12:55 - Sosyal Sorumluluk ödülü Akçansa’ya
00:36 - Başkan Balcıoğlu Halk TV’ye Konuştu
00:21 - “Sessizliğin bedeli hayattır”
00:24 - BAKIRKÖY KENT LOKANTASI AÇILDI
PKK’nın silah bırakmasıyla başlayan süreç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te Meclis’te yaptığı çağrı ile başladı.
Bugün gelinen noktaya kadar neler yaşandı?
Sürecin önemli aktörlerinden biri olan
HDK Eş Sözcüsü/ DEM Parti Erzurum Milletvekili, Meral Danış Beştaş yaşanan gelişmelerle ilgili Haberekspress Gazetesi Yazarı Neslihan Karayılan’ nın sorularını yanıtladı
Neslihan Karayılan
Çözüm süreci neydi? Ve ilk olarak,
2013 ile 2015 yılları arasında tam olarak ne yaşandı?
Meral Danış Beştaş
Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak 2012 yılında başlayan diyalog süreci “Dolmabahçe Mutabakatı” ile müzakere aşamasına kadar gelmiş, ancak aynı dönemde hazırlanan ve uygulamaya konulan “Çöktürme Planı”i ile süreç berhava edilmiş; ülke halkları 10 yıl kaybetmiştir.
Devlet ile PKK arasında, evvelinde de zaman zaman tek taraflı ateşkesler yoluyla barış girişimleri söz konusu olmuş, ancak mesele yeterince sahiplenilmediği için süreçler nihayete erememiştir.
Nitekim bu yaklaşım, yani bir sorunun çözümüne odaklanamama halinden çıkılmaması ile Oslo Süreci de akamete uğratılmış, tecrid başta olmak üzere hukuk dışı uygulamalar yaygınlık kazanmıştır. Örneğin 2009 yılı yerel seçimlerinde elde ettiğimiz seçim başarısı, KCK operasyonları ile gölgelenmek istenmiş; on bine yakın belediye başkanı, belediye meclis üyelerimiz, yöneticilerimiz, siyasetçiler ve hatta neredeyse Partimiz’e selam veren herkesin tutuklandığı bir süreç yaşanmıştı.
Yine cezaevinde bulunan hasta mahpusların durumu son derece vahim bir hal almış, hak ihlalleri noktasında level üstüne level atlandığı bir dönem hakim kılınmıştı ülkeye.
Tüm bunlar olurken, 2012 yılında cezaevlerinde kalan siyasi mahpuslar tarafından başlatılan ölüm oruçları ile o dönem Sayın Öcalan’a uygulanan hukuk dışı ve katı tecridin ortadan kaldırılması amaçlanmıştı. Ölüm oruçları toplumda ciddi bir karşılık bulmuş ve devlet/hükümet; diyalog ve müzakere zeminine yaklaşmıştır.
Nitekim devlet de PKK’nin bir neden değil, bir sonuç olduğunun idrakine vararak, meselenin salt güvenlikçi politikalar ile çözülemeyeceğini dile getirmeye başlamıştı. MGK toplantılarının gündemi de böylece güvenlikçi politikalar yerine siyasi ve yönetsel önlemler alınması yönündeki görüşlere evrilmişti. Böylelikle 2012 yılı aralık ayı itibariyle Sayın Öcalan Üzerindeki tecrid kaldırılarak devlet yetkililerinin görüşmeleri başlatılmış; kamuoyuna yansıtılan ilk resmi görüşmelerin de startı böylece verilmiştir. 2013 yılı ocak ayı itibariyle de o dönemki partimiz BDP heyetleri ile görüşmeler diyalog sürecini başka bir faza taşımıştır.
Tüm bu gelişmeler; 2013 Newrozu’nda, okunan Sayın Abdullah Öcalan’ın mektubu ile taçlanmış; manifesto niteliğindeki bu mektup ülke halkları tarafından umutla karşılanmıştır. Artık kimi kesimler tarafından klişeye dönüştürülen, ancak bizim nazarımızda meselenin nirengi noktalarından birisi olan “‘analar ağlamasın” mottosu ete kemiğe bürünmüş, kanın dökülmeyeceği, anaların gözlerinin nuru evlatlarının ölmeyeceği bir barış mevsimine girilmişti.
Sürecin akamete uğramaması için, Abdullah Öcalan, PKK gerillaların sınır dışına çıkması gerektiğini ifade etmiş, barış için önemli bir adımı da atmıştır. Ancak bu adımın akabinde yapılması gereken yasal düzenlemelerin hiçbirisi yapılmamış, ‘yol temizliği’ olarak önerilen demokratik adımların hiçbiri atılmamıştır. Dahası hasta mahpuslar için yaşamsal önlemler alınmamış, derde deva bir hukuki düzenleme yapılması gündem dahi olmamıştır.
Tüm bunlara rağmen, Sayın Öcalan’ın bu sorunun çözümü yönündeki samimi ve ısrarcı yaklaşımı sonucunda süreç 28 Şubat 2015’te imzalanan Dolmabahçe Mutabakatı’nın imzalanması noktasına kadar gelmiştir. Sayın Öcalan’ın da onayladığı mutabakat metni, Dolmabahçe Sarayı’nda tarafların katkılarıyla hazırlanmış; kamuoyu ile paylaşılmıştır. Mutabakat metninde yer alan 10 madde ile çizilen çerçeve; Türkiye’de demokratik siyasetin gelişmesi için bir umut, silahlı mücadelenin sona ermesi açısından da önemli bir gelişmeyi işaret etmekteydi.
Fakat bu mutabakatın ardından bir kaç ay sonra ülke seçim sath-ı mailine girmiş; cumhurbaşkanı için bu seçim bir beka meselesine dönüşmüştür. Ki o dönem partimizin temsiliyeti için oldukça önemli olan %10 seçim barajı kaldırılmadığı için, partimiz baraj altında kalma riski ile o seçimlere girmiştir. Partimizin seçimlere bağımsız adaylar yerine ‘parti’ olarak girmesi, iktidar çevrelerince ‘kaos’ olarak tanımlanmış, Partimiz uğradığı sayısız saldırı haricinde, IŞİD tehlikesinin da muhatabı olmuş, seçimlere 2 gün kala Amed Mitingi’nde patlayan bombalar gerçekten büyük bir tehdit altında olduğumuzu da göstermiştir.
Tüm bu zorluklara rağmen %13.1’lik bir başarı elde eden Partimiz, 80 milletvekili ile temsil hakkı kazanmıştır. Bu sonuç kuşkusuz demokrasinin en önemli yansıması idi. Fakat bunu bir seçim rövanşına çeviren irade; ülkeyi üstelik Suruç ve Ankara katliamları gibi büyük hadiselerin gölgesinde yeni bir seçime sürüklemiş, anayasa askıya alınmış ve yılları bulan demokrasi dışı bir süreç hepimizden önemli ölçüde bir şeyleri alıp götürmüştür. Geriye dönüp bakıldığında ülke son derece vahim badireler atlatmış, sonucunda ekonomik buhran başta olmak üzere çoklu krizler yaşanmıştır.
Neslihan Karayılan
Peki bugüne geldiğimizde.
Barış Süreci, Terörsüz Türkiye Süreci, Barış ve Demokratik Toplum Süreci, 2. Çözüm Süreci olarak adlandırılan ve 2024 yılının Ekim ayında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlatılan PKK’nin silah bırakması hedefiyle devam eden süreç nasıl başladı ve gelinen süreçte neler yaşandı?
Meral Danış Beştaş
Bildiğiniz üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Ekim 2024’te yapılan açılışında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan ve milletvekilleriyle tokalaştı; gazeteciler tarafından kendisine bu tokalaşmasının sorulmasına karşılık ise Bahçeli, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” yanıtını verdi. Şüphesiz bu başlangıç anlamlı ve de önemli idi. Nitekim ilerleyen ve hızla evrilen bu süreçte bunun nüvelerini de görmüş olduk, tanıklık ettik. Sayın Bahçeli, bu temennisinin akabinde 3 Ekim günü de sayın cumhurbaşkanı ile uzun bir görüşme gerçekleştirmiş; ilerleyen grup konuşmalarında da barışa dair vurgularda bulunmuştur.
28 Aralık 2024’te, Adalet Bakanlığı İmralı heyetinin İmralı Adası’na girişlerine cevaz vermiş; böylece heyet üyeleri Van Milletvekilimiz Pervin Buldan ile İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekilimiz merhum Sırrı Süreyya Önder İmralı’ya gitmiştir. Akabinde Abdullah Öcalan’ın sürece dair görüşleri kamuoyuna duyurulmuş, yapılan bu görüşmeler 27 Şubat’ta yapılan “Asrın Açıklaması”na evrilmiştir.
İmralı heyetimiz tarafından ki bu kez geniş bir katılımla, 27 Şubat 2025’te Sayın Öcalan’la görüşülmüş, bu görüşmenin ardından da onun “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” şeklindeki tarihi çağrısı okunmuştur. 9 Mayıs 2025’te PKK; 5-7 Mayıs tarihleri arasında 12 inci Kongresini toplandığını ve fesih kararını aldığını duyurmuştur. Bu son derece önemli adımın akabindeyse “Barış ve Demokratik Toplum Grubu”, Süleymaniye kentine bağlı Sûrdaş kasabası sınırındaki Casene Mağarası’nda görkemli bir silah bırakma ve silahları imha töreni gerçekleştirmiştir. Törende “Öcalan’ın ‘Silahın değil, siyasetin gücüne inanıyorum’ ilkesine katılıyor, gereğini yerine getirmekten büyük onur duyuyoruz” açıklamasında bulunmuşlardır. Bu gelişmenin ülke halkları açısından yarattığı umut ve barış iradesinin ete kemiğe büründüğü bu anın etkisi hala heyecan uyandırmaktadır.
Neslihan Karayılan
Çözüm Süreci toplumsal beklentilere ve sorunun tarafı pozisyonundaki aktörlerin beklentilerine ne derece uygun?
Meral Danış Beştaş
Şu ana kadar yaşanan gelişmeler ile Abdullah Öcalan’ın attığı tarihi adımlar ve sunduğu perspektif, ülkeyi barışa hep bir adım daha yaklaştırmaktadır. Salt silahların bırakılması dahi halkların toplumsal beklentileri ölçeğinde bir barış iklimi yarattığı için son derece önemlidir. Sürecin en önemli aktörü olan Sayın Öcalan, insanı esas alan perspektifi ile çığır açıcı bir yol ve yöntem izlemektedir. Bu adımların devlet nazarında karşılık bulması, gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu yöntemin bir yansıması olarak TBMM’de 51 üye ile temsil edilecek olan bir komisyonun teşkilini önemli buluyoruz. Komisyonun yürüteceği çalışmaların akabinde de parlamentonun açılması ile yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi süreci başka bir aşamaya taşınacaktır. Bu aşamanın ise, Kürt sorununu çözmenin yanı sıra, ülkedeki demokratikleşmeye önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum.
Neslihan Karayılan
Parlamento komisyonu, Kürt sorununu salt güvenlik sorunu olarak mı ele alacak, yoksa sosyo-politik ve kültürel bir çerçeveyle mi değerlendirecek?
Meral Danış Beştaş
100 yılı aşkın bir süredir var olan sorunun, güvenlikçi yaklaşımlar ile çözülemeyeceği, bir önceki çözüm süreci dahil olmak üzere tüm süreçlerle ıspatlanmıştır.
Bu itibarla, ancak meselenin tüm çeperlerine girilmesi ile kalıcı bir barış mümkün olacaktır. Zira, dil haklarından, sosyo-ekonomik eşitsizliğe değin çözülmeyi bekleyen o kadar çok sorun alanı var ki! Kaldı ki dünya örneklerine bakıldığında da görülecektir ki, ilkin eşitsizlik meselesi ele alınarak; eşitliğin sağlanacağı çalışmaların yürütülmesi ile süreçler nihayete erdirilmiştir. Şunun da özellikle altını çizmek isterim ki, PKK bir neden değil, sonuçtur! Yüz yılı aşkın bir süredir hâkim kılınan ayrımcılık, Kürtler’in maruz kaldığı baskılar, katliamlar, zorla yerinden edilmeler, köy yakmalar, faili meçhuller, kayıplar yani kısacası bir varlığın, bir varoluşun yok sayılmasıdır sorun olan ve bu sorunları Kürtler yaratmamıştır; Kürtler sorunların birincil muhatabı olmuştur. İşte mesele, bu sorun alanlarının ortadan kaldırılması meselesidir.
Neslihan Karayılan
Komisyonun çalışmalarına siyasi partilerin yaklaşımı nasıl? Hangi partiler destek verdi, hangileri karşı çıktı ve neden?
Meral Danış Beştaş
Kamuoyunca da bilindiği üzere TBMM’de grubu bulunan bir parti haricinde herkes üye bildirimi yaptı ve meseleyi sahiplendi. Böylesi devasa bir sorunun çözümü ve ötesinde topluma bir barış armağan etme noktasında çoğunluğun hemfikir olduğu, elini taşın altına koyma ferasetini gösterdiğini söylemek mümkün.
Neslihan Karayılan
Hazırlanacak Komisyon raporu sizce kalıcı bir politika üretimine dönüşebilecek mi?
Meral Danış Beştaş
Şüphesiz bizler Komisyon çalışmalarının ve nihayetinde deklare edilecek olan raporun çözüme dair önemli adım ve aşamaları beraberinde getireceğini düşünüyorum. Nitekim bu komisyonun çıktıları, parlamentoda kerteriz olarak alınacak ve yapılacak olan yasal düzenlemeler, kurulması gereken başkaca komisyonlar gibi mekanizmalar, barış sürecine dair bir yol haritası sunacaktır. Sorunuza yanıt verecek olursam, evet kalıcı politikaların üretilmesi, bu komisyonun çalışmalarına bağlıdır.
Neslihan Karayılan
Meclis Komisyonu’nun önereceği politikalar, kamuoyunda nasıl karşılanacak sizce? Bu önerilerin sahaya yansıma düzeyine nasıl okuyorsunuz?
Meral Danış Beştaş
Şu anda komisyon henüz teşkil edildiği için hangi açıklamaları yapacak, hangi kararlar alınacak bilemiyoruz. Ancak şunu söyleyebilirim, bu komisyon ülkeyi bambaşka bir evrene, yani barış ortamına taşıyacak bir çalışma yürütmek üzere işlemelidir. Kuruluş amacı barış olan bir komisyonun gerçekleştireceği çalışmalar, deklare edeceği açıklamalar ve atacağı adımların halklar nezdinde olumsuz karşılanması, hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Annelerin ağlamayacağı, yüreklerin titremeyeceği bir iklimin yaratılması, bir bebeğin kursağından geçecek olan lokmanın kuruşuna harcanmayacak olması gibi en temel yaşamsal meselelere kim karşı çıkabilir! Elbette ve ne yazık ki sürece karşı çıkan sesler duyuyoruz. Fakat kişisel çıkarlardan azade bakıldığında, meselenin özüne inildiğinde, her şey son derece nettir! Ülkede insanlar evlatlarının ölmesini istemiyor, gelecek kaygısı gütmeden yaşamak istiyor, çocuklar çocukluklarını, gençler geleceğini, emekliler huzurlarını istiyor; ötesi var mı? Bu nedenle komisyonun dayanışmayı örecek olan bir perspektiften gitmesi, sahada olumlu karşılık bulacaktır.
Neslihan Karayılan
Demokratik Türkiye’ de yeni anayasa sürecinde hangi madde ve koşullar sizin önerileriniz içerisindedir?
Meral Danış Beştaş
Demokratik bir Türkiye’den söz edeceksek eğer, tüm toplumu kucaklayacak olan toplumsal sözleşme hazırlanmadan evvel dikenli yolların arındırılması gerekmektedir. Mesela, AİHM ve AYM kararlarının uygulanması, yargı erki üzerindeki siyasi baskının kaldırılması, antidemokratik hukuki düzenlemelerin egale edilmesi, siyasi mahpusların tahliye edilmesi, kayyım düzenlemesinin lağvedilmesi elzemdir. Aksi halde antidemokratik bir sistemin gölgesinde hazırlanacak olan anayasanın da demokratik ve kucaklayıcı olmasını beklemek safdillik olur. Bu nedenle öncelikle ve ivedi olarak hukuk uygulanmalı, yol temizliği çalışmaları hızla hayata geçirilmelidir.
Neslihan Karayılan
Cezaevinden çıkacak siyasetçilerin siyasi yasaklı çıkması halinde, tavrınız ve tepkiniz ne olur? Bu durumun olması durumunda demokratik Türkiye süreci zedelenir mi?
Meral Danış Beştaş
Cezaevinde bulunan arkadaşlarımızın tek bir karıncayı dahi incitmediği, suçsuz oldukları, sadece siyasi sakilerle cezaevinde oldukları tüm kamuoyunun malumu. Üstelik onların siyasi saiklerle cezaevinde oldukları AİHM ve Yüksek Daire nezdinde hukuki olarak da tescil edilmiştir. Yani, sadece mevcut hukukun uygulanması halinde tek bir arkadaşımızın dahi cezaevinde olmayacağını herkes biliyor. Az evvel de ifade ettiğim üzere bunlar yol temizliği çalışmalarının bir parçasıdır ve hukuk uygulandığında zaten cezaevinde olmayacak ve siyaset yapabileceklerdir. Kaldı ki cezaevinde olmalarına neden olan ve çoktan çökmüş bulunan Kobani Davası ile verilen cezalar da kesinleşmiş değildir. Yargı kendini siyasi baskı altında hissetmediği vakit, beklenilen demokratik koşullar da kendiliğinden oluşacaktır.
Neslihan Karayılan
Dem Parti olarak Demokratik Türkiye sürecinde parti yapılanması da bu minvalde değişecek mi? Değişirse bu değişiklikler neler olur?
Meral Danış Beştaş
Barış ve demokratik toplum sürecinde temel hedef demokratik toplumu inşa etmek ve barışı kalıcılaştırmak. Bu nedenle değişim tabii ki kaçınılmaz birçok alan açısından. Ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda Dem Parti’de yetkili kurullarında, yapacağı kongresinde değişim yönünde kararlar alabilir. Bunun önünde bir engel olmadığı gibi değişim ve dönüşüm geliştirir.
Neslihan Karayılan
Yeni süreçte Abdullah Öcalan demokratik siyaseti esas aldığına göre, demokratik siyasetin temsilcisi olarak, Dem Parti’ de nasıl bir rol üstlenecek, Parti nin yeniden yapılanmasında etkisi ne olacak ve bütün bunların sosyalist bileşenler açısından yaratacağı etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Meral Danış Beştaş
Sayın Öcalan’ın önerileri ve değerlendirmeleri önemlidir. Kendisi barış ve demokratik toplum sürecinin yaşama geçirilmesinde ana muhatap konumundadır. Sürecin sağlıklı yürümesi açısından kendisinin çağrılarına verilen yanıtlar ve taleplerinin yerine getirilmesi herkesin malumudur. Nitekim PKK kongresini yaparak çalışmalarını sonlandırdığını ve 11 Temmuz’da silahların imha edilmesi iradesini ilan etti. Demokratik siyaset alanına dair yapacağı öneri ve değerlendirmelerin de parti kurullarında tartışılması, değerlendirilmesi ve etkisinin olması olağandır.
Neslihan Karayılan
Haberekspress Gazetesi Yazarı – Sosyolog
Teşekkür ediyorum..