Son zamanlarda birçok afet yaşadık…
Hala yaşamaya da devam ediyoruz:
Salgın…
Deprem…
Dolu..
Sel…
Seçim…
Evet seçim!
Seçimler bile sosyal bir afete dönüşüyor ülkemizde.
İşini yapmaktan aciz olanlar en büyük savaşçılara dönüşüyor seçim söz konusu olunca.
Azıcık farklı düşünen herkesi düşman ilan ederek çemkirmeye başlıyor sağa sola…
Sadece seçim mi?
Her konuda öyle aslında…
Her konu amansız bir savaşa dönüşüyor bir anda!
Lafa böyle girince yine gündeme gidiyor düşünceler ve söz akıyor istemsizce düşüncenin peşinden.
Ama niyetim daha önce söylediklerimizi tekrar etmek değil.
Bunların ardındaki psikolojik nedenleri kurcalamak istiyorum haddimi aşmamaya çalışarak.
Asıl afet olan geç kalmışlıktan bahsetmek istiyorum.
İnsanımızın neden en küçük sorunu bile bu denli büyüttüğünü anlamaya çalışmak…
Bir kaşık suda fırtınalar koparma arzusunun sebebini anlamak…
Kendi eksenini belirleyebilmek için başkalarının eksenini kaydırmak zorunda hissetmesinin altında yatanları bulmak…
Nasıl somut afetlerdeki zararımız önceden yapmadıklarımızla ilgiliyse, sosyal ya da psikolojik afetlerimiz de aslında yapmadıklarımızla ilgili gibi geliyor bana.
Var olma gayreti mi desek?
Yoksa var olamamak mı?
Olanlardan çok olmayanlarla da ilgili aslında!
Zamanında kaçırılanlarla…
Geç kalınanlarla…
Elde etmek isteyip de elde edemediklerimizle…
Söylemek isteyip de söyleyemediklerimizle…
Gitmek isteyip de gidemediklerimizle…
Görmek isteyip de göremediklerimizle…
Yaşadıklarımızdan çok yaşayamadıklarımızla…
Eksik yanlarımız değil mi çevremizi anlamamızı zorlaştıran?
Eleştirdiklerimiz, kızdıklarımız, suçladıklarımız, bağırıp çağırdıklarımız aslında kendi kaçırdıklarımız için değil mi?
Abarttığımı düşünenler olabilir.
Haklı da olabilirler…
Belki de o kadar değildir!
Ama neticede tepkimizin boyutu bunlarla ilgili aslında.
Olacaklar olmadan yapması gerekenleri yapmayanların olmayan şeylerle doludur hayatları.
Ve bu olmayanlar hayatımızın olduğu gibi kişiliklerimizin de kayıplarıdır.
Çevremizi anlamamızı sınırlandıran bir engel olur zamanla.
Ama olmayan şeyleri suçlamaz kimse, anlayamaz nedenin onlar olduğunu.
Geç kalmışlıklarının acısını başkasından çıkarmaya çalışır neticede…
Sonuç ortada…