National Geographic, suyun hayatımızdaki önemine dikkat çekmek için ‘yarının suyu’ projesi kapsamında 25 Litre adlı bir belgesel çekmiş.
Belgesel, geleceğin İstanbul’unda olası bir susuzluğu ele alırken, günümüzde bu karanlık tabloyu değiştirmenin yollarını Gökhan Özoğuz rehberliğinde anlatıyor.
Kanal D ekranlarında oldukça geç bir saatte tesadüfen denk geldiğim belgeseli büyük bir ilgiyle izledim.
Her gün sadece 25 litre su ile yaşamak zorunda kalacağımız zamanları düşündürüyor insana.
Dünyanın en büyük metropollerini tehdit eden susuzluk tehlikesine dikkat çeken belgeseli çocuklarıma da izletmek istedim.
Ama saat itibariyle çoktan uyumuşlardı. Ertesi gün okulları olduğu için uyandırmam mümkün değildi.
Hem bir şekilde bunu öğrencilerime ve ailelerine de izletmem gerektiğini düşündüm.
Hemen kanalın program akışına göz attım ama tekrarına rastlamadım. Varsa bile mevcut verilen günlerde görünmüyordu.
Sonra National Geographic TV’nin internet sitesine girerek yayın akışına baktım. Üç farklı günde
sabah 4.00, 6.00 ve 6.50 saatlerinde yayınlanacağını gördüm.
Rastladığım yayın çok geç saatlerdeydi, ileriki tarihlerde aradıklarım da çok erken saatlerde.
Farklı sitelerden izleyebilme ihtimallerini araştırdığımda birçok site buldum ama hepsinde de telif hakları nedeniyle engelleme vardı.
Farkındalık oluşturmak amacıyla eğitim içerikli çekilen bir belgesel…
Geleceğin en büyük problemini engelleyebilmek için insanlara ulaşmak istediğini iddia ediyor…
İstanbul özelinden yola çıkarak bütün ülkemizi hatta bütün dünyayı ilgilendiren bir soruna değiniyor…
Su israfının bütün boyutlarını somut örneklerle fark ettirmeyi amaçlıyor…
Ama telif hakları gerekçesiyle ulaşabilmek mümkün değil!
Ekonomik kar sağlayan kaynaklar dışında erişim imkansız!
Asıl amaç söylenenden farklı demek ki!
Söz konusu belgesele ulaşmanın zorluğu bir tarafa…
Daha geniş düşünülmesi gereken bir konu israf…
İsraf ettiğimiz tek şey su değil elbette…
Nice kaynaklarımız bilinçsiz bir şekilde heba ediliyor.
Ekmek israfında bile dünyada ilk sıralardayız.
Hükümeti muhalefeti, köylüsü kentlisi, zengini fakiri önünü ardını düşünmeden her şeyi tüketiyor.
Bu konuda bir şeyler yapması gerekenler ülke kaynakları ile lüks içinde bir hayat sürüyor…
Bizden çok daha zengin ülkelerin katbekat üzerinde harcamalar yapıyor!
Hoca cemaat meselesini düşününce umut yok gibi…
Medyaya dönünce birilerinin emir kulu!
Peki kim düzeltecek bu işi…
Düzeltmesi gerekenler başı çekerken…
Duyurması gereken kör, sağır, dilsizi oynarken halk ne yapsın?
Sadece okulların, öğretmenlerin gayretiyle neyi ne kadar öğrenebilir.
Hele de ekonomik kriterlerden dolayı kendisine saygı göstermeyen insanları nasıl eğitsin öğretmen?
Neyse…
Biraz abarttım herhalde!
Sorun çözme bilincinde olanların bile telif hakkı almadan katkı sunmadığı bir ülkede nelerden bahsediyorum ben!