Bir süredir gündemin tek maddesi Barış Pınarı…
Güvenliğimiz için gerekiyordu, yaptık…
Diyecek bir şey yok!
Şartlar bu hale geldikten sonra gereken yapılacak elbet!
Sonunda gerekli anlaşmalar yapıldı!
Bu şartlarda ekonomiydi, pahalılıktı, pariteydi diyebildi mi kimse?
Elbette hayır!
Suriye’deki sorunları körükleyerek kendimiz başımıza bela ettik diyebildi mi?
Artık demenin de pek anlamı kalmadı zaten…
Neyse…
Sonunda bitti!
Ne bitti?
Aslında hiçbir şey!
Asıl şimdi başlıyor.
Allah askerimize güç kuvvet versin.
Oraya gitmekten daha zoru orada kalmak!
Ama Allahın izniyle onun da üstesinden geleceğiz.
Neyse asıl konumuza geçelim:
Aslında daha önemli ve uzun vadeli sorunumuza…
Hadi canım, operasyondan daha önemli ne olabilir, değil mi?
Asıl beka meselemiz: İsraf…
Ya da tasarruf diyebilirsiniz, fark etmez!
Şu ortamda konuştuğum şeye bak!
Olacak iş mi?
Ama savaştan önemli bence!
31 Ekim Dünya Tasarruf Gününden dolayı söylemiyorum bunları.
Bence bir güne yüklenmiş anlamların pek anlamı yok.
Genel olarak önemli olduğunu düşünüyorum.
Çağımızın en elzem konularından…
Tükettiğinden çok üreten bir ülke olabilsek zaten kimse bizimle uğraşamaz.
İsrafa engel olmak da üretimi arttırmak kadar faydalı olacaktır.
En azından aradaki açığı kapatır.
Hızla tükettiğimiz kaynaklarımız için bir çözüm ihtiyacı açık.
Sadece kaynaklarımız da değil sorunumuz…
Ekonomik durumumuz da tasarrufu zorunlu kılıyor.
Tabi ki sadece halkın sorumluluğunda değil!
İlk önce devletin hassas davranması gerekiyor.
Birkaç kişiyle ya da birkaç kurumla sınırlı kalan tedbirlerle bir yere varılabilir mi?
Saraylardan uçaklara, makam araçlarından lojmanlara…
Bir yere kadar sadece içki ve sigara zammıyla idare ediyordu.
Tüketimini azaltma aldatmacasıyla daha da artırarak ve kaçak üretimi teşvik ederek daha büyük bir sorun oluştu.
Bu konuda bana ne diyenler çoğunluktaydı, hatta bazı kitleler memnun bile oldu.
Ancak son yıllarda doğalgaza, elektriğe dokununca işler değişmeye başlıyor.
Kendi cebine dokunmadıkça gözünü açmayan arkadaşlar bir anda uyanıveriyor.
Ama ses etmeleri güç!
Zira başkasına dokunurken susup kendine dokununca çığlık atanın etkili olması pek mümkün olmuyor!
O da bir yere kadar tabi!
Sonuçta işin ucu kendine dokunan bir yere kadar susabiliyor.
Küçük söylentiler başladı bile…
Çözümü yok mu?
Elbette var!
Hamasi duygulara birkaç ayar yaptın mı tamam!
Beka meselesi, vatan elden gidiyor…
Senin derdine bak şimdi, üç kuruşluk zamla mı uğraşacaksın!
Etkili bir fren tabi ama ne kadar daha dayanır göreceğiz.
Ama har vurup harman savurarak başka sorunlarla kamufle etmek bugünü kurtarır.
Yarın ne olacak?
Ona da durumu fark ederek çoluk çocuğunu düşünenler yansın!
Anın tadını çıkaralım şimdi…
Ne de olsa dünyaya meydan okuyoruz!
Tarih boyunca en iyi yapabildiğimiz şeyi yapıyoruz…