Yaz geldi ve ben tatil moduna girdim sanırım ve birbiri ardına yaz gribi de olunca yazmaktan iyice koptum. Yazmadım ama bol bol okuma fırsatım oldu. Çok kolay yazan birisiyim aslında ben; bilgisayarın önüne geçtim mi cümleler birbiri ardına akıp gider. Ama şu anda yazma isteğim yok ne yazacağımı bilemiyorum.
Hasta olmak ne zormuş. Grip aşısı oldum diye seviniyordum. Hiç hasta olmam sanıyordum… Soğuk algınlığına fayda etmedi grip aşısı… İnsan ne kadar aciz ne kadar yalnız hissediyor kendini… Hapşurdukça, öksürdükçe, terledikçe neler çektiğimi anlatamam size… Yani bu kadar berbat bir şey olamaz herhalde… Telefonda konuşurken karşımdaki hemen anlıyor sesimden hasta olduğumu…
Sağlıklı olmak çok önemli… Çünkü sağlık demek huzur ve mutluluk demektir. Bu da ancak, kaliteli bir hayat yaşamakla, öncelikli olarak da ruh ve beden sağlığımıza, ayrıca yaşantımıza dikkat etmekle mümkündür. Düzenli ve sağlıklı bir yemek, düzenli olarak yapılan spor kişiyi bedenen ve zihnen ayakta tutar. Genellikle sağlık kaybedilip, başa birçok hastalıklar gelince sağlığın değeri ve önemi anlaşılıyor. Kış soğuğunda baharın ve güneşin kıymetini daha çok bilirken, hasta olmadan da sağlığımızın kıymetini bilmeliyiz.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihân kavgasıdır,
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.
Kanuni Sultan Süleyman bu mısralarla ne güzel de anlatmış sağlığın önemini… Her duygudaki ayrı lezzeti, sevinci, hüznü, acıyı yaşamak, bunu ifade edebilmek, hayatımıza aktarabilmek sadece bize verilmiş bir hayat sermayesidir. Varlığımızı kuşatan sermayelerimiz öyle çok ki; aklımız, ruhumuz, kalbimiz, benliğimiz, bilincimiz, şuurumuz, nefsimiz, vicdanımız, duygularımız, hislerimiz, önsezilerimiz, irademiz… Bir de bütün bu verilenleri bilme, anlama ve algılama bilinci. Bütün varlığımızı kuşatan bu kadar zenginliğe rağmen, bir o kadar da aciz ve sermayesiz yine biziz. İçimizde var olan ve başka hiçbir canlıda olmayan bunca güzellikler ve zenginlikler, farklılıklar o denklemin anlamını keşfettiğimiz ölçüde bizi mutlu, huzurlu ve güvende kılıyor. Yoksa, insan olarak bizi diğer bütün canlılardan ayıran ve üstün kılan bu özelliklerin hepsi bizi hiçliğe, anlamsızlığa götürebiliyor ve diğer hiç bir canlının yaşayamayacağı kadar derin acılara boğabiliyor.
İnsan hasta olunca anlıyor sağlığının kıymetini. Elindekinin kıymetini kaybedince anladığı gibi… Hasta iken vücudumuz doğal olarak kendini dinlenmeye alıyor ve bizim yapmaya vakit bulamadığımız istirahati vücudun kendisi bizi zorlayarak yaptırıyor. İster istemez yatmak zorunda kalıyor insan….
Ben küçükken grip olduğumda babam bir poşet sevdiğim yiyecekle dönerdi işten… Hepsini kardeşimle paylaşırdım elbette… Hasta olmam onun da işine gelirdi. Annem sürekli başucumda… Sırtıma havlu koyar, gülümser, öper, çok sevdiğim güzel yemeklerden yapardı. En güzeli de mesela okula gitmek zorunda olmamaktı. Aslında bu o kadar da güzel değil ama herkes okulda iken evde olmak bana keyifli gelirdi. Hele bir de sınavlar başladıysa…
***
Ama yine de bütün bunlara rağmen hasta olduğuma sevindiğimi zannetmeyin sakın. Şu da bir gerçek hangi yaşta olursanız olun anne ve babanızın gözünde hala küçük bir çocuksunuz. Belki ilgi ve şefkat görüyoruz hasta olunca ama sağlıklı olmak gibisi yok. Sadece insanın aklından şu geçiyor: “Acaba etrafımızdaki herkes biz sağlıklı iken de bu kadar şefkatli ve yardımsever olsa, dünya ne güzel olurdu, öyle değil mi?” Her insan gibi ben de hastalanmaktan hoşlanmayan biriyim. Ama bendeki terslik hastayken gösterilen ilgiden rahatsız oluyorum ve bu yüzden de çekilmez bir hastayım… Ben yatağıma geri dönüp dinleneyim… Sizler de kalın sağlıcakla…