Ekonomi de kur değerlerinin artması bütün dengeleri değiştirdi. Tabi doların artması da bazı kesimleri sevindirirken bazılarını üzdü. Bunu Nasrettin hocanın fıkrası çok iyi anlatıyor.
Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:
– Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş.
Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş:
– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.
Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:
– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.
– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak.
Doların yükselişi sonrasında birilerinin anası ağlayacak.
Peki ihracatta ucuza denk gelen mamuller den dolayı depolar boşalır mı ?
Yani üretici buna sevinmeli mi ?
Çünkü 2018 yılında yaklaşık 3 – 4 lira olan doların şu an yüzde 300 artıp 12 tl ye çıkması kar marjını artırır mı ?
Bu arada ithal ettiğimiz ürünler ki, tohumdan eloktoniğe kadar geniş bir yelpazeye sahip malzemelerin de yüzde 300 oranında fiatlari artığı anlamına gelir. Bu da ceplerin boşalması demektir.
Rahmetli Süleyman Demirel in 2001 krizin de söylediği önemli bir cümle vardı. ” Büyük ekonomik buhranların, büyük siyasi sonuçları olur” demişti.
Dolar ile birlikte tabi tansiyonlar da yükseldi. Siyaset de erken seçim diye dillenmeye başladı.
Ekonomiye yön veren koltukların boşalıp yeniden doldurulacağı kesin. Bundan önceki krizler de olduğu gibi görev değişikliği yapılacağı konuşuluyor.
Sözüm o ki Devlet anamız olduğuna göre dolar yükselse de, düşse de ağlayan anamız oluyor.