O kadar çabuk unutuyoruz ki, felaketin en büyük olanı da bu..
Tepeden tırnağa pisliğin içindeyiz. Her anlamda..
Git gide boğuluyoruz farkında değiliz.
Toplumca o kadar çok günahı gömdük ki şimdi yerimizde duramıyoruz, saldırganlaşıyoruz, sürekli yok ediyoruz. içimizdeki kötü, o kötü bu kötü diye yok ediyoruz, çok kolay harcıyoruz. Çünkü insanlar arasındaki o teması keserseniz, birey yalnızlaşır, yabancılaşır, en tehlikelisi de insanın kendine yabancılaşmasıdır. Birini kötü ilan ederek kurtulamayız, topyekün kendimize gelmeliyiz ve sistemin de artık kendine gelmesi lazım.
”Sen seçtiklerinsin, istersen olur” diyerek tuzak kuran sistem yaratıcıları insanı insanlığı yalnızlaştırdı. Bizler seçtiklerimiz değiliz. Bir ötekinin hırslarına, doyumsuzluluğuna sınırlandırılmış durumdayız. Bunu görmek ve anlamak için daha ne kadar yanmalı canımız?
Kendimizle yüzleşmekten korkup kaçmak adına daha kaç ”günah keçisi” yaratacağız.
Suçlu mu dediniz?
Hepimiz.
Dumura uğramış algılarmız.
Her yıkımın ardından gelen ”samimiyet sınavında” ki başarısızlığımız.
Birbirimize yabancılaşmanın getirdiği çürümüşlüğümüz.
Hatırladık mı?..