İkinci bir Gezi mi?
İnşallah olmaz!
Kim haklı?
Onun da bir önemi kalmıyor bir süre sonra…
Ama bir üniversiteye dışarıdan birini atamanın haklı yönünü de bulmakta zorlanıyor insan!
Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde rektör olarak görevlendirilebilecek bir hoca bulunamadı mı?
Özerklik bile rahatsız mı ediyor artık?
En ufak zerreye kadar itaat mi bekleniyor?
Nasıl olsa herkes kendi istediğine inanıyor.
İşin aslını araştıran soruşturan yok.
Kamuoyu oluşturma yöntemleri belli!
Haksızlık yapıldığını düşünenler gücü yettiğince karşı çıkmaya çalışıyor.
Sesini duyurmak için farklı yollar deniyor.
Netice: Ülkemizin acı gerçeği…
Etkisiz hale getirilmiş öğrencilerin bile polisten dayak yemesi…
Bilinçli ya da bilinçsiz, isteyerek ya da gaza getirilerek, haklı ya da haksız hiç fark etmez.
Bu vatanın evlatları olarak düşüncelerini belirtme hakları var.
Kaba kuvvetle sindirmeye çalışmak kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede yıkımdan başka bir şey olmayacaktır.
Dün şikayet edilenler bugün başkalarına yapılırsa gelecekte olacakları tahmin etmek zor olmaz herhalde…
Tarihin tekerrürden ibaret olduğu doğru ama bunu değiştirmenin de bir yolu olmalı.
Hem de çok kolay!
Kendiniz şikayet ettiğiniz şeyleri başkalarına yapmayarak.
Bu kadar basit!
Hem de kararnameyle!
Üniversitemiz çok az ya!
Hem de çok kaliteli eğitim veriyorlar!
Arttıralım fakültelerin, yüksek okulların sayısını; herkes üniversite mezunu olsun!
Beklentileri yükselterek işiz kalanların, kendisini üniversite mezunu zanneden ama lise seviyesinde eğitim alanların ülkeye verdiği zarar ortada…
Diyelim ki iyi eğitim almış olsunlar…
Yine bir işe yaramaz!
Çünkü öncelikli olarak meslek eğitimine ihtiyacı var ülkemizin.
Ondan önce de anaokulu eğitimine…
Birinin bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na ya da eğitimden sorumlu danışmanlarına anlatması gerekiyor.
Temel değerleri ve küçükken kavratılması gereken kazanımları edindiremediğiniz insana istediğiniz üniversitede eğitim verin!
Bireysel konularda küçük adımlar atmış olursunuz.
Ama toplumsal kazanımlara ulaşmak çok daha önemli adımlar gerekiyor.
Neticede her zaman söylediğimiz şeyi tekrar etmek durumunda kalıyoruz:
Anaokulu üniversiteden daha büyük bir adımdır.
Üniversite açmak için kullanılan kaynaklar anaokulu açmak için kullanılmalıdır.
Hatta anaokulları zorunlu olmalıdır.
Sosyal medya tüm dünyada oldukça etkili.
Dolayısıyla ülkemiz için de hatırı sayılır bir ilgiden söz edebiliriz.
Öyle ki ona güvenerek adım atılıyor birçok konuda.
Özellikle muhalif düşünenler oradaki küçük bir rüzgarla fırtınalar koparabileceklerini düşünüyor.
Ancak daha önce defalarca gördüğümüz üzere istenen sonuçları doğurmuyor sosyal medyaya dayanarak yapılan girişimler.
Çünkü herkesin orada olduğunu düşünenler hayal kırıklığına uğruyor.
Orada olmayanları yok sayanlar ters köşeye yatıyor.
Dünyayı oradan ibaret sananlar yanılıyor.
Bir de gerçekle yüzleşince fikirlerin değişmesi ya da yumuşaması var tabi!
Neticede hiçbir zaman sanal dünyadan hareketle büyük siyasi sonuçlar elde edilemedi.
Bundan sonra da biraz zor gibi görünüyor.
En azından ayağı yere basan ve daha kapsayıcı sonuçlara ulaşmak için sosyal medyayla sınırlı kalmamamız gerekiyor.
Ya da hayal dünyasında oyalanmaya devam…