LGS, YGS sınavları geride kaldı.

Sonuçlar açıklandı, lise yerleştirmeleri yapıldı, YGS tercihleri yapılıyor.

Sınav ortalamaları açıklandı ama kimse umursuyor mu?

Öğrenciler ve veliler elbette kendi derdinde.

İyi bir tercihle puanının el verdiği en iyi okulu araştırıyor.

Bu süreçte genel ortalamayla ilgilenip değerlendirmeler yapmaları beklenemez.

Çocuğu olmayan ya da sınava girmeyen insanların bu konuyla zaten ilgisi yok.

Belki bazı öğretmen ve eğitimle ilgili birkaç kişi ilgileniyor.

Bakanlığın ise ne düşündüğü ya da ne yaptığını tam olarak anlamak mümkün değil.

Tercih maratonu da başlayınca konunun hiçbir önemi kalmıyor zaten!

Ancak geleceğimiz adına doğru analiz yapılarak çözüm yolları üretilmesi gerekiyor.

Mesela LGS ortalamalarına bakıldığında: Türkçe’de 20’de 10; TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük’te 10’da 5.05; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nde 10’da 6.39, Yabancı Dil’de 10’da 3.53, Matematik’te 20’de 4.98, Fen Bilimleri’nde ise 20’de 10.21! gibi bir durum söz konusu.

Yani ortaokuldan mezun olan öğrencilerimiz, en temel derslerin kazanımlarından olan ana dilinin temel anlama ve anlatım değerlerinin yarısına;  problem çözme ve analiz gerektiren yeteneklerin de dörtte üçüne hakim değil.

Yani zihnimizin çalışma sistemini geliştiren Türkçe ve matematik derslerinden istenilen verim alınamıyor.

Buna bağlı olarak da fen ve sosyal grupların düşük olması da kaçınılmaz tabi ki!

Üniversite sınavlarında da durum farklı görünmüyor.

TYT Ortalamaları: Türkçe 40’ta 14,6; Matematik 40’ ta 5.6; Sosyal 20’de 4.6; Fen 20’de 2.2.

AYT ortalamaları: Matematik 40’ta 4.7; Fizik 14’te 1; Kimya 13’te 0.9; Biyoloji 13’te 1.2; Edebiyat 24’te 4.9.

TYT ortalamalarına bakıldığında: anlama anlatım yeteneğinin yarıdan da aşağı indiği, problem çözme ve analiz yeteneğinin de neredeyse sekizde bire düştüğü görülüyor.

Öğrenciler liseye gitmese daha iyi mi sanki!

Durum gerçekten içler acısı!

Birazcık çalışan bir öğrencinin Türkiye ortalamalarının üzerine çıkması o kadar kolay ki!

Sorun ise ezberci eğitimin sürdürülmesinde inat edilmesi.

Kazanıma dönüşmeyen, yaşam için değil sınav için öğretilen bilgiler…

İşin en kötü tarafı bunun marifet olarak algılanması.

Öğretmenlerimizin dahi sadece sınava odaklanarak çalışması…

Ama bu marifet değil, acizliktir!

Sürekli değişen ama başarısız görülen sistemler değiştirilirken hep söylüyoruz:

Uygulanmamış olan bir şeyin başarısız olduğuna nasıl karar verilir?

Büyük çoğunluğu sınav odaklı çalışan öğretmen ve öğrencilerin en mükemmel yeniliklere dahi itibar etmediği ortada…

Resmiyette yürüyen işle fiiliyatta yürüyen iş birbirinden farklı.

Öncelikle bu durumu ortadan kaldırmadan bir şey değişmeyeceği de açık!

Okulların açılıp açılmayacağının bile tartışmalı olduğu şu günlerde bunları zaten kafaya takan yok gibi!

Neyse…

Dur bakalım ne olacak desek, o da belli!

Daha önce defalarca yaşadık benzerlerini.