Evet biraz yavaş ilerliyorduk ama bir şeyler oluyordu sanki!
Neden mi bahsediyorum?
Toplumsal iyileşmeden…
Yetmişlerde, seksenlerde atılan tohumlar temizlik ve dürüstlük konusunda güzel sonuçlar vermeye başlıyordu ki teknolojiyle birlikte her şey değişti.
Seçilerek ve elenerek üretilen basın yayın, sanat ve kültür ürünleri çok hızlı üretilmeye ve tüketilmeye başladığında durum tersine dönmeye başladı sanki.
Olması gerekenler yerini mevcut olanlara bırakanca değişmeye çalışanlar teslim oldu.
İlgi gören ve beğenilen kötü olunca saflığın ve temizliğin yerini alıyor hızlıca.
Tertemiz, hiç kimsenin malında mülkünde gözü olmayan tokgözlü, haram helal nedir bilen, kendisinden önce çevresindekiler düşünen bir toplum bencil, haram helal ayırmayan, nasıl olursa olsun parayı bulmaktan başka kaygısı olmayan kirli bir topluluğa dönüşüyor.
Tam olarak olmamamız gereken bir yerde olduğumuz muhakkak.
Elbette çağın ve teknolojinin sonuçları kaçınılmaz.
Ancak bunu kontrollü ve daha yararlı kullanan ülkeler mevcut.
Kuzey Avrupa ülkelerinden Güney Kore’ye, Kanada’dan Japonya’ya birçok ülke her türlü teknolojiye rağmen kontrollü ve değerli bir ortam oluşturmayı başarıyor.
Peki biz neden kontrol edemiyoruz?
Kontrol’ü yanlış anladığımızdan olabilir mi?
Ya da kontrolün sadece dini bilgi yüklemekle oluşacağını sandığımızdan!
Her ilahiyat mezununu iyi bir eğitimci ya da melek sanarak MEB kadrolarına doldurmanın yeterli olduğunu düşündüğümüzden!
Tarihi ve irfani derinlik olmadan verilen bir din eğitiminin yapmaktan çok yıkacak zemini zayıf yapılar oluşturduğunu görmek için allame-i cihan olmaya gerek yok aslında.
Sorgulayan ve eleştiren sanattan uzak tutulan ve sadece teslim ve itaat kültürü aşılanan Müslümanların aklından ya da özgürlüğünden bahsedilebilir mi?
Sezai Karakoçları, İsmet Özelleri okumayan ve anlamayan Müslüman neyi ne kadar anlayabilmiştir dersiniz?
Diğer bir dayatma da toplumsal kültüre giderek daha da yapışan argo ve küfür konusu.
Giderek daha kaba ve kırıcı bir hal alıyor.
Ve gençlerimiz buna alıştığı için normalleşiyor.
Bir zamanlar Cem YILMAZ kaba esprilerini toplumun öyle olduğu söyleyerek savunurdu.
Artık savunmaya dahi gerek kalmadı.
Nereden nereye…
Örnek olmak ve öğretmek yerine pekiştirilen daha birçok olumsuz nitelikle donatılıyoruz.
Belirli çevrelerle sınırlı olan bakış açısını bütün topluma yayıyoruz.
İş öyle bir noktaya geldi ki; temiz, dürüst, kibar insanlara aptal muamelesi yapılmaya başlandı.
Tam oluyordu derken geriye döndük.
Hatta daha da kötü bir noktadayız.
Ama yarın ne olur bilinmez.
Değişim zor değil, sadece kararlı bir siyaset ve çağdaş bir eğitim anlayışı yeterli!