14 Mayıs 1948’de, yaklaşık 28 yıl sonra, Filistin üzerindeki İngiliz Mandası, İsrail Devleti’nin kurulmasıyla sona erdi.

Şimdi, Devlet Arşivleri tarafından gizliliği kaldırılan 5.000’den fazla belge, İngiliz yönetiminin son on yılına ışık tutuyor ve askerlerin bölgede yaşayan Yahudileri yaraladığı ve öldürdüğü bir dizi olayın henüz anlatılmamış hikayesini ortaya koyuyor.

Bu dosyalardan bazıları, İngilizlerin cinayetleri örtbas etmeye çalıştığını, soğukkanlılıkla işlenen cinayetleri nefsi müdafaa olarak belgelediğini gösteriyor.

Devlet Arşivleri, çoğu durumda ölenlerin ailelerinin sonraki soruşturmalar hakkında bilgilendirilmediğini söylüyor.
Kaçarken vuruldu…
Ortaya çıkan dosyalar arasında, “Lehi Çocukları”nın rezilce öldürülmesine İngiliz bakış açısını ilk kez gösteren Ra’anana Polis kayıtları da var.
12 Kasım 1947’de İngiliz birlikleri, Ra’anana’da Lehi’nin bir grup genç için ateşli silah kursu düzenlediği bir eve saldırdı.
Saldırıda 15-18 yaşlarında 4 çocuk ve 19 yaşındaki bir eğitmen hayatını kaybetti.

Zaten o zamanlarda da İngilizler çocukları soğukkanlılıkla öldürmekle suçlanmıştı. Tanıklıklara göre, grup ateş açmadı ve evden kaçarken katledildiler.

Verilen bilgiye göre, Ra’anana bölgesindeki evlerden birinde canlı ateşli silahlarla tatbikat yapan bir grup vardı, oraya 500’üncü alaya ait birlikler gönderildi” dedi.
“Saat 10’u dört dakika geçe, evin ön kapısından içeri girdiler ve ikinci bir odada, odada birkaç ateşli silahla silah kullanma konusunda talimat verilen bir grup genç, erkek ve kız buldular. Komutan Richard kuvvetlerinin acil tehlike altında olduğunu gördü ve ateş açmasını emretti.”

Komutan, evde battaniyeyle örtülü başka bir açıklıktan içeri girilmesini emretti” dedi.

Grup, evin her tarafından dışarı fırladı ve kaçmaya başladı, birçoğu İngilizlerin açtığı ateş sonucu yaralandıktan sonra evde kaldı. Üçü öldü: 15 yaşlarında kimliği belirsiz bir kız; 16 yaş civarında kimliği belirsiz bir kız; 71 Rothchild St., Petah Tikvah’da yaşayan Yaakov Singer adında bir çocuk. Ağır yaralı: 16 yaşlarında kimliği belirsiz bir kız; 11 Arlozorov St., Tel Aviv’de yaşayan, 17 yaşından büyük olmayan Shalom Mahrovski adında bir çocuk; Tel Aviv, 9 Ben Yehuda St.’de yaşayan, 17 yaşından büyük olmayan Avraham Kahlavski adında bir çocuk.”

Sarah Blaski, Leah Gintzler, Yehudit Cohen, Shalom Mahrovski ve eğitmenleri Itzhak Moskovitch vurularak öldürüldü.

Polis kayıtları evde bulunan çok çeşitli silahların ayrıntılarını veriyor – aralarında tüfekler, tabancalar, el bombaları ve bomba yapım malzemeleri.
Kayıtlar, hiçbir İngiliz askerinin yaralanmadığını belirterek, “Bilgi toplandı ve eylem Londra ofisi tarafından yetkilendirildi” diyor.
“Ra’anana’nın Çocukları” belgeselini hazırlayan Peleg Levi, “Olayda hiçbir İngiliz askerinin yaralanmamış olmasının da gösterdiği gibi, binadan kaçan çocukların bir tehdit olmadığına şüphe yok” dedi.

İngiliz Polisi dosyalarında ortaya çıkan bir diğer olay ise 1947’de Meir Plaskowski ve oğlu Reuven’in Moshav Karkur’da öldürülmesi.
17 Eylül 1947’de Plaskowski ve oğlu, motosikletlerini Hadera’dan Pardes Hanna’ya sürüyorlardı. İngiliz Ordusu İstihbarat Kolordusu Astsubaylar, üç Lehi militanına verilen tutuklamalar ve ölüm cezalarının ardından Netanya yakınlarında bir çukura girdiler.

Zırhlı aracı kullanan asker ifadesinde, güneş gözlüklerini çıkardığını, aracın kontrolünü kaybettiğini ve yol kenarındaki bir ağaca çarptığını, birini ezdiğinden habersiz olduğunu söyledi.
Ancak ortaya çıkarılan belgeler, o gün arabasıyla Pardes Hanna’ya giden ve zırhlı aracın kasıtlı olarak yoldan çıktığını ve motosiklete çarptığını gören Tel Aviv’den Shneur Zalman Gonik adlı Yahudi bir adama ait başka bir ifadeyi gösteriyor.
Gonik, “Motosiklet 15 metre önümdeydi,” dedi. “İkimizin önünde de askeri zırhlı bir araç vardı. Aniden, yoldan çıktığını ve motosiklete çarptığını gördüm.

İngiliz polis müfettişinin, kazaya karıştığı için sürücüyü suçlamak istediği öğrenildi, ancak İsrael’in kuruluşundan birkaç gün önce İngiltere’ye döndü ve dava kapatıldı.
Plaskowski’nin torunu Meira, ortaya çıkarılan belgeleri gördükten sonra, “Bu kazanın aile için bugüne kadar yansımaları olduğu için cesaretimi alt üst etti” dedi.
“Büyükannem Zehava, olaydan sonra aklını kaybetti. Bugün buna PTSD diyoruz. Bir daha asla iyileşmedi. Bu felaketin perili olduğu bir evde yaşıyorduk. Bildiğimiz tek şey, bir İngiliz zırhlı aracının onu öldürdüğüydü.”

Olanların tanıklığını ilk kez görüyoruz” diye ekledi. “Bu ifade öldürüldüğü fikrini güçlendiriyor. Beni kızdıran şey, İngiliz askerinin güneş gözlükleriyle uğraştığını ve kontrolünü kaybettiğini söylemesi. Gerçekte, oradan kaçtı ve bir otobüs onu, yakalandığı Hadera’ya kadar takip etti. Asker kendini kurban olarak gösteriyor. Beni inciten şey, ailemin ödediği bedel. Bu güne kadar travmanın pençesindeyiz.”
Ölümcül bir tekleme
Arşivler ayrıca 1944 yılında Hayfa’da Lehi için afişler asarken İngiliz askerleri tarafından vurularak öldürülen Asher Tratner’ın hikayesini de ortaya koyuyor.

Hayfa’daki Polis Merkezine tahliye edildi, hala bol kanaması vardı ve burada herhangi bir tıbbi bakım almadan entegre edildi. Kısa bir süre sonra, Tratner yaralarına yenik düştü.
Polis kayıtları, 18 yaşındaki çocuğun “ilk yardım aldığını” belirtiyor – ki bu doğru değil.

Pardes Hanna’dan bir çiftçi olan Yosef Hershberg, Nisan 1948’de 80 numaralı kampın yakınında bahçesindeyken İngiliz askerleri tarafından vurularak öldürüldü.
Ateş etme, İngilizlerin kampı tahliye etmesinden birkaç gün sonra meydana geldi ve bunun nedeni, askerlerden birinin Etzel savaşçılarının düzenlediği baskın için intikam alma eylemi olmasıydı.
6 Nisan 1948’de gerçekleştirilen baskın sırasında, İngiliz askerleri kılığında birkaç savaşçı kampa sızdı, büyük miktarda silah, mühimmat ve bir zırhlı araç çaldı ve bu süreçte birkaç askeri öldürdü.
Soruşturma raporunda, Hershberg’in bir sekme sonucu öldürüldüğü belirtildi. Ancak, merminin oyuk sivri uçlu olduğu keşfedildi ve bu da askerin onu öldürmek amacıyla vurduğu şüphelerini güçlendirdi.