Geçenlerde bir arkadaşım açlıktan ölen insan sayısını gösteren istatistik bir veri paylaştı.
Peki ya, siyasetten, ticarete tüm ilişkilerimizde, sefaletimiz yalnızca ekonomik anlamda mı oldu? Kim bu sefaleti yaratanlar?
Bazı duyguların esamesi okunmuyor..
Hepimiz zamanı satın almak derdindeyiz. Daha fazla şeye sahip olma hırsı almış başını gidiyor.
Unutur olduk, çıplak geldiğimizi ve öyle de gidecek olacağımızı.
Dünyanın bir parçasıyız sadece, küçük bir parçası.
Sınırlı olduğumuz bir bedenimiz bile yokken acılarımıza suçlu arıyoruz.
Ne kadar çok yanarsa canımız o kadar çok yakıp, yıkıp, yok ediyoruz.
Yok olanın ve yok edilenin kendimiz olduğunu görmeyecek kadar hırs ve öfke içinde yaşıyoruz.
Ne sevmeyi ne de affetmeyi öğrenemedik.
Öğrenmek ve öğretmek için de yola çıkmadık hiç.
Suçlu mu dediniz?..
Üç kuruşa pazarladığımız hayattaki en pahalı şey olan hayallerimiz vardı bizim. Hayallerimizi öldürdük.
Var gücümüzle sevgimizi haykırdığımız, masumiyetimizi, çocukluğumuzu öldürdük.
Bir arada olmanın, paylaşmanın verdiği hazzı, mutluluğu öldürdük.
Kendi çıkar öykümüzü başarıyla tamamlamak adına ayaklar altına aldığımız, erdemli olmayı, onurlu yaşamayı öldürdük.
Yanan canımızın acısını çıkarmak adına yaktığımız canların hesabını unutmak adına merhamet ve vicdan duygumuzu öldürdük.
Kendi beden tatminkarlığımız adına sevgiyi, aşkı öldürdük.
Şişme havalar basmak adına inancı umudu öldürdük.
En kolayından ”Adam sendecilik” yapmak adına, üretmeyi, emek vermeyi öldürdük.
Yalanlarla kurduğumuz ürkek dünyamızda doğrularımızı öldürdük.
Velhasıl biz birbirimizi yiyerek öldürdük. Ve hala öyle açız ki, birbirimizi yemeye doymuyoruz..