12:55 - Sosyal Sorumluluk ödülü Akçansa’ya
00:36 - Başkan Balcıoğlu Halk TV’ye Konuştu
00:21 - “Sessizliğin bedeli hayattır”
00:24 - BAKIRKÖY KENT LOKANTASI AÇILDI
GAZZE
Trump göreve başladığından bu yana pek
şımartmadı Netanyahu’yu.
İleri gittiğini vurguladı her fırsatta.
Durması gerektiğini söyledi.
Son günlerde diğer dünya liderleri de benzer
bir tutum içerisinde.
Bizim yıllardır söylediklerimiz ilk defa uluslar
arası kamuoyunda bir yankı bulmaya başladı.
Derken iki İsrailli diplomatın öldürülmesiyle her
şey bir anda değişti.
Suçlu İsrail, Mağdur İsrail oluverdi!
Bu bir tesadüf olabilir mi?
KAN PARASI
Katil oğlunu Amerika’ya kaçıran anne bu kez de
oğlunu kan parasıyla kurtarmaya çalışıyor.
En azından cezasını hafifletmeye…
İşin içinde bir cinayet olduğu için şikayetin
çekilmesi bir anlam ifade etmiyor aslında.
Kamu davası devam edecek.
Hukuken böyle bir tazminatın ödenmesinde bir
mahsur da yok.
Eşinin ve çocuğunun geleceğinin en azından
maddi olarak güvence altına alınması mümkün.
Elbette asıl kaybın yerini tutmayacak ama
sonuçta hem cinayet hem de kaçış için bir ceza
alacak.
Ama yine de zorumuza gidiyor.
Şımarıklığı, bencilliği sindiremiyoruz aslında.
Parayla her şeyi halledebileceğini düşünen
insanlara tahammül edemiyoruz.
Sonuç öyle olmayacaksa da olma ihtimali bile
çileden çıkarmaya yetiyor.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Terörsüz Türkiye sloganına sevinmemek elde
değil.
Şehit anneleri bile başka şehitler olmayacaksa
neden olmasın diyor.
Kime yaradığından ziyade ülkemiz için
kazanımlarını düşünmek istiyor insan.
Şartsız ve koşulsuz olmasının çok da inandırıcı
olmadığını birçok kişi gibi biz de daha önce dile
getirmiştik.
Bu şartların açıklanması gerektiğini söylemiştik.
Silahlar bırakıldığında devlet üzerine düşeni
yapacak algısı oluşturuluyor sadece…
Tek bedel demokratikleşmeyse ne ala!
Bu ülkemiz için büyük bir kazanım olur.
Ancak silah bırakmanın açıklandığı gün Lozan
da kurulan Kürt bilirliğinden, çeşitli ülkelerde
konuşulan müzakere sürecinden ülkemizde pek
bahsedilmiyor.
Bazı şeylerin açıklanması için doğru zamanın
beklendiği ortada!
Ama neler yapılacak ve doğru zaman ne zaman
acaba!
Bu konuda ilk işaret Tunceli’den geldi.
TUNCELİ VALİSİ
Terörsüz Türkiye’nin ilk bedelini Tunceli Valisi
ödedi.
PKK’lı yöneticilerin anılmasına izin vermediği
ancak Ankara’dan gelen telefon üzerine izin vermek
zorunda kaldığı iddiaları istifası sonrası daha da
güçlendi.
DEM parti aranarak gösteri yapanların sınır
aşmamaları konusunda uyarıldıkları da dile getiriliyor.
Sayın Valinin 19 Mayıs törenleri sırasında
döktüğü gözyaşları da olanları sindiremediğini
gösteriyor.
Ama gerçekten istifa mı etti yoksa görevden mi
alındı henüz net değilmiş.
Aslında bir önemi de yok!
Sonuçta zamanı geldiğinde nelerin feda
edildiğini göreceğiz.
Müzakere sürecinde düşündüğümüzden fazlası
da feda edilebilir tabi!
İnşallah elde ettiklerimiz feda ettiklerimize
değer!
İMAMOĞLU ve ÖZDAĞ
Çok hareketli bir gündem olduğundan dolayı bu
günlerde çok da söz edilmiyor kendilerinden.
Ama ikisi de hala tutuklu.
İmamoğlu olayının, daha çok şirketi ve belediye
üzerinden rüşvet ve mali konularla ilişkilendirilerek,
siyasi olduğu inkar ediliyor.
Ancak Özdağ’ın tutukluluğu ile ilgili böyle bir
savunma da söz konusu değil.
Siyasi olduğu inkar edilemez şekilde aşikar.
İmamoğlu ile ilgili her iki tarafta tartışmaya
kapalı!
Biri kesinlikle suçlu olduğuna diğeri ise
kesinlikle suçsuz olduğuna inanmış durumda.
Bu işi yine siyasileştiriyor kaçınılmaz olarak.
Olan yine ülkemize oluyor.
KAÇAN SERMAYE
Siyasi davalardan daha fazla zarar gördüğümüz
başka hukuki durumlar da var tabi!
Sayın bakanımız Mehmet ŞİMŞEK ülkemize
yabancı sermaye çekmek için didinip duruyor.
E zorlanıyor tabi!
Kendi sermayemizi ülkemizde tutmakta
zorlanıyoruz sonuçta.
Birçok yerli firma yeni yatırımlarını başka
ülkelere yapıyor.
Sebepleri sorulduğunda mırın kırın etseler de
gayet açık aslında:
Kendilerini hukuki olarak güvende
hissetmemeleri…
Siyasi sebeplerle bütün varlıklarına el
koyulabilme olasılığı…
Yabancı sermaye de aynı sebepten çekindiğini
açıkça belirtiyor.
Bunun ülkemize maliyetini düşünebiliyor
musunuz?
PESTİSİT
Pek gündem olamasa da tarım ilaçları
kullanımında lider ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.
Kontrolsüz bir şekilde istediğimiz gibi
kullanabiliyoruz.
Tabi ürettiklerimizi ihraç etmeyeceksek!
İhraç için üretilenler sınırın üstünde kullanılınca
geri döndüğü için daha dikkatli üretiliyor.
Dönenleri de yurt içi piyasalarda biz tüketiyoruz
tabi ki!
Ama uzmanlara sorarsanız onlar bile yurt içine
üretilenlerden çok daha sağlıklı.
Zira biz onların kat kat fazlasını yiyormuşuz!
Ve yıllardır bunun engellenmesi için feryat
figan edenler var.
Ama sonuç değişmiyor.
Sonunda Sayın Cumhurbaşkanı 4. Tarım
Şurasında pestisitle mücadele edilmesi gerektiğini
vurgulamış.
Artık Tarım Bakanlığı durumu görmezden
gelemez herhalde!
EĞİTİM
Diğer gündem olamayan konumuz ise eğitim…
Her gelenin istediği gibi at oynattığı, ben
yaptım oldu mantığıyla hareket ettiği bir alan.
Çünkü bireysel olarak eğitimin öneminden dem
vursak da ekonomik kaygılarımızın önüne geçemiyor.
Aslında yukarıda saydığımız her sorunun temel
sebebi olduğu akılımıza gelse de işimize gelmiyor.