Son yıllarda kadına yönelik şiddetin arttığına dikkat çekmek istiyorum.

Cinayet, şiddet, tecavüz… Bu olaylar gün geçtikçe artarak devam ediyor, sanki bir dönüşüm yaşıyoruz. Bu dönüşümde amaç kadını birey olarak görmekten vazgeçip, aile içine hapsetmesi ve sadece aile içindeki anne rolüne indirgemesi. Haberler aracılığıyla gündeme oturan kadın cinayetleri ülkemizi derinden yaralayan bir unsur haline geldi… Bu durum sistemli bir şekilde günümüze ulaştı. Artık kadına yönelik şiddeti duyduğumuzda umursamaz olduk. Öyle alıştık ki her gün haberlerde kadına şiddet ve cinayet haberlerinden bıktık, usandık.

Sokak eylemlerinin yapılması, siyasilerin vaatleri ve söylemleri ile kadınların sorunları, yaşanılan talihsiz olaylar, acılar gördüğümüz gibi son bulmuyor, çözülemiyor.

Kadınların çocuk yapmaları için eve yönlendirilmeleri, kaç çocuk doğuracağına müdahale edilmesi, kadınların iş hayatında rahat çalışma olanaklarının sağlanmaması, kadınların iş hayatından uzaklaştırılmasına yönelik kanunlar çıkarılması, sığınma evleri kadınlar için alınan tedbirden daha çok kadınları eve iten, suçluymuş gibi alçaltıcı uygulamalardır. Hatta şiddet gören kadınlar için kadın sığınma evleri yapılacağına, şiddet gösteren erkekler için çareler düşünülse diyorum ben!

Bütün istatistikler gösteriyor ki, aile dramları, aile içi şiddet olayları, kadına şiddet ve kadın cinayetleri çığ gibi büyüyor. Bunun için Aile İçi Şiddet Hattı, 155 Polis İmdat, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu gibi destek hatlarına, kurumlara ihbarda bulunmaktan çekinmemeliyiz. Bu artışa “dur” demek sadece hükümetin görevi değil… Belediyelerimiz bu tür sosyal konulara da eğilmeli, ailelerin dağılmasını önleyici tedbirler almalıdır. Emekçi kadınlar gününde eğlenceler yapmak yerine bu tür konulara eğilmeleri çok daha anlamlı olur.

Milli Eğitim Bakanlığımız okulların müfredatını gözden geçirmeli, aile kurumunun kutsiyetini anlatan dersler koymalı… İlk ve ortaöğretim boyunca aile konuları işlenmelidir.

Günümüzde eğitimli kadınlar egemen erkek toplumda söz sahibi olma yolunda ilerliyor. Çocukluğumuzdan beri erkeklerin hep ön planda olması kadınların ikinci plana atılması kadının güçsüz ve başarısız olacağı öyle beynimize işlemiş ki kadın haklarını savunan ismini şu an hatırlayamadığın bir kadın profesörün seminerine katılmıştım. Konferans sonunda konuşmacı katılımcılara sormak istedikleri bir şey olup olmadığını sordu. Kimseden ses çıkmayınca oturumu kapattı. Çıkışta bir kadın, konuşmacı profesöre seslendi ‘hanımefendi konferansın sonunda bir şey sormak için parmağımı kaldırdım fakat beni fark etmediniz bile’ diye sitem etti. Profesör çok mahçup oldu. Kendisi bir kadın hakları savunucusuydu… Bunun hakkında seminerler vermesine rağmen böyle bir hataya düşmüş olması kendisini yıkmıştı. “Kadınlara dikkat etmemişim sadece beylere bakmışım soru soran olmayınca da oturumu kapattım” dedi. Düşünün, eğitimli ve kadın hakları için belki en çok çaba sarf eden biri olmasına rağmen kadın profesör bile toplumumuzda kadından çok erkeklerin daha ön planda ve başarılı vs. olabileceği öyle beyinlere işlemiş ki o an kadını fark etmemiş, sadece erkek katılımcıların soru sorabileceği yanılgısına düşmüş…

Erkek üstünlüğüne dair bir çok maniler, atasözleri, deyimler, TV dizileri, çocuklara küçükken anlatılan masallar çocukların düşlerini daraltıp kalıplaştırmış durumda…

Kendi yeteneklerinin farkında olan kadın kendisi eşi tarafından saygı ve sevgi gösterilen bir kadın asla böyle düşünmez.

Kendimizi ve ülkemizi değiştirmek elimizde, evet bu güce sahibiz önce kafamızı değiştirmeliyiz. Bunu bir başkası yapamaz sadece biz yapabiliriz.

En büyük sorun okumamaktır. Ne bulursak okuyalım ama çok okuyalım… Okunan her kitap zamanla zekayı ve gücü ortaya çıkartacak ve birçok sorunun üstesinden nasıl gelineceğini gösterecektir bizlere.

Okursak sağlıklı ve eğitimli nesiller yetiştiririz. Kadın-erkek eşitliğinde çözüm ailede başlar. Çocuklarımıza vereceğimiz eğitim bu sorunun çözümü için temel şarttır. Bu eğitimi sadece kız çocuklarımıza değil de erkek çocuklarımıza da verilecek bir eğitim olarak düşünmeliyiz. Çünkü geleceğin kadını olacak kız çocuklarımızın haklarını, kendi hakları gibi savunup kollayacak olan erkek çocuklarımızdır. İyi bir insan, iyi bir eş ve her şeyden önemlisi iyi, hayırlı evlatlar yetiştirmek olmalı gayemiz…

Mahalle baskısının kadınlar üzerinden kalktığı, küçük yaştaki kız çocuklarının büyük erkeklerle evlendirilmediği, aile içi şiddetin son bulduğu, kız çocuklarının okutulduğu…

Kısaca özgür haklarını kullanarak erkeğin yanında yürüyen, ağlamayan gülen kadınlar dileğim… Kadın yaşamdır, Kadın güçtür… Kadının öyle bir özelliği vardır ki o can taşıyıcıdır o anadır.

TÜM KADINLARIMIZIN DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.