İyi insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, iyilik beklenmesin..!

Sabah, gündeme öyle bir göz gezdireyim diye Sosyal Medya’ya girdim ama girmez olaydım! “Emine Bulut” yazıyordu her yerde… Baktım, bir video çıktı önüme. Kanım dondu, insanlığımdan utandım, ürperdim, üzüldüm, korktum, bağırmak istedim, bu insanlarla aynı havayı aynı ülkede yaşadığıma lanet ettim.

Emine Bulut, 10 yaşındaki kızının gözleri önünde boğazı kesilerek öldürüldü.

Kulaklarda yankılanan ilk ses: “Anne ne olur ölme”

Ardından Emine Bulut’un sesi: “Ölmek istemiyorum”.

Kadına karşı uygulanan ve bir şekilde desteklenen, onaylanan, cezalandırılmayan her türlü eylem bu cinayetlere giden yolu meşrulaştırmaktadır! Ortadoğu’ya özenen zihniyetin hüküm sürdüğü bir ülkede; kadına, çocuğa, insana ve tüm canlılara değer yoktur. Toplum gün geçtikçe bu konuda daha da acımasız oluyor. İdam naraları atan cahiller, ADALET’in olduğu yerde idama gerek bile duyulmaz. ADALET ADALET ADALET.

Her kim diline namus kelimesini dolamışsa en büyük namussuz odur. Namus; kişi ve cinsiyet üzerinden tanımlanmaz. Kadınlar kimsenin namusu falan değildir.

Çok üzücü. Bu kadar kötülük olmamalı. Her gün kötü haber. Bir güzel haber yok! Kan, ölüm, nefret, kavga, kin, katliam… Ne kadar acı…

Her kim, kadın cinayetlerinde; ‘erkekleri bu yola sevk eden sebepler var’ diye hala neden arıyorsa, her kim; “kadın, erkeğin emaneti ve namusudur” diyorsa ve her kim ‘kadına şiddeti’ normalleştiriyorsa onun elinde kan vardır ve bu cinayetlerin en büyük azmettiricisidir.

Kadın cinayetleri neden politik, düzenle ne alakası var?

Sadece 31 günde 31 kadın katledildi.

Kadına karşı uygulanan ve bir şekilde desteklenen, onaylanan, cezalandırılmayan, kravat takıp, takım elbise giyenlere iyi halden indirim veren, her türlü eylem bu cinayetlere giden yolu meşrulaştırmaktadır. Şiddet politikaları, milleti kışkırtma, ekonomik nedenler, nefret dili ve de suça karşı cezasızlık, tetikliyor tüm bunları.

Mevcut hükümetin, kadınlara bakışını yansıtan birkaç söz yazayım: “Kadın mı kız mı?”, “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır!”, “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”…

Kadına “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek aile içine hapseden, onu “itaatkar eş ve anne” rolüne zorlayarak, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalan, erkeğine koşulsuz hizmet eden kadın tipi yaratmak isteniyor.

Ya dindar olmayan dincilerin ve Diyanet’in sürekli kadın üzerinden verdiği bel altı fetvalara, 6 yaşında evliliğe onay vermelerine ne demeli? Bütün bunları çoğaltabiliriz.

Gelelim idam naraları atan cahillere…

“ADALET’in olduğu yerde idama gerek bile duyulmaz. ADALET ADALET ADALET” diye yukarıdaki satırlarda yazmıştım. Her şeyden önce bu toplumun her anlamda eğitime ihtiyacı var. Her olaydan sonra en ağır ceza ya da idam tek istekleri. Çözüm mü? Sadece öfkemizi hafifletir. Sinekleri değil, bataklığı kurutacaksın, bu anlayışı yok edeceksin ki, çözüme ulaşabilelim. Önce Türkiye’nin bulunduğu çukurdan çıkması lazım. Demokrasinin yok edildiği, şiddetin kutsallaştırıldığı, linç kültürünün yerleştiği bir toplumda idam asla çözüm değildir.

Son olarak; bu ülkenin kısır gündeminden çocuklarınızı koruyunuz. Ne bileyim; kitap okutun, müzelere götürün, nitelikli filmler izletin, nitelikli müzikler dinletin, sanatı, kültürü, arkeolojiyi, felsefeyi, tarihi ve edebiyatı sevdirin ve en önemlisi farklılıklara saygı göstermeyi öğretin. LÜTFEN VİCDANLI ÇOCUKLAR YETİŞTİRİN. ERKEK ÇOCUKLARINIZA, NAMUSUN KADINA HAS BİR ŞEY OLMADIĞINI VE İKİ BACAK ARASINDA SIKIŞMADIĞINI ANLATIN.

Bu ülkede sanat, edebiyat, kültür, felsefe, tarih, arkeoloji ve bilim hiç konuşulmuyor. Hep savaş, para, ölüm, intikam, din, siyaset ve kan konuşuluyor. Böyle bir ülkede sağlıklı bireyler ortaya çıkabilir mi? Bunların olmadığı ülkede ne yazık ki tekdüze, makineleşmiş, acımasız, sevgisiz, hoşgörüsüz, kayıtsız, tahammülsüz, sorgulamayan ve düşünemeyen bireyler ortaya çıkar. Bugün yaşadığımız acıların temeli tam da bu.

Sistemin eline bırakmayın evlatlarınızı, bırakmayın.!