Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gündemdeki tartışmalara ilişkin soruları Ulusal Kanal’da yanıtladı. Türkiye’de bankalardan kaynaklı sorunlara değinen Doğu Perinçek, yabancı bankalar için millileştirme seçeneğini önerdi. Perinçek, bankacılıkta önceliğin üreticilerin menfaatleri olmasını gerektiğini şu sözlerle ifade etti:

ÜRETİCİYE HİZMET EDECEK BANKA

İhtiyaçtan fazla banka var. Bankacılık sisteminde de millileşmeye gitmemiz lazım. Bu olana kadar en azından, bankaların milli politikaların yönlendirilmesi ve kontrolü altında olması gerekiyor. Atatürk döneminde olduğu gibi esnaf için Halk Bankası, tarım üreticileri için Ziraat Bankası, madencilikte Etibank gibi sektör bankaları, sanayiye hizmet eden bankaları örgütlememiz lazım.

TCMB’NİN ÖZERKLİĞİ

Merkez Bankası’nın (TCMB) bu süreçteki rolüne dikkat çeken Perinçek, TCMB’nin özerkliğine karşı çıktı ve “Para basacağız” dedi ve şöyle devam etti:

Merkez Bankası’nın da devletin, hükümetin emrinde olması ve Türkiye’nin üretim devriminin hizmetinde olması gerekir. IMF’nin dayatmasıdır biliyorsunuz… Bir; para basmayacaksınız, iki; Merkez Bankası özerk olacak, ona karışmayacaksınız. E tabi özerk olmayacağına göre Merkez Bankası dünya merkezlerinin kontrolünde olacak, onu istiyorlar.

TASARRUF İÇİN PARA BASMAK

Para basmanın önemine vurgu yapan Perinçek, “Bizim Üretim Devrimi programımızın 18. maddesinde para basılması ön görülüyor. Bakın şimdi herkes para basmaktan yana. Eskiden IMF “Para basamazsın, döverim seni” diyordu. Artık Türkiye onları dinlemiyor ve para basmaya başladı. Para basmak aynı zamanda bir tasarruf politikası. Para basarak cebinde para olan insanların, cebindeki para miktarı oranında bir vergi toplamış oluyorsunuz. Aynı zamanda piyasadaki kredi ve nakit para ihtiyacını da karşılamış oluyoruz” diye konuştu.

IMF’YE BAŞVURUR MUYUZ?

Vatan Partisi Genel Başkanı, “Türkiye tekrar IMF’ye başvurmak zorunda kalır mı” sorusuna şu yanıtı verdi:

Türkiye’nin önünde, istihdam ve üretim odaklı bir çıkış yolu var, başka bir çıkış yolu yok. IMF’nin öcüleri var, yani bizi korkuttuğu bazı etkenler var. IMF diyor ki; “Siz maliyet enflasyonu olun, kendiniz üretmeyeceksiniz, kömürü Zonguldak’tan çıkarmayacaksanız. Pamuğu Iğdır’a Adıyaman’a, Söke’ye ekmeyeceksiniz. Kendi gümrüklerinizi kesinlikle dikmeyeceksiniz, Avrupa Birliği Gümrük Birliği’ne bağlılığınız devam edecek, paranızı basmayacaksınız. Çarşılarınızda bizim dolarlarımız, eurolarımız dolaşacak.” Bu şekilde dayattığı bir programı var IMF’nin. Türkiye’nin içine girdiği dönem ile IMF’nin bize dayattığı program arasında taban tabana bir zıtlık var. Bu nedenle Türkiye’nin tekrar bir IMF sürecine girmesi mümkün değildir.

SOYLU’NUN GÖREVE DÖNMESİ

Perinçek, bütün Türk milletinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun arkasında durduğunu belirtti, PKK ve FETÖ’nün yürüttüğü kampanyalara dikkat çekti:

İçişleri Bakanı’nın; ona karşı PKK ve FETÖ’nün yürüttüğü kampanyalar karşısında durumu daha da kuvvetlenmiş oldu. Bütün Türk Milleti’nin desteği ve Sayın Cumhurbaşkanımızın olumlu tavırları sonucunda şimdi görevini daha verimli, daha etkili şekilde yürütecektir. Türkiye, bu sorunu milletin ve devletin ortak tavrıyla çözmüştür.

Perinçek sözlerini şöyle noktaladı:

Biraz evvel bu programa girmeden önce beni Diyarbakır Anneleri aradılar. Dediler ki, “İçişleri Bakanına cep telefonundan ulaşabiliyorduk, konuşabiliyorduk. Ama şimdi, cep telefonu değiştirilmiş biz nasıl bakanımıza ulaşabiliriz?” Diyarbakır anneleri de Süleyman Soylu’yu seviyor, destekliyor. Çünkü İçişleri Bakanı, FETÖ ve PKK’ya karşı kararlı mücadele yürütüyor. Emniyet teşkilatı da kendisini benimsedi. O bakımdan, bu istifanın kabul edilmemesi ve Sayın Bakan’ın göreve devam etmesi milletin arzusuydu. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu arzuya uygun bir şekilde karar verdi.