Siyaset, “herkesin her seviyede pazarlık konusu olabildiği” bir alana evrildi ve bu alanda -insanlık onuru, insan hakları- gibi kavramlar bir yığın lafıgüzaf haline geldi.
Sanırım biz “siyaseti’ de” yanlış anladık.
Toplum giderek ”Öz” olmaktan çıkıp ”Nesne” haline dönüştü, dönüştürüldü. Herkes bir diğerinin aynısı, üniforma giymiş gibi…
Siyasette de durum farkı değil.
Bir diğerinden farklı isen veya bir diğerine benzemek istemiyorsan kabul değilsin.
Rol yapmıyorsan,
riyakarlık, ikiyüzlülük yapmıyorsan,
dürüstsen
bizden değilsin…
O vakit şimdilerde siyaset nasıl mı yapılır dediniz?
Temeli kandırmacaya dayanır.
Algılar oluşturulur,
popülizm üzerinden “adam sendecilik” yapılır.
Yani, ”giy üniformanı, tak maskeni sen de bize benze, bizim gibi ol” denir.
Günümüz modern yaşam algısı içinde her şeyde olduğu gibi siyaseti de nesneleştirdik. Öz yok. Unuttuk. Unutturuldu.
Söylem net; “uy ya da öl.”
Bu topraklarda yaşayan herkes bilir ”utanmak imandandır” sözünün anlamını. Utanmak sanıldığı gibi sadece çıplaklıktan vb. utanmak değildir. ‘iİnsan olma konumunu korumaktır utanmak.” Tüm inançlarda, tüm düşünsel ve bilimsel alanlarda olmazsa olmazdır bu etik prensip. İnsan olma konumunu koruyamıyorsak gerisinin anlamı yoktur çünkü.
Ama biz hala ”utanmak” kelimesinin anlamını bile öğrenemedik.
Hikayenin içindeyiz ısrarla anlamıyoruz. Her şeyde olduğu gibi siyaseti de salt bir biçime indirgedik.
Sizi bilmem ama ben çokça utanıyorum.
Ve diyorum ki;
bir şey yapıyormuş gibi yapacak fırsatım olsaydı duygusuyla dolanmak; politik konulara “duyarlı insanlar” gibi kişileri, olguları iyiler ve kötüler diye ikiye ayırıp “iyiler”den şefaat beklemek, toplu “huşu” anlarında ben yerine biz olup, coşkulu siyasal markaların arkasında eyyamcılık yapmak; acımı azaltmıyor, azaltmadı hiç! Kendini kâh gösterip, kâh kaybolan görme anları ise utancımı arttırdı hep !..