Klinik Psikolog Murat Abaoğlu, 2025 yılının son günlerinde yaptığı değerlendirmede, modern yaşamın hızının bireyler üzerinde ciddi ruhsal baskılar oluşturduğunu belirterek, son yıllarda sıkça gündeme gelen tükenmişlik sendromu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Tükenmişlik Sendromu Sadece Yorgunluk Değil

Teknoloji çağında insanın sürekli üretmeye ve performans göstermeye zorlandığını ifade eden Abaoğlu, bitmeyen iş yükü, ekonomik kaygılar ve görünmez sorumlulukların bireyi içten içe tükettiğini söyledi. “Günün sonunda beden yorgun olabilir, ancak tükenmişlik uyku ile geçmez” dedi.

“Ruhun Gönderdiği Sessiz Alarmı Duyun”

Tükenmişliğin esas tehlikesinin kişinin kendi iç sesini kaybetmesi olduğunu vurgulayan Abaoğlu, bu durumu “ruhun alarmı” olarak tanımladı. Terapi süreçlerinde en sık karşılaşılan tablonun, uyandığında bile geçmeyen yorgunluk olduğuna dikkat çekti.

İş Hayatındaki Performans Baskısı Tükenmişliği Artırıyor

Abaoğlu, danışanlarının büyük bir bölümünün iş yaşamında sürekli “yetişme” baskısı altında olduğunu ifade etti. Özellikle genç bireylerde zihinsel yorgunluğun ön plana çıktığını belirten Abaoğlu, bir danışanının sözlerini şöyle aktardı:
“Bedenim uyuyor ama zihnim hiç susmuyor.”

Tükenmişlik Bireysel Değil, Toplumsal Bir Sorun

Tükenmişliğin yalnızca bireyin değil, toplumun ruh halinin de bir yansıması olduğunu belirten Abaoğlu; spor, sanat ve iş dünyasındaki yoğun rekabetin insanı sürekli bir yarışın içine sürüklediğini söyledi. “Ruh yarış değil, yolculuk ister” ifadelerini kullandı.

Tükenmişlik Sendromuyla Başa Çıkmak İçin Ne Yapılmalı?

Klinik Psikolog Murat Abaoğlu, tükenmişliği bastırmak yerine anlamanın önemine dikkat çekerek şu soruların bireyler için yol gösterici olduğunu belirtti:

• Ne zamandır kendi ihtiyaçlarımı ihmal ediyorum?
• Hangi duygularımı sürekli bastırıyorum?
• Hayatımda hangi değerleri geri plana attım?

“Tükenmişlik Yeni Bir Başlangıcın Habercisi Olabilir”

Toplumda her üç kişiden birinin tükenmişlik belirtileri yaşadığını söyleyen Abaoğlu, bu durumun bir hastalık olarak değil, değişim ihtiyacının güçlü bir sinyali olarak görülmesi gerektiğini ifade etti.

Abaoğlu, “Tükenmişlik bir son değil; durmak, düşünmek ve yeniden başlamak için bir davettir” diyerek, farkındalık ve öz şefkatle bu sürecin sağlıklı bir dönüşüme çevrilebileceğini vurguladı.

Abaoğlu, “Yeni bir yıla girerken, hepimizin biraz durmaya, kendini duymaya ve ruhunun sesine kulak vermeye ihtiyacı var. 2026’nın; farkındalığın arttığı, ruhsal yüklerin hafiflediği, insanın kendine ve birbirine daha şefkatli davrandığı bir yıl olmasını diliyorum. Yeni yılın sağlık, huzur ve içsel denge getirmesi temennisiyle, tüm okuyucuların yeni yılını içtenlikle kutluyorum.”