“Kendinin ne olduğu bilirsen, yolundaki sapaklardan ve virajlardan hız kesmeden ilerlersin.”
Gökyüzündeki gezegen hareketlerinin birbirleriyle olan ilişkileri, yeryüzündeki yaşam düzenine tezahür ettiğinde olayların, koşulların ve insanların davranış biçimlerindeki bağlantının etkisini görürüz.
Mars ile Neptün arasındaki kare (sürtüşme) açısı, bireysel, toplumsal ve kolektif konularda etkisini bizlere gösterecektir.
Karar vermekte zorlanma, özgüven, özsaygı ve motivasyon/enerji düşüklüğü yaşama, yanlış anlaşıldığımızı hissetme veya yanlış anlaşıldığımızı düşünme, dedikodu yapmaya veya yalan konuşmaya yönelme, şüpheci davranışlarda bulunarak gerginlik yaratma, dolandırılma veya kandırılma ve fiziksel enerjimizin (bağışıklık sistemimizin) de düşük olması sebebiyle, bizleri biraz sıkıntıya sokacak gibi gözükmekte.
Aslında her iki gezegenin enerjisi birbiri ile uyumsuzluk içindedir.
Mars, egomuzu, içgüdüsel davranışlarımızı, cesaretimizi, cinsel arzularımızı, dürtülerimizi, güdülerimizi, fiziksel çekiciliğimizi, rekabetçi- savunmacı tavrımızı ve eylemlerimizi anlatırken;
Neptün ise, hayallerimize, vizyonumuza, ilham gücümüze, bilinçaltımıza, yaratıcı ve sanatsal yönlerimizle birlikte fantezilerimize odaklandığımızı anlatır.
Bu sürtüşme etkisinin en yoğun hissedilecek olan tarihleri,
11-15 Ekim 2022 – Mars İkizler – Retro Neptün Balık 23°
19-22 Kasım 2022 – Retro Mars İkizler – Retro Neptün Balık 22°
15-16 Mart 2023- Mars İkizler – Neptün Balık 25°
Bu zaman aralığında Mars ile Neptün’ün sürtüşmesi bireysel olarak insan davranışları üzerinde, egomuz/bilinç (Mars) ile süper ego/bilinçaltı (Neptün) arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır.
Biliyoruz ki, insanın ruhsal yapısının en temel özellikleri olan id (alt benlik), ego (benlik) ve süper ego (üst benlik) bizim kişilik dengemizi oluşturmamızı sağlar.
“Ego, (benlik )bilinçli olarak kişinin “gerçeklik” ile başa çıkmasını muhakeme yeteneği, dürtü kontrolü, öz farkındalık, öz saygı ve savunma şeklini anlatırken;
Süperego(üst benlik)ise, bilinçdışı olarak toplumda ya da ailede öğrendiğimiz ve içselleştirdiğimiz ahlaki normlarla ilişkili vicdan, merhamet, şefkat, hoşgörü, nezaket göstermek ve de cezalar, suçluluk duygusu ile pişmanlık yaşama gibi kavramları ifade eder.”
Psikanaliz kuramının temelini oluşturan Sigmund Freud’da bu konuda önemli çalışmalara imza atmıştır.
“Freud, bilinci id, ego ve süperego olarak üç ayrı ruhsal kategoriye ayırır. Buradan yola çıkarak insanın toplum içerisindeki sosyal durumu analiz edilmektedir.”
Birey olarak özgüven ve özsaygı konusunda başarılı isek, bu temel özellikleri dengede tutabilmek karakterimizin sağlamlığı ile ilişkilendirilir.
Fakat asıl kilit noktamız olan egomuza ait “ben” diye başlayan cümlelerimiz hayatımızı esir almışsa eğer, bilincimiz (egomuz) ile üst benliğimiz (süper ego) arasında bir dengesizlik var demektir.
Bu durumda, egonun kırılması, kendimizden şüphe duyma, istediğimiz şeylerin ne olduğunu belirleyememe, hedefe odaklanamama, konsantrasyon zayıflığı, yorgunluk, bitkinlik, uykulu haller, çevreden duyulan sözlere/duyumlara inanmak, yalanlara inanma, kandırılma- dolandırılma, gizemli ve entrikalı/skandallı olaylara ve dramlara girme ve merak isteği, eleştiri yapılmasından ve reddedilmekten korkmak gibi konuları ortaya çıkartabilir.
Bu bağlamda, fikirsel olarak yapmak istediğimiz konular üzerine odaklanamayacağımız için eyleme geçirme durumunda da hırs ve özgüven eksikliği olabileceğinden “ben bunu hak etmiyorum” hissiyatını da ortaya çıkartacağa benziyor.
Buradaki özgüven eksikliği aslında kişisel egomuzun, bireysel başarımızın ve rekabet yönümüzün ortaya çıkmasını engelleyen Neptün’ün özelliklerinden biri olan “sis perdesiyle örtmesi, bulanıklaştırması ya da derin sularda kaybolmak” ile kaynaklıdır.
Vicdan veya merhamet ya da suçluluk veya pişmanlık muhakemesine girerek, aileden ve toplumdan öğrendiğimiz kurallara ya da yasaklara göre hareket etmeye başladığımızda, aslında iyiyi ya da kötüyü birbirinden ayırt edebileceğimizi fark etmemize rağmen, zaman zaman eylemsel olarak tepkilerimizi aşırı uçlarda ve dengesiz şekilde gösterebiliriz.
Aslında yazmış olduğu tarihler içerisinde bizlerin “gerçekte kim olduğumuzu” hatırlatacağından dolayı, kendi benliğimiz ile bağlantı kurmamızı sağlama amacındadır.
Eylemlerimiz ile hayallerimiz arasında gelgitler yaşama
Derin sularda kaybolmuşuz gibi enerjimizin akış yönü belirsizleştiğinden ve bu derin sular içine iyice yayılmasından dolayı, toplumsal ve kolektif olayların etkisi bizler üzerinde “gerçeklik” ile “yanılsama” arasındaki kafa karıştırıcı etkiyi ortaya çıkarabilir.
Haliyle entrika ve skandal içeren, gizemli olan ve spekülatif durumlara ait konulara karşı merak ile yönelmemizi de sağlayabilir.
Ayrıca Mars, cinselliğimizi de anlattığından cinsellik ile ilgili bastırılmış dürtüler veya kaygılar davranışsal olarak görülebilir. Bastırılmış dürtülerin
İlişkiler açısından standartlarımıza uymayan, ulaşılması zor kişilere karşı yönelme görülebilirken; ilişkiler içinde cinsel açıdan aldanma veya aldatma, şüphe ve ihanet gibi konuları da gündemlerimize düşürebilir.
Bu durumda, “kurtarıcı” ve “kurban” rollerine bürünmek, pasif agresif saldırganlık göstermek, laf dalaşına girmek, eleştiri almaktan korkmak, cesaretsizlik göstermek ve suçluluk duygusu yaşamak gibi olumsuz duygu durumlarının ortaya çıkması, yazmış olduğum tarihler içerisinde hem ilişkilerimizdeki dengeyi kurabilmek adına hem de toplumsal ve kolektif konularla bağlantılı olan durum ve olaylara karşı önem arz edecektir.
Kısacası, bu zaman içerisinde “Dürüst Olmak” ve “Hayallere ulaşmak için hareket etmek” çok önemlidir.
Kendimizden ve başkalarından şüphe ve kuşku duyabiliriz, hüsrana uğrayabiliriz lakin, buna rağmen ayağa kalkıp tüm gücümüzle tutkularımızı, isteklerimizi, hayallerimizi gerçekleştirmek ve “kim olduğumuzu” bilmek adına eyleme geçmemiz, bizi bu süreçten kolaylıkla çıkartacaktır.
Sevgilerimle
Selin Çeğilli
Astrolog – Beden Dili ve Profil Analiz Uzmanı
Arkturus Eğitim ve Danışmanlık Merkezi