Herkes suçlu O hariç, herkes geri zekâlı, herkes cahil, herkes hain, herkes milleti düşmanı O, irade. .Ama sadece O. O, her şeye kadirdir ve ona her şey mubahtır. O, bu gün söylediğini ertesi gün hatta birkaç saat sonra değiştirebilir, inkâr edebilir sorumluluğu yoktur. Her şeyin başıdır, her konuya O karar verir. Sonuçları iyi ise büyüklüktür, bilgeliktir, kötü ise sorun yok ötekinin kabahatidir. Sözünün üstüne söz, gölgesinin üstüne gölge düşürülemez.
Ülkemiz yerelden genele uzanan bu despotik yapıyla, en azından benim yaşam süremde böyle bir akılla yönettiğini biliyorum. Demokratik yaşamı ne üst yapıda nede alt yapıda içselleştiremedik. Doğu’yla ile Batı’nın orta yerinde kimi zaman batıya ama genellikle doğuya çeken, git-gel içinde doğunun bilgeliğinden çok gericiliğine, batının demokrasisinden çok seküler faşizan darbeciliğinin arasında sıkışmış bir halklar topluğu. Yoksul, çaresiz. Herkes onların bedenleri ve emekleri üzerinde tepiniyor.
Üretim ve tüketim ilişkisinde, mülk servet paylaşımında geldiğimiz bu kanlı ortamda kısa vadede bir çıkış yolu gözükmüyor ne yazık ki.
Zaten var olan ve süre gelen demokratik sistem diye yıllarca topluma yutturulan despotik, kırılgan bu yapı, geçmiş kurtarıcıların kanla, işkenceyle dayattıklarını , şimdi on dört yılda beri ülkeyi kan girdabından, yoksulluk, yolsuzluk soygun ve talandan uzaklaştırmak bir yana, siyasal ve ideolojik iktidar ortaklarının kanlı “sultanlık” kavgasından “başkanlık” için anayasa yapacaklarmış. Gülmekten ölebilirdim ama tarikat ve cemaat okul ve yurtlarından gelen “ cinsel iştismar ve yangınlarda kavrulan çocukların” kahreden trajedisi karşısında çaresiz, öfkemi ve kanayan vicdanımı herkes duysun istiyorum.
Başkalarının ahı, kanı, aşı, işi ve emeği üzerine mutluluk kuramazsınız. İktidar da kuramazsınız. Bir belayı, musibeti fırsata çevirme kurnazlığı kime iyilik getirmiş ki? O dev egonuz mu size bu kör cesareti veren yoksa korkunuz mu?
KORKU, insana en deli zalimlikleri yaptıran duygu. Kalın duvarlar ,zırhlı araçlar, koruma orduları, yağcılar ve yalakalar, şamar oğlanları, dolarlarınız, kasalar dolusu altınlarınız. Bir işaretle meydanları dolduran kalabalıklar.
Niceleri geldi geçti bu alem de. İmparatorlar, krallar, padişahlar, Mussolini, Hitler. Evren İbret al ey “Allahın biçare kulu”, ibret al. Zalimlikleri ve utançlarıyla yok olup gittiler bu alemde. Bilmez misin? “Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş…” Hoş sada olan sevgidir, vicdandır, adalettir, kul hakkıdır, barıştır… gerisi laf laf.