzel ve devletimizin istediğini yapabileceğini gösteriyor.
Ama bununla tatmin olacaklar mı?
Elbette hayır?
Dolayısıyla bir an önce hizmete açılacak.
Hem de bir Cuma namazında ve büyük bir gövde gösterisiyle.
Soyut kazanımları ve güçleri kavrayamayan bu vatandaşlarımız illa da orada namaz kılacak.
Şöyle gerine gerine seccadesiyle girip çıkacak ki bir şey anlasın.
Düşmanları çatlasın!
Yine de Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasıyla bütün dünyaya olumlu mesajlar verildi.
İnsanlık mirası olduğu ve her inanç mensubunun istediği gibi ziyaret edebileceği belirtildi.
Tarihe zarar vermeden bunu gerçekleştirmek ve kapıların herkese ücretsiz açılacak olması artı puan tabi.
Rahatsız edici olan buradaki inat!
Olayın sidik yarışına dönüştürülerek kendini ispat ve var olma mücadelesi olarak görülmesi.
Slogan “Seccadeni al gel!”
Bunun bir mahsuru var mı?
Tabi ki yok, ne mahsuru olacak?
Kazanmış olacak her konuyu bir savaşa çeviren arkadaşlar!
Başka dertleri olsaydı keşke!
Onun için verselerdi bu mücadeleyi!
Kızmayın, dinini siyaset ve gösterişe alet etmeyen birçok insan böyle düşünebilir.
Politik ya da ticari din kaygısı olmayanlar gider Sultan Ahmet’ te namazını kılar.
Ayasofya’da kılınca daha fazla sevap almayacağını bilir.
Ya da kabul olma ihtimalinin yükselmediğini…
İlahi anlamda bir değeri yoktur yani bunun, en büyük ibadethane gönüllerdir…
Yanlış anlaşılmasın, karardan rahatsız olmuş değiliz.
En azından ben böyle bir şeye gerek olmadığını düşünüyorum.
Milli ve dini varlığımız için gerekli görmeyen başkaları da vardır.
Bunu cesaretle söyleyebilenlerin çok daha fazlası söyleyemeyen de vardır.
İnandığı değerlerin siyasi konulara dahil edilerek yıpratılmasından rahatsız olanlar…
İnandığı dinin ya da milli değerlerinin bir kilisenin cami yapılmasına ihtiyacı olmadığını düşünenler…
Bunu bir gurur değil utanç olarak görenler…
Hele de yanı başında gerçek ve mükemmel bir cami dururken!
Neyse…
Sesi çıkanların daha çok oldukları kabul edilir ya!
Var olmak için ses çıkarmak gerekir!
Keşke bu konuda referandum yapılsa ve gerçekten millet ne derse o olsa!
Gerçekten milletin sesi duyulsa!
Buna cesaret edilebilirler miydi sizce?