Epilepsi ve Yaşam Platformu Kurucusu ve Başkanı Ebru Öztürk, Dünya Engelliler Günü münasebetiyle bir açıklama yaptı.
Ebru Öztürk’ün açıklamasının tam metni:
364 gün unutulup, senede bir kere hatırlanan: canı yanan ve empati yeteneği olan kişilerin hissettiği özel gün olan; Engelliler Günü’nde bizi anlayan, anlamayan herkese selamlar ve sevgiler göndererek, engellilerin sorunlarına dokunmak istiyoruz…
Hiç kimse istemez ki; engelli doğsun, yaşamında bir engel yaratacak durumla karşılaşsın… Her ebeveyn, sağlıklı, aktif, başarılı olan bir çocuğu olacak diye düşünerek; dünyaya bir bebek getirir ama ne yazık ki; herkes sağlıklı doğmuyor… Bazı çocuklar, ateşlenme, kaza durumları, kronik rahatsızlık gibi durumlarla, bir engelle karşılaşıp; hayatı boyunca, o engelle nasıl yaşayacağını öğrenerek; hayatını idame ettirir. Bazıları tamamen bakıma muhtaç olup; kendi hayatını ebeveyninin desteği ile idame ettirirken, diğer grup olan erişkinler ise, kazalar, yaşlanmanın etkisi ile oluşan rahatsızlıkla, kullandıkları ilaçların yan etkileriyle, olumsuz çalışma şartlarıyla, geçirdiği rahatsızlığın verdiği etkiyle oluşan engellerle, hayat kalitemizde düşüşler oluyor. Hiç bir aile yoktur ki; her hangi bir rahatsızlık, engel gibi sorunlarla karşılaşmasın! Burada nirengi noktası; karşılaştığın engel mi; sen mi güçlüsün!
Herkese göre, kendi yaşadığı sorun, en büyük sorundur. Bazen durumu bizden çok daha kötü olanları görürüz ve halimize şükrederiz ama bu birkaç dakika sürer ve tekrar sübjektif değerlendirmeye devam ederek; kendi sorunlarımızla baş başa kalırız… Hatta bazılarımız, bir gün iyileşir ve daha önce yaşadığı sorunu bile unutup; aynı sorunu yaşayan kişilerin hislerine bile ortak olamayabilir! İlk önce tarafsız ve empati ile yaklaşmayı öğrenmek lazım. Bence, okullarda sosyopsikoloji konusunu ele alan bir ders olmalı! Bireysel düşünceden, toplumsal düşünceye bir basamak atlamış olur. Kişilerin birbirini daha iyi anladığı, daha iyi hissettiği anda, mutluluk, sevgi olur. Mutluluk ve sevginin olduğu yerde ise, müreffeh yaşam olur. Buradan Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a sesleniyor ve dersin işlenmesi konuda hassasiyet göstermesini rica ediyorum.
Engellilerin bazıları kendi imkȃnları ile dışarı çıkamayan, bazıları zor da olsa kendi imkȃnları ile dışarı çıkabilen, bazıları ise, engeli ile her işi yapabilen kişilerdir. Aslında %50 engellimiz, %50 bizim azmimiz bu işi yapmamıza veya yapmamamıza neden olur. Yürüme engelli masa başı işiler, görme engelli avukat, santral gibi işleri, işitme engelli çok sesli yerlerdeki işleri, enfeksiyon hastaları kimyasal ortam olmayan işleri, epilepsililer yeraltı, uçurum gibi uç nokta olmayan yerleri tercih ederek çalışabildikleri gibi, çok farklı sosyal çalışmalara katılabilirler…
Stephen Hawkings, Ayşe Işık, Sümeyya Boyacı, Ebru Öztürk
İngiliz Fizikçi Stephen Hawking’in beyni ve sağ kolu hariç, hiçbir uzvu çalışmıyordu ama dünyada ses getirmiş bir fizikçi idi. Engel derecesi olmasına karşın, paralimpik sporlarda, sanatta başarılı olan ne çok kişi var! Kolları olmayan, sadece ayaklarını kullanan ve harika resim çizen Ayşe Işık 5 yaşında kollarını kaybetti ama engel tanımadı. İki kolu olmayan ve kalça kemiği çıkık Sümeyya Boyacı, Brezilya Dünya Şampiyonasında, dünya şampiyonu oldu. Hatta kendimden örnek vereyim… Epilepsiden dolayı nöbeti pik noktada yaşayan, 3,5 yıl evden dışarı tek başına dışarı çıkmayan ve günde 11 büyük nöbete kadar çıkıp; 3 hafta yatalak olmayı tattıktan sonra, 19 yıl önce epilepsi derneğini kurup, tek hasta için STK olarak, çok epilepsiliye yardımcı olan kişiyim… Nöroloğun dediğine göre, tonik kronik nöbetleri bu kadar sık ve hergün geçiren kişilerin %90 ölüyor, %7-8 pskikoterapi merkezlerine gidiyor, %1-2 kısmı ise asosyal olarak hayatına devam ediyormuş! Ben bir mucizeymişim… Madem mucizeyim; size bu işin formülü vereceğim! Başarılı kişileri, toplumdan kendisini soyutlamış kişilerden ne farkı vardı?
⦁ En büyük fark ‘YAPACAĞIM, YAPABİLİRİM’ diyebilen kişilerdir!
⦁ Ailelerin psikolojk destek verdiği kişilerdir!
⦁ İradenin, engelden daha güçlü olduğunu bilen kişilerdir!
⦁ Bulunduğu toplumun, mahalle baskısının minimum olduğu ortamlardır!
Vücudun dahili, harici, zihinsel engeli, kişileri her ne kadar engellese de, uzmanların engelliye nasıl o engelle yaşayacağını öğretmesi, bu konuda aileleri bilinçlendirmesi, ailelerin ‘bu konunun utanılacak, sıkılınacak bir konu olmadığı bilincine vararak’ toplumda rahat hareket edebileceği, mahalle basının; bilinçli toplum fikrine kaydırılması ve kişilere empatiyi öğreterek; her an kendilerinin de her türlü engele aday olduğunu öğretmek en önemli konulardır!
Ortak noktaların olduğu yerler olan otogar, gar, metro gibi yerlerin, tüm engelli, yaşlı, hamile, çocuklu kişilere uygun olarak yapılması da, kamunun engelliye verdiği değerin bir göstergesidir… Örneğin İstanbul’da Atatürk Havaalanı-Yenibosna arasında yapılan metroda, kaç tanesinde asansörle inilen durak vardır? İstanbul metrobüs duraklarından kaç tanesinden engelliler rahatça inip-binebilirler? Ankara otogarında, otobüsten iniş ve otobüsten çıkış noktalarında kaç merdiven kullanıldıktan sonra, engelliler ve çocuk arabaları için geçiş noktası vardır? Ankara’nın merkezi Kızılay’daki alt geçidin olduğu noktada iniş-çıkış noktasına bir kere bakar mısınız? Bu örnekleri, diğer illerde de görüyoruz… Ülke genelindeki alışveriş merkezleri ve alt geçitlerin çoğunda çıkış için yürüyen merdivenler olmasına karşın; iniş için olmayan yürüyen merdivenler, yürüme engelliler için bir işkence… Hatta koltuk değnekleri ile merdiven inmek, inanın merdiven çıkmaktan daha zor ve daha tehlikedir! Kaldırımların yüksekliğinden dolayı, tekerlekli koltukla ve çocuk arabalarıyla giden annelerin kaldırımdan değil; yoldan yürüdükleri hiç dikkatinizi çekti mi? Çocuk arabası, tekerlekli koltuk ve yürüme engelli olan kişinin yürüdüğü kaldırımın ortasında ağacın dikili olduğu ve kişinin nereye dönmesi gerektiğini şaşırdığı anlarla karşılaştınız mı? Görme engelliler için olan sarı şeritleri beğenmeyip; söken kişileri duyan oldu mu? Ev, ofis kapılarının standartlara uygun olmadığı yerlerden geçemeyen; tekerlekli koltuk kullanan kişilerle karşılaştınız mı? ‘Epilepsili düşer; fenalaşır başıma dert olur’, ‘yürüme engelli gelir, yukarı çıkarmamız zor olur’, ‘görme engelli gelir, bir yere çarpar, eşya kırılır’ diye düşünen ‘ben’ odaklı kişilerle karşılaştınız mı?
İşte bu yanlış düşüncelerin, doğru düşüncelere geçişi ancak bilgilendirme ile olur! Bilgilendirme yaşı ne kadar küçük olursa, alınacak ders de o kadar başarılı olur! Sosyopsikolojiden anlayan kişiler, empati yapabilen, ‘ben’ değil, ‘biz’ kavramını öğrenmiş, mahalle baskısını yenmiş kişiler olur! Tek temennimiz, bugün bizler bu sonuçları göremesek de; yarın çocuklarımız bizim yaşadıklarımızı yaşamasınlar! Bir Çin atasözü der ki “Bir yıl sonra sonuç almak istiyorsan, prinç ek. On yıl sonra sonuç almak istiyorsan, ağaç dik. Yüz yıl sonra sonuç almak istiyorsan, eğitim ver.”
Doğru eğitimlerle, yarınımız olan çocukların empati yapabildiği, sosyopsikolojik konulardan anladığı, mahalle baskılarını yenmiş, daha bilinçli kişiler olacağını ümit ederek; herkese sesleniyorum: Engellinizin derecesi ne olursa olsun; sizi engelleyemez; siz kendinize güvenip; kendinizi engellemedikten sonra… Benim bir sözüm ile noktalamak istiyorum: ‘Karşına çıkan engellere korku değil, cesaret ile yaklaşırsan, kazanan kişi SEN olacaksın! Dünya Engelliler Günümüz kutlu olsun…