00:14 - Silivri’de Vefa Parkı ve Basketbol Sahası’nın açılışı gerçekleşti
23:48 - Cumhuriyet coşkusu zirveye taşındı
23:39 - Büyükçekmece Cumhuriyetin 101’inci şan ve şeref yılını coşkuyla kutladı
17:07 - Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu’ndan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı
14:48 - Cumhuriyetin 101. şan ve şeref yılı gururla kutlanıyor
Geçenlerde gazeteleri incelerken ekran başında en çok vakit geçiren ülkeler yüzdesine rastladım.
Okumadan önce kendimce tahminlerde bulundum.
Tam rakamları bilmek mümkün olmasa da sıralamayı tahmin etmek çok güç değil aslında:
Gelişmişlik oranı arttıkça ekranda geçirilen vakit azalıyor olmalı.
ABD, Kanada gibi birkaç ülke biraz ezber bozsa da genel görüntünün bu yönde olduğu söylenebilir.
Mesela en az ekran süresinde Japonya(%21.70), Güney Kore(%30.99) gibi Asya’nın çalışkan ülkelerinin olması şaşırtıcı değildi.
Ardından Danimarka(%30.47), Fransa(%33.27), Belçika(%33.52), Almanya (%31.57), Hollanda(%33.81) gibi çalışkan batı ülkelerin gelmesi de.
Devamında da yine İsviçre(%34.33), Norveç(%35.10), İngiltere(%35.66) vb. Avrupa ülkeleri…
Ortalamaları bir tarafa bırakıp en kötülerine bakacak olursak da Güney Afrika(%58.21), Brezilya(%56.61), Filipinler(%54.44), Arjantin(%53.80), Kolombiya(%53.20), Şili(%51.59) görünüyor.
Çok bir şey söylemeye gerek yok aslında; Rusya(%48.01), ABD(%42.58), Kanada(%40.24) gibi ortalamalarda bulunan ve biraz şaşırtıcı görünen ülkeleri saymazsak tablo kendini açık olarak gösteriyor.
Ülkemiz(%43.92) ise 4 saat 26 dakikalık ortalama ile telefon kullanımında 10. Sırada yer alıyor ve bunun büyük çoğunluğunu da sosyal medya oluşturuyor.
Çok eğlenceli olsa da yüksek ekran süresinin pek çok olumsuzlukları hepimizce malum:
Obezite, uykusuzlık, bilişsel bozukluklar ve bağımlılık en çok dile getirilenler olsa da ben daha önemli şeyler olduğunu düşünüyorum.
Mesela tembellik, kolaycılık ile birlikte gelişen toplumsal katma değer yaratmadaki sıkıntılar var.
Yani gelişmişlik düzeyine doğrudan etkiler…
Yine abartıyorsun diyenler olabilir ama beyni geliştirmek için harcanması gereken süreler heba edildiği zaman toplumsal sonuçları da kaçınılmaz oluyor.
İnternetin bize sundukları elbette çok eğlenceli…
Ancak sadece eğlenceye odaklanarak sürdürülen hayatın bedelini de yine biz ödeyeceğiz.
Yarısı Kimden?
Devletin, yoksa hükümetin mi demeliyiz, son zamanlardaki en etkili sloganlarından biri:
Yarısı bizden!
Amaç güzel: kentsel dönüşüm kapsamında depreme dayanıksız binalardan kurtulmak.
Yani çok önceden çözülmüş olması gereken soruna seçimin de etkisiyle geç de olsa bulunan güzel bir çözüm.
Elbette devlet vatandaşı için elini taşın altına koyacak ve vatandaşından aldığı vergilerle toplumun güvenliğini sağlayacak ve yaşam kalitesini arttıracak yatırımlar yapacak.
Burada hiçbir sorun yok, benzeri her türlü girişime karşı çıkacak bir vatandaş da yoktur diye düşünüyorum.
Ancak benim kafama takılan bir başka bir şey var:
Yarısı bizden derken kim kastediliyor?
Buradaki biz kim?
Devlet mi?
Hükümet mi?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı?
AK Parti mi?
Hangisi kastedilirse edilsin önemli değil diyelim.
Peki kaynak ne?
Bir şahıs mı?
Ya da birçok hayırsever mi?
Bir parti ya da liderin kendi parası mı?
Elbette hayır!
Vatandaştan alınan vergiler…
O zaman yarısı kimden?
Elbette vatandaşın cebinden…
Tıpkı diğer yarısı gibi!
Abarttığımı düşünenler olabilir.
Sorumlular yapması gereken görevlerini lütuf gibi sunarken abartmıyor!
Ama soru soran insanlar abartıyor maalesef!