Köylü olmak onur vericidir. Ülkeni ayakta tutarsın, halkını beslersin. Tavuğun altından yumurta, ineğinden sütü, tarlanda yetiştirdiğin ürünün ile ülkene, yaşadığın topraklara katkı sunarsın.
Köylü olmak onur vericidir. Ülkeni ayakta tutarsın, halkını beslersin. Tavuğun altından yumurta, ineğinden sütü, tarlanda yetiştirdiğin ürünün ile ülkene, yaşadığın topraklara katkı sunarsın. Köylü olmak ve üretmek o kadar değerlidir ki Cumhuriyetin ilk dönemlerinde tarım ve hayvancılığa büyük önem verilmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı dönemlerde açlık ve yokluk halkın en büyük sorunlarından olmuştu. Özellikle gıda da dışa bağımlılık bir ülkeyi yok etmek için yeterlidir. Bu bilince sahip olan Mustafa Kemal Atatürk, ilk atılımlarını köylüyü kalkındırmak için yapmıştır. Çünkü cephede askerlerin açlığına bizzat şahit olmuştu. O dönem halkının çektiği yoksulluğu görmüştü. O nedenle ürettikleriyle halkın yaşamasına, ayakta kalmasına, güçlü olmasına katkı sunmalarından dolayı “köylü milletin efendisidir” demiştir.
Şimdi ise köyleri mahalle yapacaksın sonra İETT’ ye yazın ek seferler koyup köylerden alışveriş yapmanıza olanak sağlıyoruz diyeceksin. Bu yaptığını hizmetten sayacaksın.
Metropolde yaşayanlara “haydi seferler koyduk İstanbul’un köylerine gidin organik ürünler alın” diyorsun. Kim yapıyor bunu? İBB tabiî ki gülerler adama, ben gülüyorum komedi filmi gibi.
Köy kaldı mı acaba? Kalmadı. Önce köylerin statüsü değiştirildi, köyler mahalle oldu. Köylerde, yani şimdiki adıyla mahallelerde ahalinin geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılık yavaş yavaş yok edildi.
Köy ahalisinin köy bekçisi, oldu mu size belediye ye bağlı mahalle bekçisi. Muhtarlar da belediyelere bağlandı. İş böyle olunca kaymakamlar ise boşa çıktı.
Köylerimiz, yeni mahalle oldukları için 2014 yılından itibaren beş yıl boyunca çeşitli vergilerden muaf tutulmuş, ama beş yıl sonra acısını çıkartacaklar biliyoruz.
Köyde büyüdüğünü unutan bazı sonradan görmeler, çocukken annesinin önüne koyduğu kahvaltıyı beğenmezken, bu gün sosyal medyada köy kahvaltısı yapıyoruz diye paylaşımlar yapıyor ve bu köy kahvaltısı için bir dünya para bayılıyorlar. İşte köylü halkını bu gün bu duruma getiren ahalinin başındakiler, yarın aynı bu görgüsüzler gibi olacaklar. Tıpkı bugün olmayan köylere İETT servislerini gönderip, övünenler gibi.
İşin özü siz çıkardığınız yasa ile köylerin statüsünü değiştirip mahalle yapıyorsunuz, ardından metropol sosyetesini köylere taşıyoruz diye medyada haber yaptırıyorsunuz. Hatırlayın geçtiğimiz sonbahar ayında, medyada bu haberler yer aldı.
Adamlar biz buraları mahalle yaptık artık İETT servisi göndermek zorundayız demiyor da organik gıda alışveriş yapılması için, köylüye destek için İETT servileri koyduk diyorlar. Bende hadiyin oradan diyorum. İstanbul’un köylerini mahalle yaptıysan eğer buralara da İstanbul’un tüm mahallelerine verdiğin hizmetin aynısını ayrıcalık yapmadan vermek zorundasın. Anlayacağınız organik gıda alışverişi hikaye. İBB’nin Çatalca Mahallelerine İETT servisi zorunlu bir hizmettir.
İBB’nin maksadı tarım ve hayvancılık yapana destek olmaksa bu bizim köylerimize, (onların dilinde mahallelere) İETT göndermek ile olmaz.
Çatalca’da hayvancılığa, tarıma ve ziraata gerçekten destek vermek istiyorsan, ahalinin yaşam alanlarını yok etmeyecek adam gibi projeler ile geleceksiniz. Ama istiyorsan ithal tarım ve ithal hayvancılık o zaman sen bilirsin İBB.
Ve yaşadıkları bunca olumsuzluklara rağmen, sessiz kalan ahaliye de size her şey müstehaktır demeyeceğim. Çünkü bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz.
Saygılarımla…