Hep söylerim, “En alaycı kavramdır zaman. Yıllar sonra karşınıza geçer kahkahayla güler.”
Peki zaman hızla akıp giderken biz ne yaptık?
Ben kendi adıma boş durmadım yaşadım. Mutlu oldum, üzüldüm, kızdım, yalnız kaldım, kalabalıklardan yoruldum, gittim, geldim, koştum, kuşlara imrendim, çiçekleri kokladım..
Ne yaşamış olursam olayım her gün Tanrıma şükrettim, ömrüme kattığı güzellikler için. Çünkü yaşadığım her şey bana, ruhuma hizmet ediyordu, öğretiyor ve büyütüyordu.
Bu yüzden belki de hiç korkmadım, naif yönlerimin keşfedilmesinden, cesaretsiz tarafımın anlaşılmasından..
”İnsan kabuklarının altına saklanmamalı.” Bizi koruduğuna inandığımız kabuklardır en çok bize zarar veren. Hissetmeden, dokunmadan acıyacak korkusuyla yaşanan koca bir ömürdür geçip giden.
Farkında mısınız, ne kadar çok özledik birbirimizi?
Güven duygusuyla bakmayı, arada duvarlar olmadan kucaklaşmayı, “Ya yine düşersem” demeden inanmayı, sevmeyi. Ne kadar çok özledik kaybolan değerlerimizi..
Zaman alaycı bir kavram, yenilmemek lazım. Gönlü fazla küstürmemek lazım. Yeniden hep yeniden demek için hiçbir vakit geç değildir.
Yükümüz yeterince ağır, şartlar zorlu. Birbirimizi kanatmayacak kadar yakın ama birbirimizi üşütmeyecek kadar da yakın olmamızın zamanı gelmedi mi? Kirpikler gibi..
Gitgide yabancılaşlaştığımız ve aslında özünde yalnızlaştığımız günümüz modern yaşamı ne çok zarar veriyor bizlere? Oysa, ”Zararın neresinden dönersen kardır” diyenler bizler değil miydik?
Koskoca dünya hepimize yeter de artar. Hem hepimiz aynı gökyüzünde pırıl pırıl parlayan birer yıldızız aslında. Bırakın, ateş böceği sansınlar bizi, biz parlamaya devam edelim..
O halde ışığımızın hiç sönmeyeceği, nice nice sevginin, erdemin, özgürlüğün, insanı insan yapan değerlerin hüküm sürdüğü yıllarda buluşalım..
İyi Yıllar..