Biz kadınız Bayım, ismimiz yok bizim…
Çiçek ya da şarap değiliz, kadınız sadece.
En önemlisi de İNSANIZ, tıpkı senin gibi. Unutmayın Bayım, kadının adı yok…
Tecavüze uğrayıp yakılanıma ÖZGECAN diyoruz, tecavüzcüsünü öldürdüğü için müebbet yiyenimize NEVİN, çocuk yaşta evlendirilirsek ÜNZİLE oluyor adımız, buna dayanamayıp intihar edersek SUZAN.
Müzik yarışmasına katıldığı için töre cinayetine kurban giden ama ölmeyenimizi MUTLU diye çağırıyorlar, sevdiği adama kaçıp töre cinayeti adıyla öldürülenimizi FİDAN, 16 sında vurulanımızı ELİF ZELAL.
Öğretmeni tarafından tecavüz edilip susturalınımızı ve buna dayanamayıp intihar edenimizi CANSEL BUSE. Kadının adı yok bayım, kadının adı yok. Sadece hikayesi ve elinden alınmaya çalışılan hayatı var..
Ben, bir çok kadının şiddet mağduru olduğu; bir Ülkede yaşıyorum.. Hiçbir ”şiddet” olayı münferit değildir. Ve eğer yaşadığınız Ülkede adalet sistemi işlemiyorsa şiddeti bir sorun çözme biçimi olarak gören insanların sayısı giderek artacaktır. Kültürel olarak yaşadığımız toplumda şiddet çok yaygınsa o toplumda yetişen çocuklar erişkinlik dönemine geldiklerinde şiddet uygulamaya başlayacaklardır. Etken her ne olursa olsun hiçbir ”şiddet” masum değildir! Ve doğaya baktığımızda şiddet eylemini gösteren tek canlı ”insan” dır. Şiddet eyleminin ortaya çıkmasındaki en temel etken, kişinin kendi kendine benliğinde kurgulamış olduğu olguya saldırı hissetme durumunda baş gösterir. Kişi, benliğindeki oyukları, açıkları, çatlakları ne kadar çok zayıf nesne ile doldurursa o nesnelerden birine saldırı hissettiğinde şiddet uygular. Yani bu da diğer bir deyişle yetersizlik, azlık duygusundan kaynaklanır.
Ne acı ki, güçlü olanın haklı olduğu bir düzen içinde yaşıyoruz. İşte bu güç olgusu alınmaya çalışıldığında şiddet ortaya çıkar ve genellikle ”erkeksi” olandan gelir. Kadınlar ve çocuklar toplumda güçlü gruplar olmadıkları için daha çok şiddet olaylarına maruz kalırlar.
Çözüm mü? ”Şiddet” sorununu eril zihniyetle, eril hukuk anlayışı ile imlaya gelmiş ‘erkeksi’ler çözemez. Hemen tamamı erkeksi olan bir Meclis çözemez. Kendindeki eksikliğe tahammül edemeyen hiç bir yapı ve anlayış çözemez. İşte bu yüzdendir bugün yaşadığım, ülkenin yasını tutmayı bekleyen mezarlıklarla dolu oluşu. Çünkü ölüler katillerini asla unutmazlar, kendilerini kimin öldürdüğünü bilirler..