Lafını sakınmıyorsun.
Çok mu cesursun diyorlar bu ara bana…
Bir şey çalmadım ki kaybetmekten korkayım.
Hiçbir şey sonradan olunmuyor. Onunrum, gururum, haysiyetim yeter bana.
Sonrası mal, mülk zaten oda simitten sonra adalet sarayının tezgahında..
Bak! şimdi de sakınmayacağım lafımı..
Hayata çarpa çarpa eğilir, bükülür ama bir biçimde hepimiz kuyruğu dik tutacak bir yol buluruz. Telaşa lüzum yok. Asıl mesele bize güvenenleri, bize güvenerek yola çıkanları yarı yolda bırakmamakta… Bir ömürden geriye ne kalır ki zaten, yolculuk sırasında yaşananlar olmasaydı?
Çürümüş elmalar vardı. Ama krallığı çürüten çürük elmalar değildi. Çürüme her insanın kendi içindeydi, içindeki hasetteydi. Başkasının aleyhine düdük çalan düdüklere kol kanat geren insanın kalbindeydi.
Çürüme ne kralda ne de elma kurdundaydı: Her insanın kendi içindeydi.
Ahlâkı savunarak ahlâklı olunmaz. Özgürlüğü savunarak özgür olunamayacağı gibi… Olmadığı şeyin gösterisini yapıp, ahlâklı ve özgürlükçü pozları keserek olduğumuz şeyden kurtulamayız.
Kendi kendimizi tanımak için başkalarını aşağılamaktan vazgeçmek iyi bir başlangıç olabilir..
Ne dersiniz?..