İyisi kötüsü yok. Olumlu olumsuz önemli değil. Her şeyi abartıyoruz.
Bunun bakış açımıza göre çok masum olduğunu düşünüyor, bir şeylere iyi geldiğine inanıyoruz.
Böylece yalan boyutuna ulaştırmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Yalanlarımızı iyilikler için kullandığımız küçük abartılar zannediyoruz.
Bunu da kendimiz için değil, ülkemiz için yaptığımıza inandıysak bizden iyisi yok!
Mağdursak, bizden mağduru yok. En dışlanan, hakkı yenen, fırsat verilmeyen biziz.
Bıraksalar neler yapacağız ama fırsat vermiyorlar. Ne yapmak istesek engel oluyorlar. Gerçekleştirmek istediklerimiz için hangi adımları attığımızı soran yok!
Bir şey yaptıysak en iyisi o! Memleket için daha güzeli yok! Kusur gören kıskançlıktan görüyor. Aslında hiçbir kusurumuz yok! Hatta bütün dünya kıskanıyor bizi!
Dünyada ne olup bittiğini, gerçeklerin ne olduğunu merak eden yok.
Bunların hepsi önce siyasette başladı. Şimdi bütün hücrelerimize yayıldı.
Artık çoğumuz çalışmak ve üretmek yerine olmayan hayallerle besleniyoruz.
Yoksa hücrelerimizde olduğu için mi siyasete sirayet etti?
Yumurta tavuk muhabbetine çevirmeyelim ama bir çözüm bulmamız gerekiyor ve bunun eğitimden başka bir yolu yok.
Önceliğimiz evrensel değerler doğrultusunda dürüst insan yetiştirmek olsa da uygulama pek öyle görünmüyor.
Dolayısıyla birkaç adımdan ileriye gidemiyoruz.
Nefreti de sevgiyi de abartmadan yaşamayı, nefreti ya da sevgisinden dolayı doğruları görmezden gelmemeyi öğretmeliyiz.
İşte o zaman medeni bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz.