08:34 - TÜYAP Kitap Fuarı kapılarını açtı
15:57 - BAKSM KASIMDA DA KAPALI GİŞE
20:14 - BALIKÇI KENAN CUMHURİYET BAYRAMI’NDA DA ÜCRETSİZ BALIK EKMEK İKRAM ETTİ
17:33 - Hukuksuz yere gözaltına alınan Başkan Özer’e her kesimden destek büyüyor…
08:18 - Büyükçekmeceli çocukların kalbi Cumhuriyet için çarptı
Yıkılacağı açıklanan otogar için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e uzlaşı çağrısında bulunan Ege Bölgesi Otobüs İşletmecileri Derneği Başkanı Serdar Gerilakan, “Bizim de belediye başkanımızdan aşağı kalır taleplerimiz yok. Biz de buranın çok klas bir otogar olması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü buradaki bütün zorlukları biz yaşıyoruz. Kimse yaşamıyor. Dışarıdaki insanlar da şunu bilmeliler; İzmir Otogarı bu ilin aynasıysa, burada çalışan insanların da elinde birtakım şeyler olmalı ve hep birlikte daha güzel şeylere taşınmak için mücadele etmeliyiz” dedi.
N’VAR N’YOK – Ege Bölgesi Otobüs İşletmecileri Derneği Başkanı Serdar Gerilakan, N’var N’yok’un konuğu oldu. Sunucu Neslihan Karayılan’ın sorularını yanıtlayan Gerilakan, İzmir gündemindeki otogar sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine kendini tanıtarak başlayan Gerilakan, “Serdar Gerilakan 20 Şubat 1969 yılında Diyarbakır’ın il ilçesinde doğmuş, ilk, orta ve lise eğitimini orada tamamlamış. 1987 yılında mezun olduktan sonra da iş hayatına atılmak için metropole gelmiş bir insan. Yani küçük bir ilçeden uzanan bir yol haritası… 1987’den 1994’e kadar bu sektörün en dibinde, mutfağı diye adlandırdığımız gececiliğinden, katipliğinden, gündüz katipliğine ve 1994’de işletmeci olarak adımını bu sektöre atmış, tamamen katkı koyma adına yarınlarımızı inşa etme adına atılmış bir insan… Öz geçmişimiz böyle. Ben 1994’ten sonra birçok sivil toplum örgütlerinde görev almış ve Türkiye Otobüsçülük Federasyonu genel başkan yardımcılığını yapmış, İzmir Ticaret Odası’nda kendi sektörüyle ilgili komite başkanlığı yapmış, birçok yöresel derneklerde bulunmuş bir insanım” dedi.
Ege Bölgesi Otobüs İşletmecileri Derneği’nin geçmişi hakkında bilgi paylaşan Gerilakan, “Çok eskiye dayanıyor. 1968’de rahmetli Mehmet Niyazoğlu ve arkadaşları tarafından Basmane Otogarı’nda adım atılmış bir dernek. Yani geçmişi çok uzun ve çok büyük bir şekilde… Nereden bakarsanız benden bir yaş bile büyük bir derneğiz. Havalimanlarından sonra otogarlar bir ilin aynasıdır. İşte oradaki insanların daha rahat yaşaması, İzmir’e gelen insanların burada daha güzel bir şekilde ağırlanmaları, gidecekleri yerlere daha güzel bir şekilde gitmesini sağlamak… Tabii ki 1968’lerden bahsediyoruz…” ifadelerini kullandı.
Otogarın yapım sürecinde uygulanan sistemin doğru bir sistem olduğunu belirten Gerilakan, “1996’da rahmetli Mehmet Niyazioğlu ve 1996’da Doktor Burhan Özfatura döneminde çok iyi bir sistem hayata geçirilmiş… Buranın yap işlet devret model verilmesi kararı almış ve böyle bir sözleşme yapılmış. Tabii ki ondan sonra değişmiş… Nasılmış? O kadarını bilmiyoruz. Ve ondan sonra bu süreç yapılırken İzmir’e Balkanlar’ın en büyük otogarı inşa edilmiş ve burada çok güzel şeylerin yapılacağı belirtilmiş. İzmir marka kent… Turizm alanında olsun, her alanda gerçekten de kendini ispatlamış bir yer. İzmir bir de Türkiye’nin en kalabalık üçüncü şehri. 2023 verilerine göre 4 milyon 400 bine yakın bir nüfusu var. Yani ülkemizde cazibe kelimesiyle özdeşleşmiş bir şehir. Güzide bir turizm şehri, marka kent olmaya aday bir şehir yani. Aynı zamanda İzmir’de uluslararası fuarlar düzenleniyor. İngiltere, Hollanda olmak üzere birçok ülkeden bir milyon bin üzerinde insanın ziyaret ettiği güzide bir kent. Günde 1100 otobüs İzmir il dışına şehirlerarasına seyahat ve sefer düzenliyor. 300 tane ilçeye sefer düzenliyor. Günlük 50-60 bin tane insan burayı ziyaret ediyor. Dediğimiz gibi bizim kuruluşumuz aslında İzmir’de çok güzel bir şekil kazandırmak, düzenli bir taşımacılık yapmak ve buradaki insanları da gidecekleri yerlere rahat şekilde iletmek, ulaştırmak” diye konuştu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de otogar ortaklarından olduğunu vurgulayan Gerilakan, “Şehrimizin havalimanından sonraki aynası olan otogardır. İnsanları ilk etapta burada karşılıyoruz. Özellikle de ortak tabakalık kesimi burada karşılıyoruz. Onlara bir hizmet veriyoruz. Onların güzel bir şekilde İzmir dışından geldiklerinde gidecekleri yerlere kadar güzel bir şekilde ağırlamak istiyoruz. Oradaki ortam, bir aile ortamında… Yani bizim geldiğimiz günden itibaren hedefimiz bu. Ama maalesef 25 yıl bir süre boyuncadır İZOTAŞ A.Ş. burayı yönetmekte. Belediyede buranın yüzde 20 kar ortağı. Buranın eksiği olduğunu biz de biliyoruz, tabii ki de bunlar en çok da bizi etkiliyor. Yani şöyle düşünür müsünüz; Bir yerde yaşıyorsunuz ve buranın bütün en büyük temel taşı biziz. Firmacılar oradaki iş ortakları, buradaki yolcuların her ilçeye taşınmasını bile kendi cebimizden karşılıyoruz. Belediyeye hiç kimse yük olmadan süreci götürüyor. Bugün geldiğimiz noktada da biliyorsunuz; Türkiye’deki koşullar, dünyadaki koşullar, pandemi bizi çok vurdu. Bir ton insanımız orada sıkıntıya düştü. Ondan sonra pandemiden sonra işte deprem yaşandı… Deprem de bile İzmir’de biz de üstümüze düşeni fazlasıyla yaptık ve o dönemlerde taşımalar olsun başka ihtiyaçlar olsun ne gerekiyorsa yaptık. Bunlar zor şartlarda yapıldı. 25 yıl önce buraya gelmiş arkadaşlarımın hepsi kendi mekanları olan ve bununla beraber buraya geldikleri zaman büyük paralar ödeyip çok sorunlarla boğuşan ve ayakta kalan arkadaşlarımız… Bugün geldiğimiz noktada burada çalışan arkadaşlarımızın hepsi büyük sıkıntılar içinde yaşıyorlar. Sonuçta biz bir AVM değiliz. İnsanlara hizmet ediyoruz, taşımacılık yapıyoruz. İnsanları gönül rahatlığı ile gidecekleri yere götürüp geldikleri zamanda çok güzel bir ortamda ağırlanmalarını istiyoruz. Sayın Başkanımın yaptığı açıklamada da bazı konuları belirtiyor… Zaten Sayın Başkanımızla aynı fikirlerdeyiz. Mesela şöyle örnek vereyim; Yürüyen merdiven yok, yaşlı, sakat vatandaşlarımız çıkamıyor üst katlara. 2006 müfredatında yer alan ve devletin yapması gereken metro daha otogara gelmemiş durumda. Yani şöyle düşünün; İzmir Türkiye’nin göz bebeği, Avrupa’da, dünyada ismi olan, turizm kenti. Bu şehirde daha otogarına metro gelmiyor. Bu sorunun sebebi nedir tabii biz bu kadarını bilmiyoruz… Bunun içinde bizim dernek olarak defalarca girişimlerimiz oldu. Biz şu anda bile bir sürü zorluk yaşıyoruz. Isıtma/soğutma olsun… Kışın gelseniz görseniz bir halimizi, çok berbat haldeyiz. Yazın sıcaklar… Kendi imkanlarımızla orada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Umuma açık yerlerin denetimi, belediyelerdir. Yani belediyelerin buraları denetlemesi gerekiyor. Sayın Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in 19 Temmuz’da yaptığı açıklamalarda buraların yıkılacağını söylüyor. Bizim hiç kimseyle bir sorunumuz, bir sıkıntımız yok. Biz 25 yıldır zaten burada belli bir takım sıkıntılarla boğuşuyoruz. Çünkü biz burada çalışanız. Evimize ekmek götürüp bir ton insanı burada ekmek veren kişileriz. Buranın 2 bin tane çalışanı var, 66 tane yazıhanesi var. Ama 66 yazıhanenin en azından kendi içinde ikişer üçer ortağıyla beraber 150 yazıhane sahibi var. Paralarını verip, buraları inşa etmişler. Ama dernek o anda bir arada derede kalmış. Yani kenara itilmiş… Bizim de belediye başkanınızdan aşağı kalır taleplerimiz yok. Biz de buranın çok klas bir otogar olması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü buradaki bütün zorlukları biz yaşıyoruz. Kimse yaşamıyor. Yani sizin de kızınız geliyor, oğlunuz geliyor, benim de geliyor, başka birinin de geliyor. Buraya özgürce gelmeliyiz. Dışarıdaki insanlar şunu bilmeliler; İzmir Otogarı bu ilin aynasıysa, burada çalışan insanların da elinde birtakım şeyler olmalı ve hep birlikte daha güzel şeylere taşınmak için mücadele etmeliyiz” dedi.
Alanın transfer merkezi olma fikrine sıcak baktıklarını dile getiren Gerilakan, “Burada Tunç Başkanımın dediği bir şey var; alan transfer merkezi olacakmış. Ancak ana transfer merkezinin metro veya raylı sistemle ilgili mi yoksa otobüs sektörüyle ilgili olduğunu da anlamış değiliz yani. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in yapmış olduğu açıklamayı Ege Bölgesi Otobüs İşletmecileri Derneği Başkanı olarak olumlu buluyor ve kendisine de katılıyorum. Bir an önce de yapılmalı. Ama ana transfer merkezi projesinde sektör temsilcilerinin de projeye dahil edilmesinin gerekli olduğuna inanıyoruz. Sonuçta yıllardır verdiğimiz hizmetler var. Biz Halkappınar’dan gelmeyiz… Burada yaşayan insanların 40-50 yıldır burada geçmişleri var. Değerli Başkanım Mehmet Şakir Başak, sivil toplumlarla ilgili koordinatörüyle beraber yaptığımız görüşmede bizim burada zaten mağduriyetimizi kendisi dile getiriyor. Biz de ona inanıyor ve güveniyoruz. Marka şehre yakışır bir yer olmasını biz herkesten daha çok istiyoruz. Ama otogarın havasını teneffüs eden ve buradaki havayla yaşayan bizlerin işleri bu otogarın içinde. Bizler çalışıp İzmir halkına hizmet vereceğiz. Bunu yarın da vereceğiz. Yani benim bir platformda bir abim çok güzel bir şey söylemişti; Talat Aydın, o zaman ki Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a; Bize bir elbise dikiyorsunuz, ama bize bunu sorma gereksinimi duymuyorsunuz. Üstümüze büyük mü gelir, küçük mü gelir, olur mu, olmaz mı? Neden? Biz yapıyoruz burayı. Burası için bizim de görüşlerimizin alınması gerekiyor. Çünkü orada yaşayacak bizleriz. Bu işi biz yapıyoruz. Örneğin ben bu işi 36 yıldır yapıyorum. Bu işin mutfağından gelmişim. Bu kadar emek vermişim. Bu camiada bizim de bir sözümüz var. Buradaki bu mazlum kitle bütün her şeyini neredeyse kaybetmiş. Parasal anlamda çok büyük sıkıntılar yaşayan bu insanların yarınlarıyla ilgili kararlar veriliyor… O zaman bu insanların yöneticilerine de bunları sormalıyız. Mutlaka Tunç Başkan bizleri de çağıracaktır. Zaten bu konuda onda görüşme talebimiz de var. Buraya proje yarışması yapılıyor ve EGOD göz ardı ediliyor. 45 tane üyemiz var. 2 bin tane çalışan var. Para yok, bir şey yok, sıkıntılar diz boyu, dernekte işte işçi parası veremiyoruz. Bunları kendi finanslarımızla karşılıyoruz ki, hiç olmazsa yarınlarda bu insanlar daha da çok mağdur olmasınlar diye. Bu verilen demeçte bizi göz ardı edilmemiz, bence burada yaşayan insanların hiç sayılması anlamını taşımaktadır. Yıkılma durumunda insanların ne olacağına dair onların bilgilendirilmesi gerekli. İnsanların burada büyük bir kitle oluşturdukları bilinmeli. Tunç Başkanımın bize verdiği taahhüdü biz de bunların önünü açtık. Ben insanların da fikirlerinin alınmasından yanayım. Yani bizim de fikirlerimizi alın. Biz de bazı önerilerde bulunalım. Biz hak, hukuk, adaletli bir şekilde bu işin yeniden buradaki derneğin ve buradaki yazıhaneci arkadaşların da göz ardı edilmemesi gerektiğini, onlarla bir masaya oturulması gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kendilerinin de süreç içinde muhatap kabul edilmek istediklerini belirten Gerilakan, “Bugün burada olmamızın en büyük sebeplerinden biri de bu. Biz yok sayılacak bir kitle değiliz. 2 bin tane çalışanı olan ve gerçekten de mağdur edilmiş kişileriz. Bu mağduriyet, maneviyi bir kanara bırakıyoruz manevi durumda. Eski otogar başımıza yıkılmıştı. Sandalyelerimizi bile alamadık… Kendimden örnek vereyim; İki tane mekanım vardı benim. Buraya geldim. Yine buraya dolarla paralar ödedim. Ve sonuç bana söylenenlerle bugün önüme gelenler arasında çok büyük farklılıklar var. Tunç Başkanımın 4 senedir geldiği günden beridir yaptığı her şeyi görüyoruz. İyi de iletişim içindeyiz. Kendisi de bize ‘ben size gereğini yapacağım’ inancını verdi. Gerçekten de insanlara, mazluma, garibana değer veren bir profil çiziyor. Bu konuda da ona her zaman için müteşekkiriz. Ama biz de burada yaşıyoruz, bizim de haklarımız var. Bizim de insan olarak kaile almamız gerekiyor. Biz bir 25 yıl, bir 10, bir 15 yıl daha burada birilerine ırgatlık yapmayalım. Yani kendi emeklerimizin karşılığını kendimiz alabilelim. Yaşayacağımız yerde nasıl yaşayacaksak biz de bilelim. Buranın yönetiminde bize de sorulması gerektiğine inanıyoruz. Kavgamız yok. Biz bağcıyı dövmek değil, bağdan üzüm yemek peşindeyiz. Bu mazlum kitleyi, bu kadar sıkıntılar içinde yaşamış ve bir noktaya gelmiş bu insanların dertlerine çare olmaya çalıştık. Çünkü herkes size soruyor ‘Ne olacak?’ diye. Dört ay sonra burası yıkılacak. Burası yıkılacak tamam ama biz ne olacağız? Bizim önümüzdeki dört ay gibi kısa bir süreye rağmen durumumuz hakkında sorulan sorulara cevap verebilmemiz için kendi esnafımızı daha da bilgilendirmek için, kafalarındaki o yanlış şeyleri silmek için Tunç Başkanımla bir an önce bir araya gelmeliyiz. Güzel bir noktada, hepimiz için, özellikle ilimiz için, özgürce, huzurlu, rahat, sağlıklı bir şekilde girip işimizi yapıp çıktığımız bir yer olsun. Çoluğunuz, çocuğunuz herkesin mutlu bir şekilde… Çünkü bugün otogar dediğiniz zaman kafanızda farklı şeyler oluyor. Gerçek kimliğimize bürünmek için Başkanımızın bize çok katkısının olması gerekiyor. Destekleri gerekiyor. Bizim de işimizi daha iyi yapmamız için burada gelen insanları daha iyi karşılayabilmemiz için koşullarını güzelleşmesi gerekiyor. Sonuçta biz işi biliyoruz. Bir takım şeylerin bizimle beraber yürümesi talebindeyiz. İnşallah sizin vasıtanızla bu sesimizi duyar. Her şey güzel olur diye düşünüyoruz. Çünkü haksızlık ve adaletsizlik hiç de doğru bir şey değil. Mazlum insanlara destek olmak lazım, tatlı koymak lazım. Zaten herkes çok zor durumda. Internet büyük sıkıntı, büyük paralar vermişiz. Yarın ne yapacağımızı bilmiyoruz, sıkıntılarımız arttı zaten. Mazotu biliyorsunuz ÖTV… Biz büyük firma değiliz. Biz acenteyiz. Büyük firmaların buradaki iş ortaklarıyız. Bizim durumumuz çok kötü. Bugün vergi yüzde 20 olmuş. Ama büyük firmalardan yüzde 10 alıyor. Biz de yüzde 20 alıyoruz. Zaten biz hayatımızı idame edemiyoruz. Buradaki bu kitleyi hiçe saymamalıyız. Bir kenti ileriye götürmek istiyorsunuz havalimanıyla, otogarıyla hep el birlikle bu işi bilenlerle ve bir araya gelip buraya güzel bir şekil yaratmak gerekir. Bizim Tunç Başkanımızdan da istediğimiz bu. Biz burada varız. Bu işte gerçekten en çok emeği koyan bizleriz. Çok zor şartlarda yaşıyoruz. Evimize ekmek götüremiyoruz. Otobüslerimiz gelmiyor. Vergimizi ödeyemiyoruz, SGK’mızı ödeyemiyoruz… Pandemide bile en çok ezilen kitleyiz yani biz” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerini hatırlatan Gerilakan, “Size de gerçekten de canı gönülden teşekkür ediyoruz. Ben de eğitimci bir babanın çocuğuyum. Her zaman şiarımız bu olmuştur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da şu cümleleri çok hoşuma gidiyor; ‘Hak, hukuk, adalet’. Bunu medyada söylediğimiz gibi ezilen, sıkıntı yaşamış, gerçekten de hakları elinden gasp edilmiş insanlar dardaysa bu memleketi yönetenler özellikle bugün sorunumuz İzmir olduğu için yerel yönetimlerin başındaki başkanımızı bu işlere el atması gerekir. İnsanları sahipsiz bırakamamak gerekir. Herkes hakkı olanı almalı. Bizleri severler sevmezler… Ne derlerse biz onlara hem fikiriz ancak biz haktan, hukuktan ve adaletten yanayız. Sayın Kılıçdaroğlu da bunu defalarca dile getiriyor. Tunç Başkanımın da bu yönde söylemleri vardır. Emeklerine çok saygı duyuyoruz. Ama bizler de burada bir kitleyiz. Çok büyük sıkıntılar yaşayarak hizmet veriyoruz. Bu konuda bizim de sesimizi duymasını, bizle de oturup hak, hukuk, adalet çerçevesinde buradaki arkadaşlarımın da hakları gözetilerek görüşmelerin olması ve bunun güzel bir şekilde bağlanmasını canı gönülden istiyoruz. İnşallah her şey herkesin istediği gibi güzel olur diye düşünüyorum” dedi.
Gerilakan sözlerini şu ifadeler ile tamamladı; “Tunç Başkanımın da çok güzel projeleri var. Dediğim gibi biz istiyoruz ki burası herkesin mutlu olduğu bir yer olsun. Aslında buranın gerçek sahipleri orada yaşayan insanlar. Çünkü insanlar bizi tanıyor. İmajın da yıkılması gerekiyor. Bunu da el birliğiyle yapacağız inşallah.”