Yıllar önce izlediğim bir filmdi sadece…

Ferhan Şensoy’un kurmuş olduğu tiyatro topluluğunun oynadığı bir oyundan uyarlanmış trajikomik bir film…

“Yok artık, bu kadarı da olmaz!” dedirten türden…

Hapse düşmek kadar ileri boyutta olmasa da benzer bir durum geldi başıma…

Hem ilk de değil!

Kızgınlıkla ne yapacağımı bilemeden sağa sola koşturmaya ve çözmeye çalışırken bir de ne göreyim?

Tek benim başıma gelmemiş, birçok insan yaşıyormuş benzer olayları.

Aynı gün içerisinde üç kişiyle karşılaştım aynı sorunu yaşayan.

Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim!

Kısaca anlatmaya çalışayım:

Bir akşam evde ailenizle otururken aracınızın muayene zamanı geldiğini düşünerek bilgisayarı açıp muayene randevusu alıyorsunuz.

Araç muayenesi yaptıranlar bilir; eğer plakaya yazılmış bir ceza varsa muayene yaptıramazsınız.

Onun için gitmeden önce ceza, vergi borcu vesaire olup olmadığını kontrol etmelisiniz.

Tebliğ edilmiş mi, edilmemiş mi diye itiraz edemezsinin.

Emniyet müdürlüğü kapısına asarak ilan edip onu da tebliğ kabul ediyor çünkü!

Hatta ödemiş olduğunuz vergi ya da cezalar sisteme işlenmiş mi onu da kontrol etmenizi öneririm.

Zira birkaç yıl önce ödemiş olduğum bir ceza ödenmemiş göründüğü için muayene randevum işe yaramadı ve geç muayene cezası ödemek zorunda kaldım.

Bunun sorumlusunun kim olduğunu sorduğunuzda ise, kusura bakmayın hata olmuş, idare ediverin cevabı alırsınız. Yani “Pardon!”

İkinci tecrübeyle de garanti edebilirim.

Neyse devam edelim:

Vergi borcu, ceza falan var mı diye kontrol ederken bir de ne görüyorsunuz:

Daha önce hiç bulunmadığınız bir ilde kesilmiş trafik cezası…

Hemen o ilin trafik denetleme müdürlüğünü arayarak etmeyin tutmayın, açın bir kontrol edin benim aracım o ile hiç gelmedi, yakın illerden bile geçmedi deseniz de nafile…

Yapabileceğimiz bir şey yok, ispatlamalısınız cevabıyla karşılaşıyorsunuz. Lafı uzatırsanız telefon yüzünüze kapanıyor.

Tekrar arayıp bu sizin hatanız, yazan kişiyi bulursanız o düzeltebilir deseniz de sonuç yok!

İlinizdeki ilgili birime gittiğinizde yapabilecek bir şeyleri olmadığını, sorunu cezayı yazan ilin düzeltebileceğini öğreniyorsunuz.

Bana ispatlamam söylendi, aracımın o gün bu ilde olduğunu ispatlayacak bir MOBESSE görüntüsü verseniz ben yollasam falan diyorsunuz ama boşuna herkesin işi başından aşkın sizi dinleyen yok.

Cezayı yazan ile başvurmalısınız dışında bir cevap yok.

Lafı uzatınca da sulh ceza mahkemesine gidip itiraz edin diye kapıya yönlendiriliyorsunuz.

Sorunu CİMER’e yazıyorsunuz ama bekleyerek olmayacak, tutuyorsunuz adliyenin yolunu…

Asliyeydi, sulhtu, cezaydı, hukuktu derken sulh ceza mahkemelerinden birinin kapısına ulaşıyorsunuz ama bu işlere nöbetçi mahkemeler bakıyormuş.

Hangisinin nöbetçi olduğunu öğrenerek kapısına dayanıyorsunuz.

Hemen ilgileniyorlar sağ olsunlar. Dilekçenizi, ceza makbuzunu ve kimlik fotokopisini alarak işlemi başlatıyorlar.

Tamam diyorlar siz gidin, işlemlerinizi başlattık.

Ne zaman sonuçlanır diye sorunca birkaç ay cevabını alıyorsunuz.

Bir haftaya araç muayenem var, o zaman yetişmezse muayene yaptıramam deyince sonuçlanınca yaptırırsınız diyorlar.

Sonra da o cezalı oluyor falan demeye çalışsanız da yapacağımız bir şey yok cevabını alıyorsunuz.

Başka çare yok, ya trafik cezası ödenecek ya da muayene cezası birinden birini seçeceksiniz.

Sonucun ne zaman çıkacağı meçhul!

O zaman cezayı ödemek daha mantıklı gibi.

Peki ödeyince, durum düzeltildiğinde geri alabilir miyim diye soruyorsunuz.

Tabi ki diyor sakinleştirici tonuyla içinizi rahatlatan ses. Mahkeme sonuçlanınca kararla birlikte dilekçeyle vergi dairesine başvurduğunuzda bir süre sonra başvurunuz değerlendirilerek paranız ödenir.

O da ayrı bir mesai istiyor yani!

Bütün bunlar ne için oluyor?

Adamın biri işini düzgün yapmadığı için!

Emin olmadığı plakalara ceza yazmaktan imtina etmeden rahatça içinden geldiği gibi davrandığı için…

Ehil olmayan insanlar yaptıkları hataların bedelini ödemediği için…

O adamı bulalım bir daha böyle yapmasın falan deyince, insanlık hali işte siz hata yapmıyor musunuz cevabıyla karşılaşıyorsunuz.

Kimin yaptığıyla ilgili en ufak bir ipucu yok!

Sorumlu yoksa sorun da yok anlayışıyla örtbas edilen ne sorunlar olduğunu düşünün artık…