Başlığa bakıp burun kıvıracak çok insan tanıyorum. Zira son yıllarda gazetecilik mesleği ile ilgili çok ağır ifadeler kullanıldı ve çok şaşırtıcı olaylar yaşandı. Bir çok gazeteci ceza aldı. Basın kartları iptal edildi. Birçoğu iş den çıkarıldı. İçlerinde elbette çürük elma misali çürük kalemlerde çıktı. Zaten benim kastımda kalemini Rent a car gibi kiraya veren değil, kılıç gibi kullananlardır.
Bu mesleği öğreten büyüklerimiz, bize şunu öğretti.
“GAZETECİ KAMU YARARINA ELEŞTİRİ YAPAN ŞAHISTIR”
Olaya buradan bakarsak, gazeteciler eleştiri yaptığı için, potansiyel muhalefet elemanı olarak algılanıyor. Oysa tam tersi onlar, çevresindeki şikayetleri kaleme alıp bunu kamu vicdanını sızlatmadan, ülkenin yasaları çerçevesinde, çözüme kavuşturulsun diye beyin patlatır.
Sürekli eleştiri yazısı yazdığı için ise siyasi iktidarın her zaman gözaltındadır. Bu nedenle de, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak, hırsızlık, dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı suçtan değil yazdığı yazıdan ceza alır. Vatansever gazeteci de ne ülkesini ne de yönetenleri küçük düşürecek polemiklere girmez. Vatanı ve milleti için yapılan haksızlıkları kaleme alır.
1919 yılında İzmir i Yunan ordusu işgal ettiğinde bütün gazetelere sansür koymuştur. kalemini bırakıp düşmana ilk kurşunu sıkan Hukuk-u Beşer Gazetesi Başyazarı Gazeteci Hasan Tahsin’dir.
Gaziantep de ise azınlıklar tarafından 1872 yılında Ayıntap isimli gazete çıkarılmış.
1903 yılında Türklerin çıkardığı ilk gazete Hüseyin Cemil Göğüş tarafından Mecmua-ı Maarif olmuş. Bu gazete aynı zamanda Güneydoğu da çıkan ilk gazetedir.
Kasım 1918 den Şubat 1921 e kadar Kadri Barlas, Ali Kemal ve Hüseyin Göğüş tarafından ” Antep Haberleri” gazetesi çıkarılmış. Bu gazete gizli gizli çıkarılıp işgale karşı halkın toparlanmasın da çok etkili olmuş.
Milli Mücadele döneminde yurt genelinde İstanbul basını ve Anadolu basını diye ikiye ayrılmış. İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit gazeteleri işgalcilere karşı mücadele etmişler.
Matbaanın icraatından sonra, savaş da ve barış da tek derdi vatan ve milleti olan, kaleminden başka sermayesi olmayan gazetecilerin, son dönemler de itibarsızlaştırmaya çalışılması elbette kabul edilir bir tutum değildir.
Vatandaşa en yakın olan gazetecidir. Çünkü onların gözünde, yeri gelindiğinde eğitimci, avukat, doktor, siyaset bilimci, ekonomist, hakem, dert babası hatta işçi bulma kurumudur. Vatandaşın ulaşamadığı kamu kurum ve yöneticilerine daha çabuk ulaştığı için, vatandaşın derdini sorununu kolayca çözen odak noktasıdır.
Gazetecinin taraf olma şansı yoktur. İktidar yanlısı olursa yalaka, muhalefet yanlısı olursa muhalif olur. Yani ne Musa’ya, ne İsa’ya yaranamaz.
Gazetecinin bir fikir adamı olduğunu, vatan ve milletinin daha müreffeh bir düzeye gelmesi için gece gündüz demeden çalışan birisi olduğunu, kabul etmediğimiz sürece aydın ve medeni bir toplum olamayız.