Türkiye tarihinin önemli kırılma zamanları vardır. Özetle,kuruluş,1925 Takriri Sükun Kanunu,Dersim Kırımı, 2. Dünya savaşı kıtlık yılları, çok partili döneme geçiş,1960 darbesi ve yeni anayasa, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi,12 Mart 1971 faşist darbesi,12 Eylül faşist darbesi, 24 ocak 1980 liberal ekonomik model ve özelleştirmeler, 12 Eylül ve Özal’la başlayan “Yeşil Sermaye Düzenine” geçiş , 30 yıldan fazladır süregelen Kürt sorunu kanlı çatışmalı süreç ve AKP dönemi ve büyük GEZİ DİRENİŞİ.
Kırılma dönemlerini daha fazla çoğaltmak mümkün ama benim ilk aklıma gelenler bunlar.Her dönemin galipleri ve mağlupları arasındaki büyük kavganın temelinde mülk ve servetin paylaşımındaki çatışmalar, zaman zaman pasif ,zaman zamanda kanlı tarihin ardıllarıyız.
Emek –Sermaye arasında ki tarihsel uzlaşmaz ilişki, demokrasi ve karşıtları arasındaki zıtlar mücadelesinin bu günki görünürleri;insan hakları,doğa ve çevre,kimlikler üzerinden hak mücadeleleri olsa da esasen yeryüzü doğal varlıklarını ve üretimden doğan artı değerin kısaca ekmeğin ve iktidarların paylaşılmasından doğan çelişkilerin ortaya çıkardığı küresel ölçekteki çatışmalardır.
Benim yazmak istediğim konu daha “yerel” olması yukarıda özetin özeti olarak açıklamaya çalıştığım ulusal ve uluslararası çatışmalardan bağımsız değildir. Siyasi, sosyal,ekonomik ve ideolojik saflaşmanın kimin nerede durduğunu belirleyen kültürel alt yapıyla ilgilidir.
Bir belediye başkanının kentrantı üzerinden aynı partiden bir milletvekiline “yalancı”, “koltuğumda gözü var” ithamı, mülk ve servet paylaşımıyla doğrudan ilgilidir. Ben bu tartışmanın bir tarafı değilim. Onlar mensubu bulundukları parti içi sorunlarını kamuoyu önünde bu kadar düşmanca aleni tartışmaya açık etmişlerse, biz her bir yurttaş olarak, tartışmaya konu olan Albatros tarafından “KAMUYARARI” üzerinden müdahil olmak demokratik yurttaşlık hakkımızdır.
KİM YALAN SÖYLÜYOR.
Biz hakem değiliz.Albatros daki tarihi ağaçların korunmasını talep ediyoruz.Alanın “2016SevgiHoşgörüYılı” Kent parkı olarak düzenlenmesinin demokratik bir talep olduğuna inanıyoruz. Kamu yararı’nınotel ,rezidans,turizm alanı ve konut alanı değil, gelecek kuşaklara aktarılacak,Büyükçekmece’nin kimlik ve hafızası olduğununa inanıyoruz.Albatrosağaçları adına tarafız.Bunu geçtiğimiz bahar aylarında bir çok sivil toplum kuruluşu olarak CHP Genel merkezine ayrıca 45 kişinin katıldığı CHP il Başkanı Cemal CANPOLAT ve il yöneticilerine aktardık.”STK’ların ve demokratik örgütlerin evet demediği hiçbir şeye bizde evet demeyiz bu partimizin program ve tüzüğünün bizlere yüklediği bir görevdir.Durumdeğerlendirilecek sonuçları, başta sizlerle ve kamuoyuyla paylaşılacaktır.” Demiş idi. 45 kişi tanıktır.Şimdi soralım,” İl başkanı bu konuyu kimlerle istişare etmiştir ki Albatros plan tadilatları AKP İBB meclis üyeleri ve CHP İBB meclis üyeleri Grup kararı ile değişikliklere evet demişlerdir. İl başkanı bu grup kararının alınmasında rolü ne olmuştur? Yoksa hiç bir esemesi okunmamış mıdir.Cumhurbaşkanı’nın Gezi Parkı yarasını yeniden kanatmaya başladığı bu günlerde, Albatros yarasına CHP Neşteri ne anlama gelmektedir? AKP-CHP Gezi parkı uzlaşmasının bir hazırlığı değilse, hangi kirli rant paylaşımının ortaklığıdır? Bu güne kadar iki parti meclis gruplarınca yönetilen İstanbul imar planları “bir size bir bize,beş size ya hiç olmazsa birde bize” mantığıyla İstanbul yağmasından sadece AKP yi sorumlu tutmak haksızlık sayılmaz mı sayın CHP grubu? Kimin yalan söylediğine okuyucu karar versin, ben bir şey demiyorum.Ancak sol gösterip sağ vurmalardan gına geldi.Tarih boyunca onca bedeller ödediğimiz ve gazi çocuklarının daha kanı kurumamışken, Albatros üzerinden, Gezi Parkı yağmasında AKP’ye verilmiş en önemli tarihi malzemedir. İşbirlikçilik deşifre olmuştur.AKP bu malzemeyi Gezi için tepe tepe kullanabilir.İlgililerine hayırlı olsun.Bundan böyle CHP cephesinden kent yağması, demokratik katılım ,şeffaflıkv.b . konularda söylediklerinin ve söyleyeceklerinin bir değeri yoktur. Söyleseler de iki yüzlülüktür.
KOLTUK veARSALARI
“Başkan” kelimesini bir iktidar ve diktatörlük ifadesi anlamı yüklendiği için, bu beş kelimeyi lügatimden çıkarmaya karar verdim.Sandıktan diktatör, Ortadoğu Arap coğrafyasından çıkardı.Demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet,hukukun üstünlüğügibi değerlerin yazılı anayasal düzenler yerine “Lidere biat” kültürü bizde kısmen “yurttaşlık” eşitlikhukukuyla kırılmaya çalışıldı isede, başarılı olunmadığını biliyor ve yaşıyoruz.Ve sandıklarda diktatörler çıkarıyoruz. Müthiş bir ülkeyiz doğrusu. Dernek başkanı,kooperatif başkanı, oda başkanı, klüpbaşkanı,belediye başkanı,başbakan,cumhurun başkanı.Aman yarabbi her biri bir iktidar ve diktatör. Mahallede üçbeş çocuk bir araya geliyor , sesi en çok çıkan bir iktidar kuruyor.Başkan.
Sonuç her şeyin kendisine ait olduğunu inanıyor.Çevresinde bir biatçi yığını “emret başkanım” diye dört dönüyor. Adam-kadın ne yapsın zavallı, bir süre sonra kendisini tanrının yeryüzündeki gölgesi gibi görme hastalığına yakalanıyor. Ondan sonra ver gazı. Şehrin kamusal işlerini yasaların ön gördüğü sınırlarda yapmaklagörevli , halkın içinden herhangi birinin kolaylıkla yapabileceği kamusal hizmeti, “ben sizin babanızım ben ne dersem o olur.” Bulunmaz Hint kumaşı misali iktidar hastalığı na yakalanıyor. Çık işin işinden çıkabilirsen. O koltuğun da o arazinin de, o ülkenindebabasının mülkü değil belediyenin devletin ,belediyenin de devletinde bir kamu (halk)kuruluşu olduğunu unutup belediyenin, devletin mülkü derken kendisinin özel mülki imişcesine açıklamalar yapıp koltuk kavgasına tutuşuyor, tasarrufta bulunuyor.
Ey demokrasi neredesin, ne menem şeysin, senin için bedeller ödedik, canlar verdik, zindanlarda çürüdük. Bir tutam sevgi için, adalet için, eşitlik için, yeryüzünü yılan çıyan,kurt kuş, börtü böcek, ağacı suyu, denizi,nehiri birlikte paylaşalım ve insan kalalım dedik. Satın alınmış koltukların kudretiyle kimse hayatlara kıymasın istedik. Çok mu?
Son söz : Albatros İstanbul’un ikinci gezisidir. Taksim Gezi AKP’nin, Albatros CHP’nin yıkım ve talan projeleridir.Halk ve doğaya karşı bir güç ve kutret gösterme, had bildirme durumudur.Hayır diyenlerle evet diyenleri tarih yazacak. Belki engellemeye gücümüz yetmeyecek ama topal karınca hesabı yolunda ölmezmiyiz. Eh tarih mazlumun zalime, zayıfın güçlüye karşı inadına verdiği bir başkaldırı ve mücadeleden ibaret değil mi?
CHP il başkanını açıklamaya çağırıyorum.
Makamında bize söylediklerin yalanmıydı? Plan değişiklikleri AKP –CHP ittifakıyla alıcılara daha cazip gelsin diye plan değişiklikleri yapılıyorsa,bir kent parkına da dönüştürülebilinirdi. Biri zengine rant, diğeri yoksula, halka park. Bütün mesele bu, gerisi laf laflaf…