Gerçekten haklı olup olmamanın bir önemi yok günümüzde!
Haklı görünmek yeterli!
Özellikle sanal dünyada olmak istediğimiz kişiyi yansıtırken…
Herkesin “mükemmel” olduğu bir çağda yaşıyoruz!
Herkes “haklı”!
Oldukça abartılı bir şekilde yaşadığımız bireyselleşmenin doğal sonucu bu!
Ben merkezli, kendilik algısını güçlendirmek için diğerlerini yok sayarak ya da aşağılayarak var olmaya çalışıyoruz.
Eleştiriyi olgunlukla karşılayamama, özeleştiri yapamama gibi eksikliklerde savunmacı yanımız mutlak haklılık inancıyla devreye giriyor.
Hiç düşünmeden kırıp geçirebiliyoruz sevdiklerimizi.
Başkalarını eleştirirken de acımasızca cezalandırıcı yanımız ön plana çıkıyor.
Sorgulamak ile yargılamak arasındaki farkı tam olarak anlayamıyoruz bir türlü.
Her şeyin en iyisini biz biliyoruz ama sürekli başkalarını bilgiçlikle suçluyoruz!
Herkes çokbilmiş ama kendimiz çok mütevazıyız!
İnsanın insanın aynası olduğunu…
Her insanın çevresindeki insanların ortalaması olduğunu…
Herkesin aslında kendi içindekileri yansıttığını unutuyoruz.
Yetersiz görünmek ve eleştirilmekten mi korkuyoruz yoksa reddedilmekten mi?
Ya da gelen eleştirilere göre kendimizi değiştirince kendimiz olmaktan vazgeçerek başkalarının istediği gibi yaşadığımızı mı sanıyoruz?
Her şekilde abartıyoruz yani!
Geleneksel özelliklerimiz ve eğitim şeklimiz de bunu destekliyor gibi!
Desteklemek abartılı gelse dahi düzeltmekte başarısız olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Toplumsal kodlarımız getirdiği kurnazlıkla her hatamızı olduğu gibi bunu da mantığa bürüyerek görmezden geliyoruz.
Empati yeteneğini yeterince geliştirmek bir tarafa daha çok zarar veriyoruz.
Daha kötüsü bunu bize nazikçe hatırlatmaya çalışan insanları da kendimizden uzaklaştırıyoruz.
Şu hayattaki en değerli şeyi, incitmeden hatalarımızı gösteren yanımızı, kaybediyoruz.
Ama haklı olmak yeterli zaten!
Kaybettiklerimizin ne önemi var ki!