ÇAY, ÇORBA’YI BIRAK, İŞİNİ YAP

Hiç bir şey göründüğü gibi değil. Yaşadıklarımızdan ötesi yalan.

Örneğin; binalar göründüğü gibi değil, yanından geçerken bir anda yıkılabiliyor. Her şeyden habersiz yavrular molozların altında can verebiliyor. “Bizim sorumluluğumuz bu binayı yalnızca mühürlemek” deyip sorumluğu üzerinden atma çabası içinde olanlar da ayrı.

Seçim sürecinde halkın oylarına talip olan belediye başkanları; ‘Halk için geliyoruz. Sizlerin refahı için varız, sizin derdiniz bizim derdimiz’ diye bol keseden atarken, seçildikten sonra ise sorumluluğu nasıl üzerimden atarım, kimlerin üzerine yıkarım çabaları içerisine giriyorlar.

Sevgili okurlar bana göre, göz göre göre gelen kazalar cinayetle eş değerdir. Depremden etkilenmiş, hasarlı ve yıkılma olasılığı yüksek olan bir binayı, kat sahipleri anlaşamıyor diye yıkmayıp veyahut yıktırmayıp, yalnızca mühürlemek ile yetiniyor ve ben yapmadım o yaptı diyorsanız, sizlere yazık diyorum.

Bu ve benzeri örnekler nedense yalnızca bizim ülkemizde oluyor. İstanbul’da kendi kedine yıkılan kaçıncı bina, halen ders almıyoruz yaşananlardan. Ölümler ne kadar önemsiz ve ucuz oldu benim güzel ülkemde.  Öyle kar yağışının bir anda bastırdığı günlerde olduğu gibi yola çıkıp çay çorba dağıtmakla olmuyor. Bunlar işin reklamı, sen yolu açacaksın vatandaşı evine yuvasına kavuşturacaksın, yan yattı çamura battı oluyor, tedbirini alacaksın. Yukarıda bahsettiğim konuda ihmali olanları Allah’a havale ediyorum. Benim dairem biraz daha büyük olsun diyen vatandaşı, benim işim yalnızca mühürlemek diyen belediyeyi ve bu ihmale yol açan yetkileri Allah’a havale ediyorum.

Yaşasın Siyasetçiler

TBMM’de yaşananları hepimiz ibretle izliyoruz. Düşünebiliyor musunuz sevgili okurlar TV’de haberleri açıyoruz, siyasi parti liderleri meclisteki kavgada yaralananlara geçmiş olsun ziyaretinde bulunuyor şeklindeki haberleri izliyoruz. Bir de kameralar önünde poz veriyorlar. “Senin milletvekilin, benim milletvekilimi dövdü.” Biz ülkenin meclisini, kimlere emanet etmişiz. Birbirini ısıranlar, birbirini yumruklayanlar. Adamlara rahat batıyor.

Asil olan vatandaş milletvekillerine yetki vermiş, demiş ki; “sizlere güveniyoruz, gidin adam gibi bu ülkeyi yönetin. Benim haklarımı koruyun, kollayın, bölmeden bölünmeden, insan gibi yaşayalım bu ülkede” milletvekilleri ne yapıyor? Konuşmayı beceremeyince ağız burun giriyorlar. Rahatta batmıyor değil iyi bir maaş, iyi bir emeklilik, ailesi ve kendisi için ömür boyu sağlık güvencesi.

 Asgari ücretle ev geçindiren, üzerine çocuk okutup vatana, millete hayırlı evlatlar yetiştirmeye çalışan, bu durumuyla neredeyse rekorlar kitabına girecek olan vatandaş. Akşam evde çayını yudumlayıp haber izlerken ne görüyor güvendiği, inandığı milletvekilleri birbirini yemiş, vekillerin ağzı burnu dağılmış. Ama merak etmeyin onlara hiçbir şey olmaz. Dün birbirlerine küfür edenleri bu gün yan yana görmek mümkün iken, yine bu gün yan yana olanları yarın birbirlerine küfür ederken görmekte mümkün. Bu cümle genelde siyasetçiler için kullanıyor biliyorsunuz.  O nedenle yaşasın siyasetçilerimiz.

İşi Biter Herkes Yoluna Gider

Yazımın başında söylediğim gibi, hiç bir şey göründüğü gibi değil. Yaşadıklarımızdan ötesi yalan. İnsanlar da göründüğü gibi değil, aman dikkatli olun! Bu gün en güvendiğiniz kişi yarın sizi kandıran yanlış birine dönüşebilir. Menfaatler biter, riyakarlık başlar, seninle işi biter, herkes yoluna gider. Hele siyasetçilere hiç güvenmeyin, iktidar ve çıkarları için yapmayacakları yoktur. Dürüst olanını bulmak çok zordur. Eğer dürüst, adam gibi adam bir siyasetçi bulursanız, hangi siyasi görüşten olursa olsun onu el üzerinde tutmakta fayda var, çünkü soyları tükendi. Yazmaya devam edeceğiz yerelde yazacağız. Kalem gidiyor ama bana ayrılan yer bu kadar.