Kendimizi kandırmayalım!
Ülkemizin büyük sancılarından sadece biri…
Hem de en önemlilerinden…
Sadece bugünün değil, dünün de sorunuydu.
Anlaşılan gelecekte de çok kişinin canını yakmaya devam edecek.
Temel problem herkesin kendisi için adalet istemesi!
Kendisi için varsa sorun yok.
Başkası için olmasa da olur.
Ya da kendisine sağlanan adalet başkalarını da korur.
Siyasetin ya da bürokrasinin güdümünde olunca farklı sonuç beklemek de güç zaten.
Her gelenin kendi bakış açısına ve algılarına göre oluşturduğu bir dünya…
Herkesin, her şeyin kendi onayladığı gibi olması gerektiğine inanması…
Tipik Ortadoğu kafası…
Evrensel değerlerden uzak, kendi dünyasında çözümler arayan, güya farklı olmaya çalışan yığınlar…
Her biri aslında diğerinin aynı…
İdeolojileri dışında bir fark yok arada.
Onun için adalet olmadı güzel ülkemde.
Hiç olmayacak da…
Zira adaleti kanun değiştirerek sağlayamazsınız.
Ya da birkaç adil hakim atayarak olmaz…
Sadece mahkemelerin ya da adalet sistemini sorunu değildir çünkü.
Vicdanları adil yetiştirmek gerekir önce.
Kökten bir değişim ve kuşaklar sürecek bir sabır ister.
Toplumun evrensel değerlere sahip olmasını gerektirir.
Bu da ancak eğitimle sağlanabilir.
Adil davranan eğitimcilerle…
Adil beyinler yetiştirecek öğretmenlerle…
Adaleti ideolojisine göre yorumlamayan, çevresini ve dünyayı tanıyan, okuyan ve okutan, yaşamayı bildiği gibi yaşatmayı da bilen öğretmenlerle…
Aksi taktirde uğraş dur…
Sürekli kanun değiştir…
Yeni kadrolar oluştur…
Kendi hukukun için mücadele et…
Peki onaylamadıkların?
Yaşam hakları olmayacak mı?
Hukuk devleti çoğunluğun tahakkümüyle değil azınlığın haklarını koruyarak sağlanabilir.
Kendimizi kandırmayalım!
***
Zor gibi!
Hatta imkansız…
Amaç, dikkat çekmek elbet…
Yapacak başka bir şey kalmadığını göstermek…
Kendisine hareket alanı bırakılmadığını haykırmak…
Kendi hukukunun çiğnendiğini göstermek…
Demokratik yollardan kendini anlatmak…
Buna saygı duymak da adalet duygusunu gerektirir.
Anlaşılmasını beklemek hayal gibi…
Zira siyasi bir savunma mekanizması olacak…
Yapılanlar itibarsızlaştırılmaya çalışılacak…
Dalga geçilecek…
Bunlar açık.
Peki ne yapmaya çalışıyor Kılıçdaroğlu?
Hiçbir şey yapmıyor diyenlere cevap vermeye…
Ya da dünyanın dikkatini çekmeye.
Hiç olmazsa partisini eyleme geçirmeye…
Oturmaktan iyidir.
“Böyle bir şey olabilir mi?”deyip durmaktan iyidir.
Amaç ne olursa olsun, muhalefetin eyleme geçmesi olumlu.
Korktuğu bir şeyler olsa da…
Tehditlere karşı ayakta kalmaya çalışsa da…
Kendini korumayı amaçlasa da…
Fark etmez.
Ortada yanlış giden bir şeyler varsa dikkatleri çekmek, olayların aydınlanması için baskı oluşturmak, iktidarı aydınlıkta tutmak demektir.
Ancak provokasyonlara dikkat etmeli.
***
15 Temmuz girişiminin ülkeme en büyük zararı:
Her muhalif düşüncenin terörle aynı kefeye konmasıdır herhalde.
Farklı yazan gazetecilerin…
Aykırı konuşan sanatçıların…
Doğru bildiğini haykıran akademisyenlerin…
Muhalif siyasetçilerin…
Hayır diyenlerin…
Yürüyenlerin…
Hiç şansları yok!
Diyelim ki bunlardan bazıları yanlış yolda.
Siyasi idealleri için yanlış işler yapıyor.
Olabilir.
Bu işler böyle olmaz, biz elimizden geleni yapıyoruz diyebilirsiniz.
Ama topyekun terörist ilanı adalet anlayışımızdaki sıkıntıların işareti değil mi?
Farklı bir şey söyleyen herkesin vatan haini ilan edilmesi size de tuhaf gelmiyor mu?