İnşaat sektörü sıkıntıdaysa vergilerde indirim…

Otomotiv sektörü sıkıntıdaysa vergilerde indirim…

Mobilya sektörü sıkıntıdaysa vergilerde indirim…

Güzel görünüyor değil mi?

Vatandaş biraz rahatlar…

Ama ihtiyacı olup da bunları gerçekten almak isteyenler zaten gerçeklerle yüzleşiyor.

Asıl kazananın kendileri olmadığını görüyor.

Bir de soğan meselesi var!

Sürekli artıyor…

Sorumlu kim?

Stokçular…

Tarım politikaları süper, soğan rekoltesi harika, her şey planlı ama stokçular işi bozuyor.

Hay Allah!

Ne yaparsın şimdi?

Petrol fiyatları da seksen dolarlardan altmışlara geriledi…

İndirimden bahseden var mı?

Yok!

Yaklaşık yirmi dolarlık bir düşüşe rağmen istasyon fiyatlarında hatırı sayılır bir fark görünmüyor!

Benzinde bir miktar yapılarak motorinle eşitlendi, ancak motorin ve LPG sabit.

İşine gelmeyen edebiyatı yapanlar için hava hoş.

Sorunlar arttıkça onların eli güçleniyor.

Ama karlı çıkanın halk değil de sermaye sahipleri olması üzücü.

Zengin FETÖ’cü-Fakir FETÖ’cü

Sermaye sahipleri demişken, zenginliğin fakirliğin farklı sonuçlar doğurduğu tek alan vergi indirimleri değil elbet.

Hala FETÖ’yle mücadele sürüyor.

En baştaki kararlılık ve ciddiyetle!

Ancak herkes için aynı sonuçlar çıkmıyor ortaya!

Çok büyük maddi destek sağlamış olmalarına rağmen saf değiştirip kurtulan iş adamlarının yanında aynı tutumdaki memurların çoğu açıkta bekletiliyor.

Cemaat ilişkileriyle nemalanarak büyüyen tüccarlar yeni düzenin de kaymağını yerken saflığının kurbanı olanlar cezaevlerinde.

Bir de akademisyen boyutu var tabi!

Kim FETÖ’cü kim değil bilemem ama kafasına göre akademisyen kaldırıp sonra da serbest bırakanların FETÖ’cüden farkı yok bence.

Zira onlar da Ergenekon, Balyoz falan diyerek binlerce kişiyi toplayıp geri saldı.

Toplum nazarında bir algı oluşturmaya çalıştı.

Sonuçta hepsinden özür dilenmiş olsa da netice ortada.

Akademi dünyasına siyasi bir ayar vereceğiz derken memlekete verilen zararı hesaplayamayanlar ne demek istediğimizi anlamasa da bizim görevimiz doğruları söylemek.

Akademisyenler

Akademi dünyasına girmişken biraz açalım mı konuyu?

Sadece FETÖ değil, onun gibi pusuda bekleyen nice hainler vardır belki de!

Ama onlardan da tehlikelisi var karşımızda.

Bilimle hiç ilgisi olmayan insanların siyasi yaklaşımlarla üniversite idare etmeye çalışmaları…

Nasıl olduğunu üniversitelerimizde görev yapan hocalarımız çok iyi bilir zaten.

Ne kadar ilgi çeker bilemiyorum ama bilmeyenler için kısaca değinelim.

Çünkü üniversitelerimiz bilimsel bir kimliğe kavuşmadıkça memleketin kalkınabileceğine inanmayanlardanım.

Aslında geçmişten beri var olan bir yapıdan bahsetmek gerek.

Siyasal ve sendikal kadrolaşma!

Kendinden başka herkesi vatan haini olarak kabul eden sapkın zihniyetin kaçınılmaz sonucu.

Memleketi ‘bizden’ ya da ‘onlardan’ diyerek bölmeye çalışan hastalıklı beyinler…

Devletine değil kendinin ve çevresinin karına baktığını kendisine dahi itiraf edemeyen ahmaklar…

Ülkemizin birçok üniversitesinde örnekleri çok:

Hak etmeden unvan alanlar, hak ettiği halde alamayanlar…

Akademik olarak başarılı olduğu halde kazandığı unvan ile kadro bulamayanlar…

Çalıştığı fakültede bezdirilerek kaçırılanlar ya da mutsuz olduğu için bilimden uzaklaştırılanlar…

Yerlerine yerleştirilen çıkarcı ve yalakalar…

Her zaman vardı!

Şimdi biraz daha fazla var.

Çünkü bilimden ziyade siyasi soytarılık prim yapıyor!