çimden geçen her ses kulaklarınız kadar yüreğinize de dokunabilseydi, anlayabilseydik, anlatabilseydik birbirimize; yalansız doğrularımızı, yaşadığımız çıkarsız, sevginin özne olduğu, masum, uçurtma huzurunda ki anılarımızı. Bu kaç milyonuncu insan uğurladığım ömür heybemden diye saymıyorum artık! kaçı öldü? kaçı yaralı? Bir insanı tek başına analiz etmeyi dahi lüks buluyorum, o insana geçilen bir kıyak diye düşünüyorum, Evren’de analiz edilmesi gereken bir yaşama maalesef sığmayacak trilyonlarca konu varken!
Sığ şeyler heyecanlandırmıyor mesela;
Adamın biri çıkıp ABD borsasında düşüşte ki hisselere oynadığı halde köşeyi dönüp, FBI dikkatini çektiği için sorguya alındığında, “Neden değer kaybeden hisselere oynadın” denildiğinde, sonuçları önceden biliyordum. Ben bir zaman yolcusuyum deyip gerçekten milattan bu yana yaşayan tüm insanlar taratıldığında soyadı yahut adına dair hiçbir iz bulunmayıp kaybolduğu günü bir olay varken günümüzde !
S…git lan dediğinizi duyar gibiyim yahut yürü be ???? tabi bu olaya bu tepkiyi vermemek için Havkingsin paralel evren teorisini bilmeniz gerekecek, neyse ki konumuz bu değil!

Uğruna ölüme koştuğumuz bir yaşam mı hayatımızı anlamlı kılan? Yoksa yeni bir telefon mu yüzümüzü bunca boktan olaya rağmen güldürecek olan ? Sahi ne zaman sevmiştik en son ? Hangi dubleyi onun birine kaldırmıştık? En son hangi dostumuzun gösterdiği nahif ve sıcak bir yaklaşım mutlu etmişti bizi? Birçoğu yine ana sayfada görmezden gelecek bu naçizane ama acı gerçekleri anlattığım tümcelerimi. Neyse ki sizin oturma grubu, ölünce ancak çocuklarınızın borcunu bitirip sahip olacağı bir ev, mümkünse sıfır, değilse öğretmenden satılık çok km yapmamış bir araç hayaliniz var. Sizin mühim işleriniz var! Mesela bunların arasında buzullarda takriben 10 gün önce kırılmış 5000 km buz sizi etkilemeyecek, çünkü hayalleriniz o derece su geçirmez ???? Sonra sizlerin akşam be yiyeceğini düşünecek kadar sıkıntısı var, neden düşüneceksiniz ki Dostoyevski’yi, Bukoyu, Nietzsche’yi, Tolstoy’u, efendim ne bileyim; Nilgü Marmara’yı,Metin Kaçan’ı,

Edip’i, Turgut’u, ölüm yıl dönümlerinde hiçbir eserini okumayıp sırf elalem elitist baksın diye paylaştığınız ustam Nazım’ı !
Nasılsa sizler bu popilist akımda cool görünün diye adamlar emek vermiş. Google/özlü sözler/copy/paste olay bitti sahabına okur yazarsın. Keşke kendinizce fenomen, bana göre hilkat garibesi olan silüetlerinize, böyle görünmek için verdiğiniz çabayı hayatı, doğayı, insanı, duyguları ve düşünceleri anlamak için sarfetmiş olsaydınız. Çok güzel bir gökkuşağı altında mutlu yaşayabilirdi insanlık. Kaosun getirdiği savaşlarla, yıkımlarla, ölüm haberleriyle, çocuk istismarı iğrençliklerinin olmadığı,güneşin ilkokul resimlerimizde güldüğü zamanlarda ki haliyle karşılayıp yeni bir günü,ölmek istediğimiz bir cehenneme uyanmazdık her sabah! Banka ekstreleriniz kadar önemli olsaydı keşke bir dostunuzun mutsuzluğu, yada akşama yetişeceğiniz bir ziyafetten önce gelseydi, sokakta mendil sattığı için sizden ezilerek, bükülerek para isteyen, sanki yaşının değil de acının ufalttığı o minik ellerin bir lira İle kazanılacak trilyonluk mutluluğu!
Herşeyinizi aldınız, yahut alacaksınız sizden öncekiler de bizden öncekilerde herşeyini aldı. Yani rahatlayın belki Porsche olmaz da Peugeot olur anlamam pek araba işinden ama, kasmayın kasmayın kasmayın!
Koskoca kaşıkçı elması da bir takasın ürünü iki kaşığa takas edildi, güzelim, paha biçilemez elmas! Şimdi gizli gizli odalarda muhafaza edilirken o dönem bir çerçiye verildi çünkü yemek yemek için elmas değil, kaşık gerekliydi!
Özetle ;yıllardır çok çok anlatıp, az yola girmelerine katkıda bulunmuşsak da düşünemeyen, asıl sorunu düşünememek olan, hatta kendinden başka bir şeyi, bir kişiyi düşünme muhteşemliğine erişmemiş gürûhu, pek başarılı olduğumuz söylenemez tabloya genel bakınca! İnsan kendine, topluma iyi gelen bir şeyi ne zaman istemiş ki ?

Geç olmadan,
Güç olmadan,
Keşkelere sığınmadan,
Çakraları açın !
At gözlüklerini atın!
İnsanları sevin,
Bir çiçeğe dokunun,
Bir bebeğin gülüşünde ki umuda katıksız hayran,
Haksızlığın, zulmün karşısında da demir, duvar olun!
Korkmayın !
Hiçbir şey planladığınız gibi olmaz, hayat radikal kararlar alıp, istediği hayatı çalanlarındır der bir filozof!
Bende bunu teyit etmiş bulunmaktayım.
Okuduğum bin’e yakın dünya genelinde sembol-ekol olmuş,(içlerinden biri eminim duvarınızda odanızı süslüyor) tüm efsane isimlerin ortak noktası radikal kararlar alıp yaşamlarını böyle idame ettirmeleridir. Demek ki sadece planla değil, anlamla yaşam güzel oluyor.

Ertelemeyin !
Ne sevginizi,
Ne öfkenizi,
Ne istediklerinizi,
İncitmeden !
Kırmadan!
Dökmeden!
Yaşayın Ulan İşte!

Ölümden filan da korkmayın!
Öyle yada böyle ölüyor insan !
Korkunuz öldükten sonra tek bir kişinin dahi sizi güzel hatırlamayacağı eksenine endeksli olursa zaten siz çiçek etrafınız gül bahçesi ????
Şehirlerinizden,evlerinizden,düzen sandığınız hapishanelerinizden kurtulun, dünyanın dahi 4/2 ancak keşfedilmişken,neyin kafası bu erken demir atma ?
Siz heyecanlanmıyor musunuz be?
Dünya kısacak bir zaman,ömür tüm barok dönemin eserlerini, Çaykovskiyi,Chopini,Mozart’ı dinlemeye yetemeyecekken,Paris’te La Ruj müzesinde Mona Lisa’yı bir kere dünya gözüyle görmemiş,Karavanla bir serüvene çıkmadan,kolombiyada bir kahve telvesini koklayıp dişlerde dolaştırmadan ömür mü bitermiş? Güvenli kıyıları, ölümünüzün yaklaştığını hissetmeden,korku içinize düşmeden oluşturmayın,sonra bu hapishanelerde zaten mutsuz oluyor,çürüyor,ölüyorsunuz! Sonra buralar keşkeli ağlama duvarı! Neyse ana tema olan Ertelemeyin! imasını yine vurguluyor,yaşamlarınızın mimarının sizler olduğunu hatırlatıp,zaman zaman yine yazacağımı belirtip kaçıyorum ???? Bu arada benim kendimle ilgili hiçbir sorunum yok,ben o ertelemeyenlerdenim, hani o size göre düzensizlerden ????
Sahi sizin ki neye göre,kime göre düzendi ?!