00:14 - Silivri’de Vefa Parkı ve Basketbol Sahası’nın açılışı gerçekleşti
23:48 - Cumhuriyet coşkusu zirveye taşındı
23:39 - Büyükçekmece Cumhuriyetin 101’inci şan ve şeref yılını coşkuyla kutladı
17:07 - Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’ndan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı
14:48 - Cumhuriyetin 101. şan ve şeref yılı gururla kutlanıyor
Eğitimin bireysel mi yoksa kitlesel hedefler mi koyması gerektiği hakkında farklı düşünceler var.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Kümülatif bir hedef doğrultusunda mı ilerlemeliyiz yoksa ne kurtarsak kardır diyerek bireylere mi yönelmeliyiz?
Aslında ikisi de önemli diye düşünebilirsiniz.
Duygusal değişimlere göre farklı zamanlarda farklı düşüncelere de dahil olabilirsiniz.
Bu konuda tam zihniyet birliği sağlamak imkansız olduğu gibi kişinin bile kendi içinde farklı düşüncelere sahip olması gayet normal.
Tabi düşünebilen insanlar için!
Diğer tarafta daldıkları kuyuda yaşamayı tercih eden ve değişimi benliğini yitirmek olarak sınırlandıran kitleler çoğunlukta.
Onlara dünyanın bilgisini de yükleseniz nafile!
Neyi ne kadar öğretirseniz öğretin!
Öğrettiklerinizi kullanmayı öğretemiyorsanız neye yarar?
Akıl yürütmek konusunda yetenekli olmayan kitlelerin öğrenilenleri kullanmasını beklemek de saflık olur.
Talepleri dışında hiçbir şeyi anlamaya çalışmayan zihinler için ne yapsanız nafile…
İster kitleye yönelin, ister bireye…
Ama Allahtan ümit kesilmez tabi!
Bu noktada ben bireye inananlardanım.
Tabi abartmadan ve grup bilincini yitirmeden.
Nazım Hikmet’in mükemmel ifadesiyle;
“Bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine…”
Yani güçlü birey yaratırken toplumsal bağları da koparmamak gerekiyor.
Peki bu nasıl olacak?
Bilinç dışı kişiliği ya da içgüdüleri kontrol edebilecek bilinçli bir kişilik geliştirmekle işe başlanabilir belki.
Böylece birkaç kuşak sonra düşünebilen ve sürü psikolojisinden kurtulabilen güçlü bireyler yetiştirilebilir.
Kitlesel bir bireyselleşmeden ziyade güçlü bireylerin yer aldığı kitleler oluşturulabilir.
Esasen kitle sözcüğü bireyi ortadan kaldırıyor gibi görünse de aslında bu Batının dünyaya empoze ettiği bir algıdan başka bir şey değil bence.
İnsanları bireysel olarak güçlendirmenin yanında yalnızlaştırarak bir araya gelmesini engellemek…
Bir arada yaşayan ama birbirini tanımayan insanlar oluşturmak…
Aslında bu geçmişteki kitlesel telkinlere açık toplumlardan biraz farklı gibi…
Nihayetinde kendini feda edecek bir şeylerden ziyade kendisi için feda olabilecek bir şeyler arayışında.
Yani bencillik doruk noktada!
Neyse…
Toplumu yönetmek ve yönlendirmek için kitlesel psikolojik etkiler oluşturulmalı elbette.
Ama bunu yaparken bireyi yok saymakla, sorgulamadan kitlesel itaat arasında önemli bir denge oluşturmak gerekiyor.
Bunun için de öncelikle düşünebilen bireyler yetiştirmek…
Sizce biz yapabiliyor muyuz?