Önce ellerim
sonra gözlerim
sonra da yüreğim ölüyor düşlerimi sakla
çocukluğum ölüyor
her savaşta anne..
Niyedir içimizde bitip tükenmeyen yok etme isteği? Öyle ki, her kelimemiz öfke ve ölüm kokuyor. Bu kadar zor mu barışmak, kucaklaşmak?Farkında değil miyiz, sorgulamadığımız her acı tekrar tekrar yokluyor bedenimizi, ruhumuzu ve de yaşamımızı. Farkında değil miyiz, bir adım atmamak için bizi tutan gücün ne olduğunun? Ve bu gücün bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna dizdiğinin? Hatırlatayım o halde; yıllardır süregelen sancılı süreci.. Toplumların bir arada yaşayan kimlikleri ne kadar örselendi. Sayısız yaşanan hak ihlali.. Hangi hak yok etmeye yeter insanı insanlığı? İnsan olmak ve insanca yaşamanın giderek zorlaştığı dünyada ”ama”lı cümleler o kadar çoğaldı ki.. Farkında değil miyiz ötekileşiyoruz, ayrışıyoruz, kutuplaşıyoruz.. Biat ve itaat, aklı, bilimi ve eleştirel düşünceyi yok sayıyor. Bugün bütün dünya ülkeleri üzerinde insan hakları konusu savunmasız durumda.
O halde; ”merhaba çocuk merhaba
ulaşmak için barışa,
önce yüreğinin sesini dinleyeceksin
eğer kararsız kalırsan çocuk yüreğinin götürdüğü yere gideceksin..” diyeceğimiz ve yeniden yeniden kucaklaşmak için çıktığımız yollarda buluşalım..