Oldukça yoğun bir gündeme sahibiz.
O kadar çok işi var ki bizi yönetenlerin.
Orta Doğu’dan Avrupa’ya birçok sorunla boğuşuyoruz.
Daha yeni sekiz şehit verdik Suriye’de.
Kimilerine göre Ukrayna’ya yardım ettiğimiz için…
Beni sebebi çok ilgilendirmiyor.
Sonuçta Suriye’yi bu hale getirenler ve bizi bu bataklığa sokanlar utansın.
Neyse bu kadar işin içinde biz neyle uğraşıyoruz?
Madımak katilini serbest bırakmakla…
Çok mu yaşlıymış?
O zaman salın bütün yaşlıları çıksın.
Diğerlerinin suçu bu adamdan daha mı ağır?
***
2020 yılındayız.
Hala ruhsatsız maden çalıştırılabilen bir ülkeyiz.
Hem de defalarca bu madenlerde can vermemize rağmen…
İhmalleri, “bu işin doğasında var” diye geçiştiren bir başka ülke var mıdır bilmiyorum.
Ama dünyanın bizi kıskandığı iddiasındayız…
Cesaret ve vatanseverliğimizden dolayı çekindiklerini gururla söyleyebiliriz ama kıskançlık biraz komik oluyor.
Kendi yer altı kaynaklarını bile kontrol edememekten mi bahsedelim, yoksa kaçak çalışan kuruluşlardan mı?
Peki eğitimsizlikten kaynaklı ihmaller…
Nereden tutsanız elinizde kalıyor!
***
Deprem konusu da çok farklı değil!
Yaklaşık yirmi yıl ülkeyi yönetenlerin bu konuda çok büyük bir yol aldığı söylenemez.
Elbette kolay bir iş değil bir ülkeyi yeniden inşa etmek.
Ama özellikle son yıllarda israf edilenler düşünüldüğünde en azından yarısını düzeltecek bir paranın israf edildiği ortada.
İtibardan tasarruf edemeyenler halkın canından tasarruf edebiliyor demek ki!
***
Bir kurum Kızılay’a bağış yapıyor.
Ama bir şartı var:
Para başka bir vakfa aktarılacak!
Neden?
Sormayacaksın!
Sorarsan vatan haini oluverirsin.
Neden doğrudan o vakfa yapamıyor?
Çünkü vergiden düşebilmek için bazı şartlar var.
Ama paranın da orada kalması istenmiyor.
Yoksa ilerleyen zamanlarda zor durumlar yaşanabilir.
Talimat yerine getirilmeli.
O zaman şartları yerine getirecek kuruma aktarılıyor, oradan da istenilen yere…
Kızılay nasıl böyle bir olaya alet oluyor anlamak güç!
Yurt içi ve yurt dışında birçok iyiliğe vesile olan, en güvenilir kurumlardan biri nasıl bu hale gelir?
Oradakiler de koltuklarını koruma derdinde belli ki!
Alkış tutanların tam tersini düşünmelerini istesek…
Biraz empati yapmalarını beklesek…
Çok şey mi istemiş oluruz?
***
Yunanistan mültecileri engellemek için denize kalkan yapacakmış.
Böylece botlar diğer tarafa geçemeyecekmiş.
Biz milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığımız için kasım kasım kasılırken onlar burada kalmak istemiyor.
Ya Avrupa’ya ulaşırız ya da ölürüz diyerek her türlü tehlikeyi göze alıyor.
Hem de hiçbir şekilde istenmedikleri halde…
Her türlü kötü muameleleri bile göze alıyor.
Ne için?
Sebebini düşünmek biraz rahatsız edici!
Onlar için yaptığımız bunca fedakarlığa(!) rağmen gitmek istemeleri düşündürüyor insanı!
Bu işi Allah rızası için yapıyorsak Suriye’nin kuzeyinde bizim kontrolümüzde silahlı güçler var.
Yok bir takım çıkarlar için yapıyorsak neden savaştan kaçan insanlar bile bizim ülkemizde kalmak istemiyor?
***
Sayın Bakan açıkladı:
Ocak ayı ihracatında rekor kırmışız.
Oldukça sevindirici.
Ama nedeni…
O da heyecan verici mi acaba?
Üretim mi artmış yoksa kalite mi?
Daha önceki aylardan farkı ne?
Bundan sonraki aylar da rekorlarla devam edecek.
Nedeni de Çin’deki salgın…
Çin geriledikçe biz ilerleyeceğiz.
Ne zamana kadar?
Çin sorunlarını çözene kadar!
Peki sonra!
Bunu politik bir başarı olarak görmek ve göstermek siyasetçinin görevi ama aynı zamanda kalıcı politikalar da üretmek gerekli.
***
Çin’deki olaydan dolayı yaşadığımız ticari iyileşmenin gurur duyulacak bir tarafı yok.
Ama vatandaşlarımızı ülkemize getirmek için yapılan operasyon bazıları tarafından abartılı görünse de oldukça gurur verici.
Dünyanın neresinde olursa olsun kendi vatandaşlarına sahip çıkan, her türlü riski göze alarak onlara ulaşan bir ülkenin vatandaşı olmak güzel.
Keşke bu gayreti burada yaşayan insanlarımız için de gösterebilsek.
Madenlerde, depremlerde, kaza adıyla ihmallerde insanlar ölmese…
Milletin parası vakıflar aracılığıyla birilerine peşkeş çekilmese…
Kendi insanımız da başka ülkelerden gelen mülteciler de buradan başka bir yerde yaşamak istemese…