Kökeni 1857 yılında Amerika’da haklarını arayan 120 kadın emekçinin yakılarak öldürülmesine dayanan bir gün… Bu nedenle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü biz kadınlar için hem görünmez emeğimizin hem katledilişlerimizin hem de gasp edilen haklarımızın tekrar tekrar kutsandığı bir günü ifade etmektedir.
Bir zamanlar sofradaki yeri öküzden sonra gelen kadınlar, bir zamanlar hakim karşısındaki tanıklığı hükümsüz sayılan kadınlar, bir zamanlar emeği yok edilen kadınlar, bir zamanlar tek işlevi karnında sıpa taşıyan ve bunun karşılığında sırtında sopayla ödüllendirilen kadınlar, bugün “insan” olduğunu tüm dünyaya duyuracak seviyede mücadelesini güçlendirmiş bireyler haline gelmiştir. Artık eski dünyanın kadını insandan saymayan köhneleşmiş zihniyetinin hiçbir hükmü kalmamıştır. Çünkü kadınlar öylesine yüksek bilince eriştiler ki kendisini “hiç” gören zihniyete boyun eğmeyecek ve teslim olmayacak bir seviyeye erişmiştir. Özellikle Türkiye’de bu bilinç seviyesinden rahatsız olan kesimlerin var olduğunu gayet iyi biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni bir imzayla feshetme gafletine düşenlerin bu köhne zihniyeti temsil ettiklerini de biliyoruz. Biz kadınlar, işte bu zihniyete boyun eğmeyeceğiz, asla teslim olmayacağız. Nefesimizin yettiği yere kadar varlık mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
8 Mart’ın önemine atıfla bugün bizlere sayısız methiyeler düzecekler. Süslü cümlelerle gözlerimizi boyamaya çalışacaklar. Bu methiyeleri, bu süslü cümleleri hep beraber tebessümle ve ibretle okuyacağız.
Oysa yıllardır çözülmeye sorunlarımız var. Yıllardır kulak tıkanan taleplerimiz var. Yıllardır görmezden gelinen mağduriyetlerimiz var. Bu sorunlarımızı, taleplerimizi ve mağduriyetlerimizi dile getirmekten bıktık artık. Bu sinir harbinde kılıcı elinde tutan muktedirlerin mağdur mahkum ettiklerini sayısız defa yaşayarak gördük. Dolayısıyla adaletsizliği “adalet” sanan ve sayanlara ne söyleyecek sözümüz kaldı ne anlatacak derdimiz. Çünkü artık inanmıyoruz.
Ama bu bir bıkkınlık ifadesi sanılmasın. Biz, yolu tıkanan kadınlar, bugünden itibaren yeni bir yol açıyoruz. Buna da muhatabımızı değiştirerek başlıyoruz. Artık bizim muhatabımız kılıcı elinde tutan muktedirler değil, yüreğiyle mücadele eden ve bu uğurda her türlü ödemeye hazır olan kız kardeşlerimizdir. Bu nedenle artık iktidardakilere değil, kız kardeşlerime sesleniyorum:
Sizin katlinize kayıtsız kalanlar, sizi dört duvar arasına, perdelerin arkasına mahkum etmek isteyenler ve sizi yok saymaya gayret edenler bu yalancı methiyelere öncülük edecekler. Ancak siz bu yalancı methiyelere inanmayın. Çünkü yılın bir günü sizi yere göğe sığdıramayanların, diğer 364 gün sizi eve mahkum etmek istediklerini unutmayın.
Size “özgürlük” vaat edenlerin, şeriat özlemiyle yanıp tutuştuklarını asla gözünüzden kaçırmayın. Ve şeriat özleminin dinle, inançla alakası olmadığını, bu özlemle tek amaçlarının kadını sosyal hayattan izole etmek olduğunu hatırınızdan çıkarmayın.
Sevgili kız kardeşlerim,
Siz ki bugünkü konumunu yıllar süren mücadeleler sonunda elde etmiş mücadele ruhlu insanlarsınız. Eğer bugün kadınlar bu ülkede yerel yönetimlerde görev alabiliyorsa, bakan olabiliyorsa, bürokrat olabiliyorsa, DİSK gibi devasa bir örgüte önderlik edebiliyorsa, işçilerin yüz akı Genel-İş’te şube başkanlığı, yöneticilik, temsilcilik yapabiliyorsa, ekonomiden spora, sağlıktan eğitime hayatın her alanında var olabiliyorsa, erkeğe atfedilen birçok işi yapabiliyorsa, tüm bu gelişmeler 150 yılı aşkın zamandan beri süregelen mücadelelerin ürünü olduğunu unutmamalıyız.
Bugün “şeriat” kisvesi altında dillendirilen özlem, işte tüm bu kazanımların gasp edilmesi gayretinden başka bir şey değildir. Her gün katliama maruz kalan, zulümle yüz yüze gelen, ezilen, sömürülen, tacize uğrayan, mağdur edilen, buna karşın her fırsatta suçlu ilan edilen kadınlar, şimdi yaşamının büsbütün gasp edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmak istenmektedir.
Emeği elinde tutan değerli kadınlar,
Tüm bu tehlikeler karşısında her birimize önemli görevler düşüyor. Türkiye’de umudun adresi haline gelen DİSK’in kadın neferleri olarak biz bu gasp girişimine karşı tarafımızı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Bizim yerimiz, haklarımızı gasp etmeye çalışanlara karşı mücadele edenlerin yanı olacaktır. Şeriat taraftarlığı yapan yobazlara karşı “Kadın, Yaşam, Özgürlük” şiarıyla direneceğiz. Kadın yok sayan zihniyete asla ama asla teslim olmayacağız. Cehenneme giden yolları iyi niyet taşlarıyla döşemeye çalışan yalancı methiyecilere kesinlikle kanmayacağız. Yıllar süren mücadeleler, ödenen sayısız bedellerle elde ettiğimiz kazanımlarımızdan kimsenin iki dudağının arasından çıkacak sözlerle vazgeçmeyeceğiz. Her defasında “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diyerek bedeli her ne olursa olsun inancımızı yeşerteceğiz. DİSK’in öncülüğünde, yönü emekten yana olan, tarafı demokrasiden yana olan tüm kadın yurttaşlarımızın desteğiyle umudumuzu diri tutacağız. Bizden korkan zalimlerin korkularını büyütmek için var olmaya devam edeceğiz. Ve bir gün o zalimler istese de istemese de bir gün bu ülkeyi kadınlar olarak biz yöneteceğiz.
Sevgili kadınlar,
Yılmayın, bıkmayın, asla ama asla karamsar olmayın. Umudunuzu diri tutun. Unutmayın, yaşam sizin elinizde, özgürlük sizin elinizde, adalet sizin elinizde, emek sizin elinizde, barış sizin elinizde… Dünyada insan olmanın erdemine, iyiliğe ve güzelliğe dair ne varsa hepsi sizin elinizde. Sen varsan kadın var, Kadın varsa yaşam var. Bugün Türkiye’de yaşamı güzelleştirmek için DİSK var, DİSK varsa umut var…